Ana Sayfa

İnternette Orhan Kemal


Ünlem Dergisi - Mart - Nisan 2004

Efdal Sevinçli

“Yaman Bir Muhalif: Abdülkadir Kemali (Öğütçü)” İçin Notlar :

“TBMM’nin 1. Dönem Kastamonu Milletvekili Abdülkadir Kemali Bey’in oğlu olan Orhan Kemal’in yaşam öyküsü özellikle 1930’lu yıllara değin babasının yaşam öyküsüyle iç içedir.

Bu meclisin eleştirileriyle dikkatleri çeken , “muhalif” kimlikli milletvekili A.Kemali Bey üç günlük Adalet Bakanlığı’ndan Kurtuluş Savaşı’nda başkentin Kayseri’ye taşınması önerisinin tartışılmasına,İstiklal Mahkemesi başkanlığından sanıklığına, Cumhuriyet’in duyurumundan sonra yayımladığı Toksöz, Ahali gazetelerindeki gazeteciliğiyle ve kurduğu Ahali Cumhuriyet Fırkası’yla “muhalif” kimliğinden hiç uzaklaşmamıştır...Ancak yaptığı siyasal eleştiriler ,1930 yılı sonunda , Abdülkadir Kemali Bey’in ailesi ile birlikte Türkiye’yi terk edip Suriye’ye geçmesine yol açmıştır.

İşte bu sürgün,ortaokul öğrencisi olan Mehmet Raşit’in öğrenim yaşamını sona erdirmiş,cezaevi acılarından ,Milli Mencucat Fabrikası’ndaki işçilik, katiplik günlerindeki çileli bir yaşama ,ekmek parası için kalemini onurla kullandığı günlere değin uzanmıştır...

Edebiyatımızda,işçi sınıfının temsilcilerini,en canlı örneklerle aktaran Orhan Kemal’i tanıtırken sizlere farklı bir yazı sunuyoruz.Orhan Kemal’in kişiliğinde önemli etkenleri olan babası Abdülkadir Kemali Bey’i , İstanbul’da Hukuk Fakültesi’nde öğrenciyken çıkardığı edebiyat dergileriyle, yazdığı yazılarıyla,düşünceleriyle tanıtan, Efdal Sevinçli’nin Tarih ve Toplum Dergisi’nde (Ocak-1986) yayımlanan yazısını dosyamıza aldık.”

11.Meşrutiyet’in coşkusu içinde , öğrenimini yaptığı Hukuk Mekteb’inde politikayla, edebiyatla iç içe yaşayan A.Kemali Bey’in :sahipliğini yazı işleri sorumluluğunu yüklendiği dergiler çıkarttığını,yazılar yazdığını,Yakup Cemil’e olan hayranlığıyla İttihat ve Terakki’ nin “fedai”iğini yaptığını,Talat Paşa’ya tutkunluğunun yanı sıra ,kişiliği düşünceleri bugün bile tartışılan Dr. Abdullah Cevdet Bey’in bir süre ardından gittiğini ,bugün biliyoruz.

Bu bilgilendirmeyi açmadan önce bizlere Abdülkadir Kemali Bey üstüne ilk bilgileri veren Bezmi Nusret Kaygusuz’un Bir Roman Gibi (1955) adlı anı kitabının 75. sayfasını birlikte okuyalım:

Cerrahpaşa kulübünün bu faaliyeti İttihatçıları o tarafa doğru hareketini çekti.Bu adam azılı ve sopalı İttihatçılardandı.Hukuk Mekteb’inde arkadaşımdı.Diğer bazı Adana’lılar gibi o da şahsen bana karşı saygı ve sevgi gösterirdi.Yazı yazmasını pek beceremezdi. Buna rağmen “Erganun” isminde bir mecmua çıkarırdı.Koyu ve mutaassıp bir partizandı.İki de birde Cerrahpaşa Kulübünün camlarını kırar bir arbede çıkarmaya çalışırdı.Hatta bir defa geceleyin karanlık bir köşede pusu kurmuş, kulüpten çıkan Karagöz gazetesinin muharriri Ahmet Rıfkı’nın üzerine hücum ederek sopa ile kafasını kırmıştır. Cumhuriyet devrinde de serkeşlikte devam etmiş, Adana’da (Ahali Cumhuriyeti Fırkası) adıyla bir parti kurmuş ve “Toksöz” isminde bir gazete çıkarmıştır.1930 yılında Heyet-i Vekile kararıyla fırkası dağıtıldı. Kendisi de 1948 de İstanbul’da vefat etti.

