Ana Sayfa | |||
İnternette Orhan Kemal |
|||
|
|||
|
|||
Yazdığı gibi yaşadı, yaşadığı gibi yazdı "Sizi tanımıyorum, kitaplarınızı okumadım. Müzeden öğrendiğim kadarıyla çok acı çekmişsiniz, cezaevlerinde kalmışsınız. (...) Acaba, bugün olsa aynı şeyleri yapar mıydınız? Bence yapmazdınız". Orhan Kemal, 15 Eylül 1914'te Adana'nın Ceyhan ilçesinde başlayan; 2 Haziran 1970'te Bulgaristan'ın başkenti Sofya'da son bulan yaşamı boyunca, 50'yi aşkın kitabı ile "ekmek kavgası"nın yazarı oldu. Genç bir yüreğin "Bence yapmazdınız?" diye özetlediği umutsuzluk ile Orhan Kemal'in tüm yaşamına damgasını vuran "aydınlık gerçekçi" umudu arasındaki uçurumun büyüklüğü ne acı! Umudun yazarı Oğlu Işık Öğütçü, ziyaretçi defterinde genç kızın önce sorup, sonra "Bence yapmazdınız" diye yanıtladığı soruyu, şöyle yanıtlıyor: "Babamı 13 yaşında kaybettim. Onu çocuk aklıyla tanıyan, kitaplarını okuyarak büyüyen ve şu anda da o kitaplarını yeni basımlarını hazırlamak için tekrar tekrar okuyan bir insan olarak söylüyorum; o yine yapardı." Öğütçü, bu yanıtının ardından hemen ekliyor: "O insanını, halkını çok seviyordu. Halkının umut dolu olmasını çok istiyordu. Umudun ve iyimserliğin yazarıdır babam. İnsanın küçük hayallerinden mutluluğu yakalamaya çalışan, dar gelirli insanlarıın sorunlarını gören, onlara büyük bir sevgiyle eğilen insanın 90. yılında bile aynı sevgiyle yaklaşacağına eminim. Onun kahramanları yine o insanlar olacaktı". Yazdığı gibi yaşadı Işık Öğütçü, İstanbul Cihangir'deki Orhan Kemal Müzesi'ni kuran, Orhan Kemal'i genç kuşaklara tanıtmak, onun eserlerini daha çok insan ile buluşturmak için didinen bir "hayırlı evlat". Çocukluğundan kalan babasına ait izleri, bugün de özenle saklıyor: "Babam, yaşadığı gibi yazdı, yazdığı gibi de yaşadı. Biz Unkapanı'nda otururken, şimdi özel bir üniversite olan bina, Tekel Cibali Tütün Fabrikası'ydı. Sabahleyin işçiler koştura koştura fabrikaya giderlerdi. Bir çok öyküsünde, romanında o insanlar konu oldu". Yaşamı yoksulluk içinde geçer Orhan Kemal'in. Ancak, kendi yaşamındaki sıkıntıları söylemekten çekinir Orhan Kemal. Abidin Dino'ya yazdığı mektupta, "Benim yakınmaya hakkım yok. Şu dışarıda geçen insanlar, çoluğuna çocuğuna ekmek kazanmak için fabrikaya gitmeleri, beni kendi dertlerimi yazmamamı söylüyor" der. Emekçi insanların dertleri onun yaşamında hep ön plandadır. Zaten, hep işçi mahallerinde oturmayı seçmiştir Orhan Kemal. Hiç eşyası yok muydu? Işık Öğütçü, Orhan Kemal Müzesi'ni kurarken, temel amaçlarınnı Orhan Kemal'i genç kuşaklara tanıtmak, onları Orhan Kemal'in kitaplarıyla buluşturmak olduğunu söylüyor. Müzenin bir "Edebiyat Müzesi" olduğunu söylemek de mümkün. Pek çok yazarın fotoğrafları da Orhan Kemal ile birlikte müzede yerini alıyor. Orhan Kemal'in çalışma odası ile birlikte az sayıdaki eşyası da müzede bulunuyor. Duvarları onlarca fotoğrafla kaplı. Orhan Kemal'in bütün kitaplarının ilk baskılarının yanısıra, Rusça, İngilizce, İtalyanca, Almanya, Yunanca, hatta Arapça çevirileri de bulunuyor. İmzaladığı kitapları, tuttuğu notları, mahkeme celplerini de görmek mümkün. Çalışma odası, Orhan Kemal'in yaşamının özeti gibi. Oldukça sade. Çalışma masası, daktilosu, kitaplığı, odasını ısıttığı mangalı... Işık Öğütçü, ziyarete gelen bir çocuğun "Hiç eşyası yok muydu?" diye sorduğunu söyleyip, ekliyor: "Yoktu. Bizim hiç koltuk takımımız, doğru dürüst ev eşyalarımız olmadı. Eşyalarımız salonda bir sedir, kilimler, tahta bir masa ve sandalyelerden ibaretti" diyor. Anlattığı "küçük insan"ların yaşamı, Orhan Kemal'in yaşadığı mekana da sinmiş kısacası... Önce işçilere okuturdu Işık Öğütçü, babasını anlatırken, "Bereketli Topraklar Üzerinde" adlı kitabının arkasına düştüğü notu