Orhan Kemal’in Cemile (Epsilon
Yayıncılık) romanının 16.sayfasından bir alıntı:
“Birlikte merdivenleri çıkarlarken
ağa birden durdu, peşi sıra gelmekte olan kâtibe, ‘Gözlerine
barnaklarımı daktığım gibi ikiciğini birden alırım kösnük!’ dedi,
‘Palikemi mi yakdırıcan? Ne dimeye söylemiyon palike içinde cuvara
içmenin yassah olduğunu?”
Cemile benim gözlerimi yaşartır,
yüreğimi dağlar! Cemile güzel Boşnak yani “mâcır”kızı, işçi Cemile
ile fabrika kâtibi Necati’nin aşk öyküsünü anlatır. Mekân Adana
Milli Mensucat Fabrikası’dır.
Cemile’nin ilk basımı 1952’de
yapıldı. 1952 yazında, cebimde Cemile’nin Varlık baskısı,
Mersin’deki Çukurova Sanayi İşletmeleri İplik Fabrikası’na çalışmaya
giderdim. Oniki saatlik iş günü ve saatte 12,5 kuruş ücretle..
Çırçır fabrikaları, iplik dokuma fabrikaları benim dünyamın
parçalarıdır.
O zamanlar fabrikaya “palike” ya da
“pavlike”; “sendika”ya “sandûka” denirdi. Ve Deveci Çopur Halil
sigara değil “cuvara” ya da “cüvere” içerdi.
Adana Milli Mensucat Fabrikası
neden sadece bir fabrika(palike,pavlike)değildir? Orhan Kemal’in
roman dünyasının en önemli mekânıdır. “Vazife bir sırasında”
Murtaza’nın bekçi durduğu pavlikedir!Bu nedenle birinci dereceden
bir kültür mirası yapısıdır! “Milli Mensucat Türkiye’nin en eski
fabrikalarından biridir. 1907 yılında Ermeni Simonyan evletlarından
Aristidi Kozma tarafından Simyonoğlu Fabrikası adıyla kuruldu.
Aristidi Kozma’nın 1909’da ülkeyi terk etmesiyle fabrika devlete
geçti. İttihat ve Terakki yönetimi 1911’de fabrikanın adını Milli
Fabrika olarak değiştirdi. Fransızların Adana’yı işgal etmeleriyle
yeniden eski sahiplerine geçen fabrika 1927’de Mustafa Özgür, Nuh
Naci Yazgan, Kadir Has’ın babası Nuri Has ve Seyit Tekin tarafından
hazineden satın alındı. Fabrika 1978’de biriken borçları nedeniyle
hazineye geçince yeniden üretime ara verildi. 1983’te Mehmet
Özüzümcü’ye 49 yıllığına kiraya verilen fabrikanın adı Milsan olarak
değiştirildi. Fabrika 2000’e kadar çalışmaya devam
etti.”(Akşam,20.12.04)
Hesaba göre Milli Mensucat adını
1927 yılında aldı. 2007 yılında 100 yaşına girecek!
2007’de 100 yaşına girecek bir
fabrikanın sahip olduğu makinelerle verimli üretime geçebileceğini
düşünmek bir sanayi rüyası olabilir ancak. Kurulduğu zaman Adana
kent merkezinden çok uzakta bulunan ve Döşeme Mahallesi’nin tohumunu
atan Milli Mensucat Fabrikası’nın yerinin birçoklarının ağzının
suyunu akıttığını tahmin etmek güç değil.
Ben şimdiden ve harbisinden
deyivereyim:
Adanalılar arasında herhangi biri
çıkıp da burayı süpermarkete, holding merkezine, iş merkezine,
alışveriş merkezine çevirmek isterse “Allâma Adana Haini”dir!
Mersinlilere, Tersüslülere, Gayserlilere ve öteki yirlerden olanlara
izin verenler daha beter haindir! Atalarının iki eli yevm-ül
mahşerde iki yakalarında olur!
Okuduğuma göre pavlikenin üçüncü
dönem sahiplerinden Mustafa Özgür’ün torunu Fatih Özgür, Adanalılara
İstanbulluların yaptıklarını örnek gösteriyormuş. Feshane, Cibali
Sigara Fabrikası, tütün depoları, Sütlüce Mezbahası...
Fatih Özgür, Milli Mensucat Futbol
takımından söz ediyor. 1950’lerde seyrettim. Forması yeşil-beyazdı.
Fabrikanın kreşi ve hastahenesi de vardı.
Adanalılar bu sanayi ve kültür
mirasına sahip çıkmalı mutlaka! “Variyetli ve variyetsiz” bütün
Adanalılar bir Milli Mensucat Sanayi Müzesi ve Kültür Merkezi
Vakfı’nı kurup kentin onurunu kurtarmalı! Benden bu kadar, gerisi
kendi bilecekleri iş! Müze ve Kültür merkezinin adı Orhan Kemal mi
olur, bu da kendi bilecekleri iş!
Camgöz Sadık’la Deveci Çopur Halil
işçi mahallesine giden yolun dönemecindeki kebapçı dükkânında şarap
içmekteydiler.
Camgöz Sadık kebapçıya seslendi:
“Öyle mi be yiğenim?” İriyarı bir Arapuşağı olan kebapçı,
tezgâhından cevap verdi: “Emret Sadık Bey!”
“Şu bizim şişleri göndereceğdin..”
(Cemile, s.53)
Oturmuşlar, daha sonra Orhan
Kemal’in eşi olacak olan Cemile’yi nasıl tavlayacaklar onu
konuşuyorlar:
“Gözümün yağını yesin diyor da
demiş mi?”
Demiş ama kaç para!
! |