Ana Sayfa

İnternette Orhan Kemal


Ünlem Dergisi   Mart - Nisan 2004

Yaşar Kemal

Orhan Kemal Üstüne Anılar

Bir insanı anlatmak zor iş.Bütün yönleriyle anlatmak yönleriyle anlatmak zorun zoru.

Bu adam Orhan Kemal olunca iş daha da zorlaşıyor.Bir adamı anlatırken onun bir tek yönü alıp üstünde durmak,yazarın,anlatıcının,sanatçının işini daha da kolaylaştırır.

Benim en kolay anlatacağım insanlardan biride Orhan Kemal dir.Onu tam 23 yıldır tanıyorum.Tanımadan önce ününü duymuştum.Bu ünün yazarlık ünü olduğunu sanmayın.

Orhan Kemal,benim gençlik yıllarımın Adana’sının en ünlü futbolcusuydu.Adana karmasında santrfor oynamıştı. Beş yılldır Adana karmasından ayrı,hapiste olmasına karşın ünü daha dillerdeydi.Adana’lılar bu cin gibi,ayağına aldığı çok topu gol eden usta futbolcularını unutmamışlardı.Bir de Orhan Kemal,Adana’nın en ünlü kişisi,Ahali Fırkası lideri Abdülkadir Kemal’ni oğluydu.Orhan,Adana’nın en ünlü futbolçusu,babası en ünlü adamıydı derken sözümü bilerek söylüyorum.Gerçekten öylaydiler.

1943 sıralarıydı ve Orhan Kemal’in Orhan Raşir adıyla dergilerde hikayeleri çıkıyordu. Usuldan usuldan ünü çıkıyordu.Bu sıralar bir arkadaş beni sokakta onunla tanıştırdı.Ona Şiirlerimi okumaya başladım .Dinledi. ”İyi.İyi...Güzel.” dedi.Beni şöyle bir tepeden tırnağa süzdü.Gözleri yırtık ayakkabılarımın üstünde bir süre durdu.Keskin bıçak gibi sert bir sesle “allahaşkına söyle delikanlı ,sen kimden yanasın?” diye sordu.

O gün Adana istasyonuna gittik.Adana istasyonu bir yırtık pırtık insan pazarıdır.Binlerce insan gece gündüz,toprak gibi,o istasyonda kaynaşır durur.İstasyonun önü o zamanlar boştu .Her gün o düzlükte on beş,yirmi köy kalabalığı hasta sayrı,sıtmalı ,kaynaşır dururdu.İnlıktan çıkmış,kılıtan çıkmış,üstleri başları paramparça binlerce insan....Hayvan hayatından daha aşağı bir durumda ...Bir içimlik suya muhtaç insanlar...Orta Anadolu’dan dimdik gelmiş,Çukurova’da hastalanmış,sıtmadan zangır zangır titreyen insanlar...

Orhan:

“Bak” dedi, “şair arkadaş bunlardan yanamıyız.Temir ağadan yanamı?” 

Orhan işsizdi.Kızı Yıldız vardı.Oğlu Nazın ya yeni doğmuş ya da doğmamıştı.Hiç kimse Orhan’a iş vermiyordu.Ve Orhan ,koskoca Adana’da bir öfke yığını gibi dönüp duruyordu.

Sınıf arkadaşları,birlikte futfol oynadığı kimselerin hepsi iş güç sahibiydi,çifti çubuğu olan, fabrikası olan kimselerdi.Bunlar bile Adana sokaklarında ona selam vermekten kaçınıyorlardı.Orhan’ın koşullarında Adana’da iş bulmask mucizeydi.O da uzun süre iş bulamadı.O zaman Orhan Kemal adıyla İstanbul’da hikayeleri ,kitapları yayınlanmaya başladı.Ve onlar- dan az da olsa paralar geldi.Her hikaye parası ,kitap parası gelince sevincimize diyecek yoktu.

Bu sıralar Orhan kahveler ve arkadaşlar bulmuştu.Çaycı Nadir vardı.Bir Kurtuluş Savaşı kahramanıydı.Küçüçük bir kahvehanesi vardı.Nadir Bulunmaz Çayevi.Nadir Bulunmaz kedileri ve Orhan Kemal’i dehşet severdi.Bir de meyhanaci Mahmut vardı.Öğretmen Mahmut...Bir de Murtaza vardı.Bekçi Murtaza.Romanını sonradan yazdığı Murtaza.Daha romanını yazmadan beni Murtaza ile tanıştırmıştı. Murtaza onun kafasında gönlünde sıcacık,vazgeçilmez bir dosttu.Yıllar yılı bana hep Murtaza’dan söz açtı. Öyle bir muhabbetle konuşuyorduki Murtaza’dan ...Bir insan çocuğundan bile böyle muhabbetle söz edemez.

