Ana Sayfa

İnternette Orhan Kemal


Tahsin Yücel - 2 Haziran 2005

2 Haziran 2005 Tarihinde Orhan Kemal’i anma töreninde okunan konuşma metni

'

 

 

            Belki de Orhan Kemal’in edebiyatımızdaki yerini sorgulamanın en kestirme yolu dünyamızın Orhan Kemal’deki yerini sorgulamaktır. Dünyamızın Orhan Kemal’deki yerini sorgulamanın en kestirme yolu da bize bıraktığı  yapıtların adlarını sorgulamak: Ekmek kavgası, Önce ekmek, Baba evi, Evlerden biri, Avare yıllar, Murtaza, Cemile, Bir Filiz vardı, Grev, Gurbet kuşları, Dünya evi, El kızı, Sokakların çocuğu, Sokaklardan bir kız, Çamaşırcının kızı, Bereketli topraklar üzerinde, Kanlı topraklar, Sarhoşlar, Üç kâğıtçı, Suçlu, 72. koğuş, Eskici ve oğulları, Mahalle kavgası, Devlet kuşu, Kardeş payı, Babil kulesi, Dünyada harb vardı, Yağmur yüklü bulutlar, Arkadaş ıslıkları, vb.

            Tüm bu adlar ve ötekiler, “arkadaş ıslıkları”nın arkadaşları, yerlerini ve isteklerini belirttiği gibi, düşüncemizde, hatta gözlerimizin önünde, unutulmaz ustamızın bizimle tanıştırdığı çok değişik kişileri, yaşam kavgalarını, gerçeklerini, düşlerini ve ortamlarını: evleri, sokakları, pamuk tarlalarını, fabrikaları, hapisane koğuşlarını canlandırır, daha doğrusu, yaşatır. Bu yapıtlarda, alabildiğine yoğunlaştırılmış, yoğunlaştırıldığı oranda somutlaştırılmış olarak, toplumumuzun çok geniş bir bölümünün “insan manzaraları”nı buluruz. Ayrıca, belirli çevrelerin ve belirli kişilerin seçimi gibi yansıtılma biçimleri de kendine özgüdür. Orhan Kemal, anlattığı çevreler ve insanlarla yüzde yüz örtüşen, her türlü süsten, hatta her türlü yorumdan uzak, alabildiğine yalın diliyle, sevecen olduğu kadar da nesnel bir biçimde anlatır bize her şeyi, anlatmaktan çok gösterir. Böylece, yapıtların birbirine eklenmesiyle, özgün olduğu kadar da nesnel, yazınsal olduğu kadar da gerçek bir dünya serilir önümüze. Orhan Kemal gerçekçiliğinin ürünü olan bu dünya XX. yüzyıl Türkiye’sinin bir İnsanlık güldürüsü’dür.

            Orhan Kemal’i yazınımızda gerçekçi akım içinde ele almamız doğal. Ancak, burada yalnızca sezdirmeye çalıştığımız yönüyle, onun gerçekçiliğinin  kendine özgü bir gerçekçilik olduğunu, böylece, bugün olduğu gibi yarında öykü ve roman sanatımızın doruklarından biri olarak kalacağını söyleyebiliriz.

 

                                                                                                TAHSİN YÜCEL    

 

 

 



.


[email protected]