B. Nusret Kaygusuz’ un öznel yargıları içinde hoşumuza gitmeyen saptamaları olsa da, Kemali Bey’in “muhalifliğine” ,”partizanlığına” karşılık Kaygusuz' un da ittihatçıların “muhalifi” ,Osmanlı Demokrat Fırkası’nın kurucularından biri olduğunu unutmazsak ,Kemali Bey’in kişiliği daha iyi anlaşılır.İttihat ve Terakki Fırkası’na gönülden bağlı, Yakup Cemil tutkunu bir gencin ,muhaliflere karşı “fedailiğini” anlamak zor değildir.

Kaygusuz açıklaması içinde ,bizce önemli olan bir bilgi,A.Kemali’nin “ yazı yazmasını becerememesi” ve “buna rağmen ‘erganun2 isminde bir mecmua çıkarmasıdır.” “Erganun”u tanıtmadan önce,aşağıda A. Kemali Bey’e bağlı olarak bilgi vereceğimiz Meh-tab dergisinin,13 Teşrin-i evvel (ekim) 1327 (1911) 14. sayısında yer alan duyuruyu birlikte okuyalım.

“Erganun-Bu nam ile,Cumartesi şimdilik 15 günde bir defa olarak Dar-ül-fünun şakirdanı tarafında edebi,felsefi,ictimai bir mecmua intişar edecektir.Dar-ül-fünun’un Erganun inkilabı olacağını ümid ettiğimiz bu mecmuanın muvaffakıyetini arzu eyleriz.”-s.192-

1911 yılında Dar-ül-fünun Hukuk Mekteb’inde öğrenci olan (?) Abdülkadir Kemali Bey’in lider kişiliği yanında “üniverste öğrencilerinin” yaygın organı niteliğinde bir derginin kuruculuğunu ve sahipliğini yapması,çevresindeki etkinliğinin önemli bir belirtisidir. Burada unutulmaması ayrı bir incelemeyle değerlendirilmesi gereken konuda 11.Meşrutiyet’in, özgürlük ortamı içinde, “Dar-ül-fünun” öğrencilerinin, “Hukuk ve Mülkiye Mektebi Talebe Cem’iyetleri” nin çıkartıkları dergilerdir.

İlk sayısı, 15 Teşrin-i evvel (Ekim) 1327 (1911) Cumartesi günü çıkan MUSAVVER ERGANUN (Resimli Org-E.S.)- elimizdeki koleksiyona göre- 7 sayı yayımlanmış.15 günde bir yayımlanan derginin adı ,5. Sayısından başlayarak ( 19 Kanun-i evvel’ Aralık) 1327 (1911) sadece ERGANUN olmuştur. 7.sayısı ,16 Kanun-i –sani (Ocak) 1327 (1911) tarihli derginin “Sahib-i imtiyazı Sıdkı-zade Abdülkadir Kemali”dir.İlk sayısında , “Müessisleri:Emin Hicri İsmail Kemal”diye verilmişse de ,ikinci sayıdan başlayarak , “Müessisleri” nden Emin Hicrinin adının çıkarıldığını,yerine Abdülkadir Kemali’nin baş harflerinin yazıldığını görüyoruz.

“İlmi, Fenni, Felsefi, İctimai,Edebi Bir Risaledir” başlığıyla yayımlanan Musavver Erganun’ da A.Kemali Bey’in hukuk konulu makaleleriyle karşılaşırız. “Tefrik-i Kuva” başlıklı, “Kuvvetlerin ayrımı” içeren makalesi ,dergisinin 2. Sayısında, “Uzviyyat-ı Sefile de Hayat” başlığıyla tamamlanır. “Muzaheret-i Adliyye Kanunu” başlıklı çalışması ise , 2. Kanun-ı evvel (Aralık) 1327 (1911) tarihli Musavver Erganun’un 4. sayısında yayımlanmaya başlar ve 19 Kanun-ı evvel 1327 tarihli 5. sayısında bitirilir.Kişinin yasalarla korunması kavramından hareketle, yasalarımızda,kişinin mahkemelerimizde nasıl korunduğunu,korunması gerektiğini ilgili yasa maddelerini yorumlayarak değerlendirir. “Tarih-i İlm-i Hukukundan” başlığıyla “Hukuk Biliminin Tarihini” inceleyen bir araştırmaya giriştiğini ,öncelikli olarak da “Hintliler” i anlattığını görüyoruz.