Orhan’ın küçük oğlu Yaşar Işık var.Orhan Işığı çok sever. Sevdiklerinden her zaman söz açar Orhan.Işık’tan da öyle...İşte yıllar yılı bana Murtaza’dan da böyle konuştu Orhan Kemal Onun üstüna ne tatlı hikayeler anlatmadıki...Sonra bir baktım ortaya bir Murtaza romanı çıkıvermiş.Ve okudum ki ,Murtaza romanını ezbere biliyorum.

Sonra bizim Adana’daki arkadaş kuşağı büyüdü.İsmail usta,Selahattin usta,Osman Zenginler,Ali Şahin...Bunları çoğu işçiydi.Kimi fabrika,kimi tarım işcisiydi.Orhan’nı halk çok sever.Onalarla çok anlaşır Orhan.Ama halktan ayrı bir yere düşerse rahatsız olur .İçine kapanır oradan kurtulmak için can atar.Kapana düşmüş gibi olur.Arkadaşları bilirler Orhan’nın böyle yerlerdeki halini...Oradan çıkınça bir yürekten “ohhh” çeker ki...

Sonunda 1948’e doğru Orhan Kemal Adana’da iş bulabildi.Verem Şavas Derneği’nde bir katiplik verdiler ona...Hem katiplik,hem tahsildarlık,hem kapıcılık,bir dairede her ne iş varsa Orhan görüyor ,karşılığında 20 lira alıyordu.Geçinebiliyormuydu diyeceksiniz.Orhan Kemal hayatında bir gün bile geçinememiştir.Bana öyle geliyorki bundan böylede geçinemeyecektir. Allahtan umut kesilmez diyeceksiniz ama ,bu böyle...Remil atmadımya,devböyle gösteriyor.

Bende artık hikayeler yazmaya başlamıştım.Köyümden altı ayda bir Adana’ya geliyor , hikayelerimi Orhan Kemal’e okuyordum. Orhan Kemal’in deyimiyle bir eşşek yükü hikayeyle geliyor kafasını ütülüyordum.Orhan Kemal ne kadar çok hikaye getirirsem getireyim bir tek cümlesini kaçırmadan dinliyordu,sonra hikayeler üstüne tartışmalara giriyorduk. Arkadaşlığımız bu sıralar gittikçe ilerliyordu.

1949-1950 sıralarında inanılmaz bir baskıı altına soktular bizi.Polis soluk aldırmıyordu.

Hiç yoktan bir gün bakıyordumki bizim evi aramışlar.Bütün kasaba çoluğu çocuğu bizim evin önüne toplamışlar ,jandarmalar evi didik didik ediyorlar.Bu en azından haftada bir oluyordu.Kasabalıya eğlence çıkmıştı.

Sonra birde polis halkıı bizim üstümüze saldırtıyordu. Sokağa çıkamaz olmuştuk. Orhan’ın karısı Orhan’da sokağa çıkamıyorlardı.Biz birşeymi yapıyorduk o sıralar , politik eylemimiz mi vardı?Vallahi de billahide yoktu.Yalnız hikayeler yazıp birbirimize okuyorduk.Bu sıralar ben tam beş yıl her girdiğim işten çıkarıldım.O da bir şey mi? Irgatlıktan çıkarıldım.Gidip bir çiftliğe arabacı duruyordum , örneğin. Bir hafta sonra polis...Haydi başka yere...Batos ırgatlığından,çeltik arkı kazmaktan bile kovuldum. İşte böyle günlerdi.

Orhan Kemal’ide Verem Savaş’tan kovdular. Bir gün buluştuk hadi İstanbul’la dedik.Ben önce geldim.Bir ay sonrada Orhan geldi. Bir el arabası alcak sokaklarda sebze satacaktık.İstanbul’da para bulamadık. Sebzecilikde suya düştü.

Ben Cumhuriyet Gazetesi’ne girdim.1963 yılına kadar orda kaldım.Orhan başını İstanbul’da oradan oraya vurdu,tam onaltı ay iş bulamadı.Verem Savaş Derneği’yle beraber ona bütün kapılar kapanmıştı.Belki şimdi bir işi vardır içerde...

