Ana Sayfa

solhaber.net (Kültür / Sanat, 01/06/04)

Orhan Kemal Komünistliğe Devam Ediyor Hala



2 Haziran 1970 yılında Bulgaristan'da öldüğünde 56 yaşındaydı. Kapıkule'den cenazesi kalabalık bir toplulukla birlikte İstanbul'a getirildi. Çatalca yakınlarında durdurulan cenaze arabasına işçiler tarafından 'Biz İşçiler Hatıran Önünde Saygı İle Eğiliriz.' dövizleri asıldı.

Orhan Kemal'in yaşamında birkaç dönemden bahsedilebilir. Hatta yaşamını dönemlediğimizde aslında edebi yaşamını da dönemlere ayırmış oluruz. İlk eserlerinde malzemesi kendi yaşamı ve ailesi iken, sonraki yıllarda giderek emekçilerin ve toplumsalın sorunlarına yaklaşacak ve en önemli eserlerini bu dönemde verecektir. Baba Evi, Avare Yıllar gibi kısa roman ya da uzun hikaye olarak adlandırılabilecek eserleri otobiyografik eserler olurken, siyasi uyanışı ve örgütlü yaşamı ile birlikte Çukurova'daki kır emekçilerini ve çırçır fabrikalarındaki emekçilerin yaşamlarını anlatacaktır.

"Ben tanıdığım insanları yazdım. Son romanım Kanlı Topraklar' da bile kimler yok? Nuri Has'tan Abidin Dino' ya, Hacı Ömer'den Osman Zengiler' e kadar… Evet, ben tanıdığım insanları yazdım. Tanıdığım, konuştuğum, birlikte sigara içtiğim, sırtımı sıvazlayan insanları yazdım. Ben bu insanları inceledim, araştırdım."

Toplumsal gerçekçi edebiyatımızın yazdığı karaktere büyük bir sevgiyle bağlanan ve onun, sonu umutsuzlukla biten bir öyküsünün olmasına gönlü elvermeyen belki de tek temsilcisidir. Onun kitaplarında Kemal Tahir kitaplarında rastlanan nefret edilesi, küfürle anılabilir salt kötü olduğu için sevilmeyecek karakterlere rastlanılmaz. Birisinden hoşlanmamanız için böylesi bir moral tanımlamadan daha çok sınıfsal bir kin örgüsü oluşturur. Fabrika patronu ‘bire kadar kırılacak, gavatın, deyyusun teki' değil, tarlasında çalışan emekçinin yaşamını bir ‘Ölü Can' satın almışçasına önemsemeyen ve bu anlamda da sınıfının bakış açısına göre davranan biridir. Emekçinin yanında olması gerekirken patronun yardakçılığını yapan karakterler vardır ve bunlar da yine ahlaki bir erozyonla anlatılmak yerine sınıf bilincine ulaşamamış proleterler olarak resmedilir.

"…Ne dediğini bilen bir yazar için, sınıflar dışında bir edebiyat yoktur zaten. Bir toplumda yaşıyorsak, bu topluma bağımlı olmamak imkansız…"

Orhan Kemal roman ve öyküleri çok yoğun kullandığı diyaloglar aracılığıyla sürükleyici ve ‘kolay' okunur görünmekle birlikte anlatılmak istenenin çok net bir biçimde anlatıldığı ve mesajın çok net okunabildiği bir örgüye sahiptir.

‘1956'da yayımlanan Arka Sokak kitabı nedeniyle soruşturma açılır. "Hakim iddia makamına uyarak ‘Konularını neden hep fakir fukaradan işçilerden alıyorsun? Türkiye'de varlıklı insanlar, iyi yaşayanlar da yok mu?' der.'Ben gerçekçi yazarım. En iyi bildiğim konuları ele alırım. Varlıklı yurttaşların yaşayışlarını bilmiyorum, nasıl yaşadıklarından haberim yok' dedim. Ve beraat ettim."


Siyasi Uyanış
Gerçek adıyla Mehmet Raşit Öğütçü 15 Eylül 1914 yılında doğdu. Varsıllıktan yokluğa düşmüş bir babanın haylaz, futbolcu olmak isteyen oğlu. Babası Abdülkadir Öğütçü İttihat Terakki Cemiyeti üyesi sonrasında da Büyük Millet Meclisi'nin ilk milletvekillerindendi.

Orhan Kemal'in siyasi tarafını seçmesi konusunda kendisinin belirttiği üç aşamadan söz edilebilir.

Abdülkadir Öğütçü' nün Mustafa Kemal'e muhalefeti nedeniyle Beyrut'a sürgüne gönderilmesi, Öğütçü ailesi için yokluk günlerinin başlamasıydı.Orhan Kemal için ise yoksulluğun yanında başka anlamları da vardı Beyrut'un. Bir basımevinde işçi olarak çalışmaya başlaması ve ilk toplumsal bilincin uyanışı anlamına geliyordu Beyrut'taki günleri:

"Bu çalıştığım yerin yanı başında bir çukulata fabrikası vardı. Ve bu fabrikada mavi gözlü, sarı saçlı Rum kızı Eleni." Yırtık ayakkabılarından ve eski giysilerinden utanan Orhan Kemal'e "Sen ne utanıyorsun zenginlerimiz utansın. Aldırma böyle şeylere, boş ver." der. Orhan Kemal "İşte bende ilk sosyal uyanış galiba bu Rum kızıyla başladı." diye anlatıyor.