Erganun’un kısa süren yayın yaşamı , Abdülkadir Kemali Bey’in düşünce ortaklığını sürdürdüğü arkadaşlarıyla çıkarttıkları yeni yayınlarla birbirine bağlanırken ;Erganun’da “İnkılabat-ı Felsefiyye” (No-1 )başlıklı makalesiyle ,o günlerde Dar-ül-Fünün Müdürü olan İsmayıl Hakkı (Baltacıoğlu) dikkatimizi çeker.Yazılarıyla ,şiirleriyle, Midhat Cemal, Enis Avni (Akagündüz), İbrahim Alaaddin(Gövsa) ,İsmail Zühdü, Celal Şahir ve Hamdullah Suphi’nin yanında ,11.Meşrutiyet ile birlikte gündeme gelen feminizmin bir uzantısı olarak ,Nezihe Nermin,Sadiye Vesile, Hadiye Suzan vb. kadın yazarların,ozanlarında ürünleri yer alır. Yine 11. Meşrutiyet’in düşünce özgürlüğü ortamında varolan sosyalizm üstüne ilkel bilgilerden birisi ,Erganun’un 2 Kanun-ı sani (Ocak) 1372 (1911) tarihli 6.sayısında , “Sosyalistin İtirazı” başlığı ve “Ben” imzasıyla yayımlanır.

_Meh-tab’dan Şeb-tab’a_

A.Kemali Bey’in ,Erganun’dan başka ŞEB-TAB (Ateş Böceği) adlı bir dergi daha çıkarttığını biliyoruz.Basın tarihimizde pek tanınan bir dergi olmadığı gibi,kaynaklara doğru dürüst geçmeyince Meşrutiyet coşkusuyla kaynaşan İstanbul’da birbiri ardına yayımlanan yayınlardan olduğu için de pek tanınmayan Şeb-tab’ın,aslında basın tarihimizdeki yasaklamalara verilecek örnekler açısından ilginç olacağını söyleyebiliriz.

İlk sayısı ,16 Şubat 1327 (1911) Perşembe günü yayımlanan Şer-tab’ın,kapandığında,yayın tarihinin önünde bulunan dergi numarası,bize derginin,bir başka yayının devamı olduğunu gösteren işareti vermektedir: 1-16. Bu işaretin anlamı,derginin yayımlanma amacını anlatan “İfade-i Şeb-tab”ı okuyunca anlıyoruz:Şeb-tab, “İnkılaba inanmış sesi kısılan” Meh-tabın yeni adıdır. “İnkılaba inanmış” Meh-tab’ın “sesini kısanlara” seslenen , “Bir Hasbihal” başlıklı “Selamet-zade Hidayet” imzalı yazısı da hem Meh-tab’ın öyküsünü ,hem de 1911 yılında basının durumunu örneklemektedir:”Yaygaralarla,darb ve tehditlerle,velhasıl vesait-i gayr-ı meşrua ile fikir ve vicdanı susturmak hiçbir zaman,hatta engizisyon devirlerinde bile kabik olamamıştır.”- Sf.-214-

Meh-tab, bazı “jurnal” nedeniyle kapatılmıştır. “Meh-tab’ın Tatili Şeb-tab’ın intişarı” başlıklı haber bize bazı ip uclarını vermektedir:

“Meh-tab, bazı mutaassıb ve zulmet-pesend eşhaşın şikayeti, Meh-tab’ın Tanin matbaasından tab olunmasından dolayı muhalefet, garaz-karlık namına her şeyi irkitabden çekinmeyen bir gazetenin “Jurnali!” üzerine Divan-ı Harb tarafından tatil edilmişti.Bundan dolayı birçok Zevat-ı muhteremden teessüf ve teessürü hav mektuplar aldık.Bu suretle cehlin sillesine uğrayan Meh-tab’ın böyle bir iki ay tatil-i neşriyat etmesi ve el’an da intişarına müsaa- de edilmemesi şüphesiz ki memleketin münevverlerini ,mütefekkirlerini düşündürür.Fakat böyle şeyler bizin azmimizi,içtihadımızı hiçbir vakit nekise veremeyeceği cihetle bugünden itibaren yine her hafta Perşembe günleri intişar etmek üzre ‘Şeb-tab’ı neşrediyoruz.Eminizki kar’ilerimizden göreceğimiz teveccüh evvelkinden daha fazla olacaktır. Sa’y ve Sebat bizden teveccüh kar2ilerimizden!” –No:1-16,s.224-