İnsanları anlatmak zor demiştim .Ama insanların bir yönü olurki ,bütün yönlerine baskın çıkar.O yönünü anlatmak ortaya çıkarmak ta kolay olur.Örneğin Orhan Kemal bir direnç adamıdır.Şu insan soyu içinde Orhan Kemal kadar belaya,işkenceye,zülme dayanan çok az insan çıkmıştır bence. ..Orhan Kemal’in bu dayanıklığı şimdi bir sürü olayla aklıma geliyorda tüylerim diken diken oluyor.Senaryocular,en paspeye,aşağılık Avrupa romanlarında çaldıkları senaryoları Yeşilçam’da 5 bine okuturken ,Orhan ancak 500 lira alabilir alın teri ,gözünün nuru o hikayelere...Çünkü Yeşilçam esnafı ,polisin,hükümetin Orhan’ı sevmediğini bilir ,Çünkü Yeşilçam esnafı,Orhan’nın o gün öğleyin evinde çocuklarının ekmek beklediğini bilir.

Babali esnafı daiyi davranmaz Orhan’a ..Babıali esnafıda onun öğle yemeğine muhtaç olduğunu bilir.Onun için en kötü çeviriye en az 2 bin lira verirken,Orhan Kemal’in içinde “Bereketli Topraklar’ın” da olduğu altı kitabına 2 bin 500 lira verir.1966 da bu çağda ,asıl zulüm budur. Baskı, vahşet, utanılacak hal budur.Hapis mapis değil...İnsanlığımızın yüz karası ,bir yazarın buna mahkum edilmesidir.

Orhan Kemal’e birlikte bir derginin kapısında 50 lira için tam iki saat beklediğimizide biliyorum.Adam bizi bekletti bekletti de sonra yarına dedi.Oysa Orhan o dergiciye beş hikaye götürmüştü.Orhan’nın ömrü böyle gazete kapılarında ,yeşilçam,kitapçı kapılarında ,böyle elli liralar beklemekle geçti.Zulmün en amansızı budur işte.Hapis mapis değil...

Hala şaşarım,Orhan Kemal o güzeli kitaplarını bu dert,bu bela içinde nasıl vakit bulur da yazar?Onunla herşeyi soracak kadar arkadaşım ,ama bu soruyu bir türlü soramadım.

Bazı eyyam dalkavuğu eleştiriciler ,onun çabuk yazdığından,yazarlık gücünü harcadığından söz ediyorlar ,yukarıda anlattıklarımdan dolayı onu kınıyorlar.Hayır,yalan söylüyorlar,kasıtlı konuşuyorlar.Ya da anlamıyorlar.Orhan yukarıda anlattığım insanlık dışı koşullar içinde bile yaratma mucizesini gerçekleştirmiştir.Hemde yapıtlarını her gün biraz daha geliştirerek, güzelleştirerek... Benim şaştığım,bu koşullar altında her gün biraz daha nasıl olgunlaştığıdır.Örneğin bie “Eskici ve Oğulları”, “Bereketli Topraklar” dan daha güzeldir.Bir “Hanımın Çiftliği” “Baba Evi” den daha güzeldir.

Orhan çocuksu bir adamdır.Orhan sevgiyle doludur.Orhan kahveleri,kenar mahalleleri işçileri ve hamalları -ki onun yakın arkadaşıdır- delicesine sever.Mustafa Kutlu ve Mehmet Şahin onun mahalle arkadaşlarıdır.Onları canı gibi sever .Adana’daki Selahhatin ustanın , İsmail ustanın yerini Mustafa Kutlu ve Mehmet Şahin tutmuştur.Ben biliyorum ki bu sevgili arkadaşlar ,Cibali’deki mahalleyle birlikte yakında Orhan’nın romanına girecektir.Orhan’nın romanları sevgiyle dolup taşar.Çünkü Orhan sevdiklerini,birlikte yaşadıklarını ,birlikte acı tatlı gün gördüklerini yazar.

Orhan demir gibi huyu olan,yılmayan ,sevmekten ve yazmaktan bıkıp usanmayan ,insanlar azıcık mutlu olsunlar diye hiçbir şeyini esirgemiyen ,bütün gönlünü ve gücünü hiçbir karşılık düşünmeden veren büyük usta bir sanatçıdır. Milletler,Orhan Kemal huyunda,namuslu,iyi ,sevgi dolu insanları var diye millet olurlar.Bu namuslu ,büyük adamın bir sanatçı olması da çabası...

İnsanlar içinden bir insanın ,halk sevgisi uğruna,beladan belaya uğraması ,en korkunç yoksulluklara düşmesi ,sonunna kadar hiçbir ödün vermeden dayanması insanlık içinde övünülmesi gereken bir davranıştır.Hele bu insan büyük bir yazarsa...


info@orhankemal.org