Ana Sayfa

İnternette Orhan Kemal


Mektup - Fikret Otyam

2 Haziran 2005 Tarihinde Orhan Kemal’i anma töreninde okunan Fikret Otyam’ın mektubu

'

 

 

Orhan Ağa,

 

Bir gittin, pir gittin, tastamam 35 yıldır gözlerim yolunu, son telgrafında, hani telgrafı yazar üzerine de acele’yi ekler ve on kuruşluk posta pulu yapıştırıp postaya verirdin ya onlardan, en ucuzundan haberleşme.. Şöyle diyordun:

“Uzun mektubumu aldın mı? STOP Cevap yazman için vakit çok geç.STOP 5.5.970 Salı sabahı Yeşilköy’den ve Nuriye ile birlikte uçuyoruz.STOP. Tabii havaalanından tersyüz geri çevrilmezsek STOP. Pek sanmıyorum. Sizi Sofya’da bekleriz STOP. Bizim evden sizin eve, topyekûn selâm, sevgi, gene selâm gene sevgi, sevgiler Orhan Kemal”

         Nadir Nadi bey ilk kez bir istekte bulunmuş, ol nedenle uçağa atlayıp Erzurum’a gitmiştim. Kemali bir haber verdi, Ankara’da son yazımı yazıyordum, pasaportçular sorun çıkardılar... Herkese ama herkese ve elbette sana bile evet sana bile pasaport alan bu gardaşına pasaport vermediler ağlar mısın güler misin? Hani bak, senin pasaportunu almıştık İstanbul Emniyet Müdürlüğünden; Büyük Postane’nin önüne gelmiştik, bigüzel sövmüştüm, “lan ollum babanı mı öldürdüm nedir bu surat be, yıllardır beklediğin ve verilmeyen pasaportun da cebinde...” Kıkırdayıvermiştin, “amanı biliyon mu gardaş, ben şimdi, bana pasaport vermiyorlar diye nasıl öğüneceğim sanki iyi bok yedin!.” Gebereyazdık gülmekten.

         Tastamam 35 yıl önce Sofya’ya ulaştık, ama sen gitmiştin... Sofya’dan Bükreş’e geçecektik, oradan da ver elini Moskova, trenle.. Bu sefer kaçmayacaktın hastaneden, başında bekleyecektim zebella gibi. Her şeyi yine en hasından ayarlamıştım, ilk kez sözünde durmadın. Doktor, siz çok yakınısınız görmek ister misiniz demişti de terslemiştim adamı “hayır” demiştim. Ol nedenle tastamam 35 yıldır yolunu gözlerim, yine PTT de kağıda yazılmış, TEL ACELE notunun altında... uçağıyla geliyorum, karşıla.. yollu bir mektup tel.. Gelmez oldu, gelmez oldu.

         Bir İstanbul dönüşü seni Ankara’dan uçağa bindirdiğimi, binmen için ne diller döktüğümü anımsıyorum, ve “ulan harikaymış bee” diye yazdığını..

         Bak, tastamam 35 yıldır Sirkeci’de Adana kebabevinden ayrıyız, İstabul tastamam bir kebabistan oldu, oldu ama, nerede bizim Adana Kebapevimizdeki tad ardı ardına yudumlanan rakılar, parasız zamanlarımızda en rezilinden şaraplar nerede o cânım dostluklar takılmalar gırgırlar o yoktan var ettiğimiz yaşama kıvançlarımız, iyi halt ettin sanki, marıfetmiş gibi 35 yıldır da gözletiyorsun yolunu, pes valla.

         Çok, ama çok özledik desek yeterm’ola? Yetmez. Sağolsun senin fırlama Işık!.. Üç kızımla dalga geçerdin ve yine bir bomba patlatmıştın 1.11.1957 tarihinde hem de gerçek telle:

         “Erkek adamın çocuğu erkek olur. Bu gece 4 kilo 200 gr olarak teşrif etti. İsmi Işık. Hepinize selam eder..” O Işık ki selamını hiç eksik etmez, o 4 kilo 200 gramlık Işık şimdi dörtyüz kilo 200 gram, hem vefalı hem senin deyiminle fırlama. Geçenlerde Nuriye’yi aradım, kim çıktı karşıma, Nazım.. Nasıl, ama nasıl sevindim anlatamam, vurduk yarenliğin gözüne gözüne, seninki balkondaymış, kaldırma dedim, sonra yine ararım. Ah bir de Kemali hergelesi arayıp sorsa, neyse..

         Şu millet niye toplandı biliyorsun değil mi, Orhan Kemal Roman Armağanını kazanana ödülü verilecek.. Kazananı da, yazdığı romanın kahramanını da çok iyi tanırım.. Adam, dünyaya gökyüzünden tüm jüriler de yani seçici kurullarda hazır ve nazır olmak için indirildi sanki, ol nedenle ödülsüzün biri olarak geldi 71 yaşına! Sonunda aldı, hepsine değer olan Orhan Kemal Roman Armağanı helal olsun adama, yani Adnan Binyazar’a... Adamın soyadı Binyazar, yetmez iyi de yazar, çok sevindim. Severim bu Binyazar’ı hem çok severim.. 1977 yılında nikâh tanığım idi öylesine severim, koca Ankara’da iki kişi seçmiştik, birisi Adnan diğeri şu sıralar senin yanında olan Dursun Akçam.

         Son sözüm, ya artık dönüp gelin ya da ben geleceğim ona göre, tamam mı gardaş?

         Bak aklıma ne geldi şu an, nasıl başlıyordun mektubuna:

         “Sevgili Fikret, mektubuna şöyle başlıyorsun, teessür ve teessüfle öğrendiğime göre muhterem kıçınıza.. Ulan ayı, kibar ol biraz. Kıç ne demek? Ona uzvu nazik derler”

         Bu ayı, kibarlıktan nasipsiz bu ayı seksenine merdiven dayadı o güzelim mektuplara 35 yıldır hasret kalarak.. 23 Mart 1966 tarihli mektubunla başlamıştım yazmaya ne diyordun:

         “Sultanahmet Ceza ve Tevkif Evi... Yön’deki yazını pek sevdim. Daha doğrusu sana yazdığım mektuplardan özetlediğin kendi yazılarımı. Neden yayınladı diye de kızmadım. Tuhaf, unutmuşum onları. Hani günün birinde kitap halinde çıkmasını merakla bekleyeceğim. Yer yer kendi halim içime dokundu..”

         Sana bir saygı nişanesi olarak Günizi Yayınları bugün, Arkadaşım Orhan Kemal ve Mektupları’nın 3.baskısını sevenlerine sundu, sevindin değil mi?

 

                                                                  Fikret Otyam

 

                                                                  Antalya 1 Haziran 2005

 

 

 



.


[email protected]