Açıkça adı verilmese de;Meh-tab’ın Tanin gazetesinin matbaasında basılması,yazarları arasında Dr.Abdullah Cevdet’in bulunması,kadın sorunlarını özellikle kadın yazarların kalemleriyle yansıtmasıyla dikkatleri çekmesi,jurnal edilmesinde dinci bir gurubun yayın organının adını aklımıza getirmektedir:SIRT-I MÜSTAKİM.Bir önbelirleme olan düşüncemizin 1911 yılı basın tarihiyle yapılacak geniş karşılaştırılması;Meh-tab’da çıkan yazılara Sırat-i Müstakim’de verilen yanıtlarıyla değerlendirilmesi,İctihad ile Sırat-ı Müstakim arasındaki çatışmanın yeninden yorumlanması , “jurnal” olayının aydınlanmasını da sağlayacaktır.

A.Kemali Bey’in , “Sahib-i İmtiyaz ve Müdir-i Mes’ul’ü olduğu Şeb-tab’ın tanıtımı öncesinde ,kısaca Meh-tab’ı tanıyıp,Sıdkı-zade Abdülkadir Kemali’nin düşünce serüvenini öğrenelim.

İlk sayısı ,10 Temmuz 1327 (1911) günü yayınlanan Meh-tab,yayın tarihi ile Meşrutiyet’ e bağlılığını gösterirken (!) haftalık bir dergi olarak 15 sayı yayımlanabilmiştir.Yazarları arasında ,Şirvanlı Mehmet Hadi ,Dr.A.Cevdet,Süleyman Sırrı,İsmail Zühdü,Esad Kemal,İdris Sabih’in yanında ,Şaheste Narin ,Sadiye Vesile,Belkıs Senihe,Nigar Bint-i Osman v.b. kadın yazarları ,ozanları tanıyoruz.Kimi sayılarında,kapak resmi düzeninde Abdullah Cevdet’in (No.5),Tevfik Fikret’in (No.6) ,Namık Kemal’in (No.7),Hüsayin Cahid (Yalçın)’nın (No.9),Dr Rıza Tevfik’in (No.11) fotoğraflarını da yayımlayan Meh-tab’da ,Abdullah Cevdet’in şiirleri yanında,imzasız yayımlanan baş yazarlarıyla karşılaşıyoruz.Meh-tab’ın yazar kadrosu içinde A.Kemali Bey’in adını görmesek bile Şeb-tab’la olan bütünleşmesini göz önünde tutarak onun Dr.Abdullah Cevdet’in liderliğini yaptığı “Garpçılar” gurubu ile birlikte uzunca bir süre birlikte olduğunu söyleyebilir. İçerikçe güçlü olmayan Meh-tab’da ,daha çok genç yazarlara heveslilere yer verildiğini anlamak zor değildir.Aynı özellik Şeb-tab’da da karşımıza çıkacaktır.Roman tefrikasından Konferans metinlerine ,tiyatro eleştirilerine değin çeşitlendirilecek yazıları okudukça,dergicilik açısından hala uzmanlaşma kıvamına ulaşamayışımızın tipik hastalıklarını buluyoruz.

Yazarı belirtilmemekle birlikte; “Bir doktor arkadaşımızın eseridir.Doktorun kendi hikaye-i ömrü olabilmesi ihtimaline binaen muharririnin ismini yazamayacağız...” açıklamasıyla tefrikasına Meh-tab’da başlayan ve yayınını Şeb-tab’da süren “Meşime-i esrar” adlı romanını dikkatimizi çektiğini ,yapıtın büyük bir olasılıkla (?) Dr. Abdullah Cevdet’e ait olduğunu belirtip,Hasan Sabri Ayvazof’un çevirdiği Çehov’un “Zevce” adlı öyküsünün Mehtab’ın 5. Sayısında yayımlandığını anımsayarak Yıldırım Bayezıd Piyesi Münasebetiyle” Recai Nüzhet’ce yazılan oyun eleştirisinden bir bölümü ,11. Meşrutiyet döneminde tiyatromuzun durumunu değerlendirişi açısından okuyalım:

“Devr-i sabıkda tiyatro namına Fransızca’dan tercüme edilen , sansürün celladlıklarından geçen ve san-at-ı hakikiyyeden bu suretle mahrum edilen piyesleri gören İstanbul halkı Meşrutiyeti’in ilanıyla sahne-i temaşamızda bir terakki göreceklerini zannediyorlardı.Halbuki bu fikir pek yanlımış.Yalnız bu hafta zarfında ceraid-i yevmiyyenin dahi takdiratına ,alkışlarına mazhar olan Sahne-i Osmaniyye ile Mınakyan Kumpanyası memleketimizdeki şu nakiseyi biraz izaleye çalıştıklarını bize ihsas etti. Mınak Efendi ramazan ibtidasından beri Zehirli Çiçekler,Ela Göz,Mühim Bir Dava ,Kanlı Oda ve Veliahd,Sosyalizm gibi nezih piyesleri vaz-ı sahne eylediği gibi evvelki gecede Yıldırım Bayezid Piyesini oynadı...” Meh-tab, No.8, 29 Ağustos 1327 (1911),s.97-98.

“ Edebi,Fenni,İctimai Teceddüt ve İnkılab-ı Fikriye Hadım Ceride-i Usbuiyyedir”başlığıyla 15 sayı yayımlanan Meh-tab,bir jurnalle kapatılışından hemen 4 ay sonra Şeb-tab adıyla okurun karşısındadır.Meh-tab’ın suskunluk döneminde ,Musavver Erganun’la basın yaşamını tanıyan Sıdkızade Abdülkadir Kemali Bey de yeni derinin yöneticisidir.

İlk sayısı, 16 Şubat 1327 (1911) Perşembe günü yayımlanan ŞER-TAB’ın “sahib-i İmtiyaz ve Müdir-i Mes-ul” ü , “Sıdkı-zade A.K.” dir. “müdir-i Ummumi” si “Mehmet Faik” olan Şeb-tab, “Edebi,Fenni, İctimai Teceddüt ve İnkilab-ı Fikriye Hadim Ceride-i Üsbüiyyedir” alt başlığıyla Meh-tab’a bağlılığını göstermektedir. Koleksiyonumuzda 3 sayısı bulunan Şeb-Tab’ın 2. Sayısı ,23 Şubat 1327 (1911) 3. Sayısı 1 Mart 1328(1912) Perşembe günü çıkmıştır.Kesin olarak kaç sayı yayımlandığını şimdilik öğrenemediğim Şeb-tab’ın,inlediğim sayıları içinde Abdülkadir Kemali Bey’in yazısına rastlayamadım.Yazarları arasın Rıza Tevfik,İsmil Zühdü,Cenab Şahabettin,Abdullah Cevdet,Selametzade Hideyet,Ali Rıza Seyfi,Nazmi Münib,Selim Rıfkı adlarının yanında Şayedte Narin,Zaliha Osman,Belkıs Senihe Beria Canan gibi kadın yazarların ürünleri dikkati çekiyor.

Dr.Abdullah Cevdet Bey’in sözcülüğünü yaptığı “Garpçılar” gurubunun yayın organı niteliğini ,Batı uygarlığına ulaştırmaya amaçlayan yazılarıyla gösteren derginin yayınlanış amacını açıklayan “İfade-i Şeb-tab”dan bir bölümü alıntılayarak sözlerimizi noktalayalım:

“Meh-tab’ın da, ‘Şeb-tab’ın da yolu bir ve aynıdır.Ve hiç şüphe etmiyoruz ki Mecmuamız ihtiyac-ı milli ve tekamülünün semeresidir.Bu ihtiyaç mevcut oldukça onu tatmin edecek teşebbüslerin önüne geçmek bi-suddur.Meh-tabolmasın,Şeb-tab olmasın,bunu isteyenler ,gericiyi devirsinler.Komşularımız,nur içinde yüzüyor,biz zulmet içinde kalmak istemiyoruz.Komşu memleketler pür-velvele-i hayattır.Biz mezar-ı sukünet içinde ölü hayatı sürmeye kail değiliz...”-Şeb-tab,No1-16,16 Şubat 1327 (1911),s.210.-

Acılarla,sürgünlerle geçen bir yaşamın sıkıntılarını ilginç bir “muhalif” oluşuyla yaşayan ,Orhan Kemal’imizin babası Abdülkadir Kemali Bey’in anısına saygılarımla...


[email protected]