Ana Sayfa

İnternette Orhan Kemal


Hürriyet Pazar - Özdemir İnce - 23 Ocak 2005

Adana Milli Mensucat Pavlikesi Sadece Bir Fabrika Değildir!

'

 

            Orhan Kemal’in Cemile (Epsilon Yayıncılık) romanının 16.sayfasından bir alıntı:

            “Birlikte merdivenleri çıkarlarken ağa birden durdu, peşi sıra gelmekte olan kâtibe, ‘Gözlerine barnaklarımı daktığım gibi ikiciğini birden alırım kösnük!’ dedi, ‘Palikemi mi yakdırıcan? Ne dimeye söylemiyon palike içinde cuvara içmenin yassah olduğunu?”

            Cemile benim gözlerimi yaşartır, yüreğimi dağlar! Cemile güzel Boşnak yani “mâcır”kızı, işçi Cemile ile fabrika kâtibi Necati’nin aşk öyküsünü anlatır. Mekân Adana Milli Mensucat Fabrikası’dır.

            Cemile’nin ilk basımı 1952’de yapıldı. 1952 yazında, cebimde Cemile’nin Varlık baskısı, Mersin’deki Çukurova Sanayi İşletmeleri İplik Fabrikası’na çalışmaya giderdim. Oniki saatlik iş günü ve saatte 12,5 kuruş ücretle.. Çırçır fabrikaları, iplik dokuma fabrikaları benim dünyamın parçalarıdır.

            O zamanlar fabrikaya “palike” ya da “pavlike”; “sendika”ya “sandûka” denirdi. Ve Deveci Çopur Halil sigara değil “cuvara” ya da “cüvere” içerdi.

            Adana Milli Mensucat Fabrikası neden sadece bir fabrika(palike,pavlike)değildir? Orhan Kemal’in roman dünyasının en önemli mekânıdır. “Vazife bir sırasında” Murtaza’nın bekçi durduğu pavlikedir!Bu nedenle birinci dereceden bir kültür mirası yapısıdır! “Milli Mensucat Türkiye’nin en eski fabrikalarından biridir. 1907 yılında Ermeni Simonyan evletlarından Aristidi Kozma tarafından Simyonoğlu Fabrikası adıyla kuruldu. Aristidi Kozma’nın 1909’da ülkeyi terk etmesiyle fabrika devlete geçti. İttihat ve Terakki yönetimi 1911’de fabrikanın adını Milli Fabrika olarak değiştirdi. Fransızların Adana’yı işgal etmeleriyle yeniden eski sahiplerine geçen fabrika 1927’de Mustafa Özgür, Nuh Naci Yazgan, Kadir Has’ın babası Nuri Has ve Seyit Tekin tarafından hazineden satın alındı. Fabrika 1978’de biriken borçları nedeniyle hazineye geçince yeniden üretime ara verildi. 1983’te Mehmet Özüzümcü’ye 49 yıllığına kiraya verilen fabrikanın adı Milsan olarak değiştirildi. Fabrika 2000’e kadar çalışmaya devam etti.”(Akşam,20.12.04)

            Hesaba göre Milli Mensucat adını 1927 yılında aldı. 2007 yılında 100 yaşına girecek!

            2007’de 100 yaşına girecek bir fabrikanın sahip olduğu makinelerle verimli üretime geçebileceğini düşünmek bir sanayi rüyası olabilir ancak. Kurulduğu zaman Adana kent merkezinden çok uzakta bulunan ve Döşeme Mahallesi’nin tohumunu atan Milli Mensucat Fabrikası’nın yerinin birçoklarının ağzının suyunu akıttığını tahmin etmek güç değil.

            Ben şimdiden ve harbisinden deyivereyim:

            Adanalılar arasında herhangi biri çıkıp da burayı süpermarkete, holding merkezine, iş merkezine, alışveriş merkezine çevirmek isterse “Allâma Adana Haini”dir! Mersinlilere, Tersüslülere, Gayserlilere ve öteki yirlerden olanlara izin verenler daha beter haindir! Atalarının iki eli yevm-ül mahşerde iki yakalarında olur!

            Okuduğuma göre pavlikenin üçüncü dönem sahiplerinden Mustafa Özgür’ün torunu Fatih Özgür, Adanalılara İstanbulluların yaptıklarını örnek gösteriyormuş. Feshane, Cibali Sigara Fabrikası, tütün depoları, Sütlüce Mezbahası...

            Fatih Özgür, Milli Mensucat Futbol takımından söz ediyor. 1950’lerde seyrettim. Forması yeşil-beyazdı. Fabrikanın kreşi ve hastahenesi de vardı.

            Adanalılar bu sanayi ve kültür mirasına sahip çıkmalı mutlaka! “Variyetli ve variyetsiz” bütün Adanalılar bir Milli Mensucat Sanayi Müzesi ve Kültür Merkezi Vakfı’nı kurup kentin onurunu kurtarmalı! Benden bu kadar, gerisi kendi bilecekleri iş! Müze ve Kültür merkezinin adı Orhan Kemal mi olur, bu da kendi bilecekleri iş!

            Camgöz Sadık’la Deveci Çopur Halil işçi mahallesine giden yolun dönemecindeki kebapçı dükkânında şarap içmekteydiler.

            Camgöz Sadık kebapçıya seslendi: “Öyle mi be yiğenim?” İriyarı bir Arapuşağı olan kebapçı, tezgâhından cevap verdi: “Emret Sadık Bey!”

            “Şu bizim şişleri göndereceğdin..” (Cemile, s.53)

            Oturmuşlar, daha sonra Orhan Kemal’in eşi olacak olan Cemile’yi nasıl tavlayacaklar onu konuşuyorlar:

            “Gözümün yağını yesin diyor da demiş mi?”

            Demiş ama kaç para!

!

 



.


[email protected]