Beyrut'tan tekrar Adana'ya dönen Orhan Kemal için Avare Yıllar da başlamaktadır. Futbolcu olma düşleri, hovardalıklar, ne yaptığını ne yapacağını bilemez halde dolaşmalar yirmili yaşlarının başındaki Orhan Kemal için git gide zul haline gelmeye başlar:

"Yirmi yaşındaydım...Kafam bir türlü çözemediğim sorunlarla yara olmuştu..Ve bir gün bir kahve köşesinde tanıdığım işçi dostum İsmail Usta...Sonra kitaplar.. Bir çoğu İsmail Usta'nın hediye ettiği kitaplar.." Orhan Kemal daha sonra başka bir çok işçi dostla tanışır. Onların verdikleri kitaplar. Türkiye Komünist Partisi'nin 30'lu yıllarda ‘zorunlu iskana' mecbur edilen militanlarından başkası değildir bu işçi dostlar. Özne ile ilk tanışma her ne kadar yaşadığı hayattan tam olarak sıyırıp alamamışsa da Orhan Kemal'i, bilinç ve kendini hangi sınıfın yanında tanımlaması gerektiği konusunda önemli adımlar atmasını sağlamıştır.

Gerçek uyanış ise Nazım Hikmet ile tanışması ile olacaktır şüphesiz. 1938 yılında askerliğini yaptığı Niğde'de; Nazım Hikmet ve Maksim Gorki' nin kitaplarını okuduğu gerekçesiyle tutuklanır. 5 yıl hüküm giyer ve bu hükümlülük yıllarının bir kısmını, daha önceden hiç tanımadığı ve hüküm giyme sebebi olarak gösterilen Nazım Hikmet ile Bursa Cezaevi'nde geçirir.

Nazım Hikmet; "Sizinle yakından ilgilenmek istiyorum… Yani kültürünüzle… Evvela Fransızca, sonra diğer kültür bahisleri üzerinde muntazaman dersler yapacağız. Tahammülünüz var mı?" der ve çalışmaya başlarlar. Orhan Kemal verdiği sözde durur. Ustasının Fransızca, ekonomi politik, felsefe ve edebiyat derslerini ilgiyle izler.Sonra Nazım'ın teşvikiyle hikaye-roman yazmaya girişir.

Ne Güzel Şey Size Yoldaşım Diyebilmek
Türkiye edebi ortamının kendine has bir kısırlığı olduğu, hele son dönem edebiyatçılarına bakıldığında gittikçe kuraklaştığı tartışma götürmez bir gerçek.

80 sonrasının depolitizasyon politikalarının üretilmesinde kullanılan çok önemli bir yalan makinesi var. Ve bu yalan makinesi kimi gerçeklerin üzerini örtmekte önemli bir kılıf işlevi görmeye başladı. Aydın olmanın ya da entelektüel olmanın herhangi bir siyasi özne ile yan yana gelmenin karşıtı olduğunu vaaz ediyor bu yalan makinesi. Elbette bu siyasi özne her seferinde sosyalist özne olarak işaret ediliyor. Oysa düşünsel ve edebi tarihimize baktığımızda aydınlanmanın ve aydın olmanın onuru her defasında işin doğası gereği sosyalizmden ve işçi sınıfından yana olmak tercihinde bulunanlarca taşınıyor. Orhan Kemal bu onuru taşıyan en önemli öznelerden biri. Orhan Kemal Türkiye Komünist Partisi Adana Sekreterliği yapmış, bu anlamda örgütlü olmanın edebiyatçı olmanın karşısında olmadığını kanıtlamış bir 'kadro'dur. Adını; 'Komünistliğe devam eden' Nazım Hikmet ile birlikte anmak yanlış olmuyor.

Adı anılan aydınlar, öldükten sonra,özellikle aileleri tarafından bir anlamda daha fazla 'rant' getirisi olacağı öngörüldüğü için olsa gerek siyasi organik ilişkilerinin üzerleri örtülüyor, unutturulmaya, yok farz edilmeye çalışılıyor. Bunda yalnızca onların değil biz komünistlerin de eksiklikleri var kuşkusuz. Nazım Hikmet'e bir dönem aşk şairi demenin zemini, Nazım Hikmet'in komünist bir şair olduğu iradi çıkışı ile nasıl bozulduysa, Orhan Kemal'in de salt melodramlarla, "Küçük insanların küçük mutluluklarını anlatırdı" hafifsenmesi ile hatırlatılmasının önüne geçmek de yine komünist iradenin yapabileceği çıkışlarla mümkün.

Orhan Kemal sınıf kavgasının içinde, kır ve kent emekçilerinin yaşantısını gerçekçi bir tarzla anlatan ve bu anlamda da tarafını çok net seçmiş bir yazardır. Başını pamuk balyalarının nemli serinliğine yaslayıp, rüyasında aldığı haftalıkla üç tekerlekli bisiklet alma düşleri gören İşçi Çocuk'un yazarıdır Orhan Kemal. Yahut hacıağalıktan devşirme fabrika sahibine; alın terinin üretim sürecindeki öneminin farkındalığıyla baş kaldıran Sarı Memet'in yaratıcısı. Aynı zamanda okuyucunun biraz hınçla ve sinirlenerek okuduğu Murtaza'nın yazarıdır. Biraz Filiz'dir biraz da Cemile...Bereketli Topraklar Üzerinde pamuk toplayan toprak emekçisinin nasırlı elleridir, küçük yaşta sermaye olarak satılan Güllü'dür.

Orhan Kemal Türkiye Komünist hareketinin bir bileşenidir ve insanın insanı sömürmediği bir düzen kurulana kadar, Türkiye emekçisinin dün olduğu kadar bugün de kendisine ihtiyacı vardır.

Yararlanılan Kaynaklar: Asım Bezirci;Orhan Kemal
Nurer Uğurlu; Orhan Kemal'in İkbal Kahvesi
Orhan Kemal; Baba Evi, Avare Yıllar, Grev


(Kültür / Sanat, 01/06/04 09:22)


[email protected]

1