örnek veriyor. Orhan Kemal, "Ben bunu yazdıktan sonra, bunu o kitabın kahramanlarına, patoz ustasına, işçilere, elçiye sabaha kadar okudum" diyor. İşçilerin yanıtı, "Bu kadar olur, biz sana anlatsak 5 roman daha yazarsın" olmuş. Işık Öğütçü, Orhan Kemal'in işçileri, halkı tanıyan, içinde olan bir yazar olduğunu belirterek, "Bazı yazarlarımız çıkıyor, şehirle ilgili roman yazıyor. Açıkça, 'Ben turizm bürosundan bir kitap aldım, oturdum yazdım' diyorlar. Babam, Adana'yı yazdığı zaman, her yolundan, köprüsünden geçmiş. Böyle bir üslubu olan, böyle yaşayan, bunları yazan bir insan, elbette el üstünde tutulmalı. Sadece ailesi olarak biz değil, bütün kurumlar, belediyeler, sendikalar, bakanlık sahip çıkmalı" diyor. 'Bu işlevde müze yok' "Burası, Orhan Kemal'in bütün arkadaşlarıyla yaşadığı bir mekan. Gençlere yönelik bu tür iyimserlik, umut mesajları veren bir ortam" diyen Işık Öğütçü, müzenin örnekleri arasında tek olduğunu söylüyor. "Türkiye'de bu işlevde bir müze yok. Pek çok yazarın sanatçının müzesi var, ama müzesiyle, onunla ilgili satış birimiyle, İkbal Kahvesi'yle, böyle bir konseptleri yok" diyor. Orhan Kemal Müzesi, okullar açık olduğu dönemde pek çok öğrenciyi ağırlıyor. Gezi programaları yapılıyor, müze dolaşılıyor, Orhan Kemal kendi yaşamını bir belgeselde anlatıyor... Yapılanlar müze ile ile sınırıl değil. Orhan Kemal Kültür ve Sanat Koordinatörlüğü adı altında "www.orhankemal.org" adresli bir internet sayfası da düzenli yayın yapıyor ve araştırmacılar, meraklılar için küçümsenemeyecek bir arşive sahip. Orhan Kemal'in dört kitabını İngilizce'de bastırmışlar. Fransızcasını bastırmak için araştırma yapıyorlar. Mısır'daki İskenderiye Kütüphanesi'ne kadar girmiş Orhan Kemal külliyatı... Orhan Kemal'in "Senaryo Teknikleri", "Düz Yazılar", "Mektuplar" gibi kitapları da hazırlık aşamasında. Kapımız herkese açık Işık Öğütçü'nün ilgisizlikten yakınıyor. Üç yıldır açık olan müzeye yeterli ilginin gösterilmemesi, Orhan Kemal'i anma toplantılarına istenilen düzeyde katılım olmamasından duyduğu üzüntüyü gizlemiyor. Bu durumun, "şevkini kırdığını" da ekleyerek... "Bu işe gönül veren insanların, buradan geçerken 'A Orhan Kemal müzesi açılmış' dediklerine tanık oldum. Bu, çalışma uzun bir mesafeli koşu. Biz açtık, kültürünü geliştirmek isteyen, Orhan Kemal ile ilgili farklı bilgiler almak isteyen, onun dünyasına girmek isteyen, sorunlara biraz eğilelim demek isteyen insanlara her zaman kapımız açık" demeyi de ihmal etmiyor. Öğütçü, "70 milyonun müzesi" dediği müze için herkese çağrı yapıyor: "Burada herkese yer var. Yeter ki, o istek olsun. O istek olursa, burada çok şey olur. Müze sürekli açık ve ücretsiz. Işık Öğütçü, son olarak ekliyor: "Ben sevgili halkımızdan Orhan Kemal'i yeniden keşfetmelerini istiyorum. İlk etapta, hemen alsınlar okusunlar da demiyorum. Uygun bir yere koysunlar. Gözlerine takıldığında, ilk cümle onları öyle bir saracak ki.. Mutlaka buraya gelecekler ve sohbet edeceğiz..." Işık Öğütçü'nün bize aktardığı şu anektod önemli: Öykücü Osman Şahin Köy Enstitüsü mezunu. Bir gün okuldayken öğretmenleri geliyor, okuyun şu kitabı deyip kafasına vuruyor. Orhan Kemal'in bir kitabı. "Oğlum" diyor, öğretmen "Sizi yazan adam bu, okuyun". Osman Şahin de kitabı okuyor ve "İlk defa bizi ciddiye alıp, kitabına yazan bir adam gördüm yahu" diyor. Bugünlerde, ne Orhan Kemal kitabını "Sizi anlatan yazarı okuyun" diye veren Köy Enstitüsü öğretmenlerini; ne de işçilerin arasında yaşayıp onları yazan, eserlerini ilk onlara okuyan yazarları bulmak pek de kolay değil. Oysa, Ece Öztunç gibi gençlerin, "Bence yapmazdınız?" yerine, "Ben de yapabilirim" diyebilmeleri için onlara o kadar ihtiyacımız var ki! |
|||
|
|||