Orhan Kemal'in önemli bir romanı daha
yayınlandı : "Bir Filiz Vardı". Değerli romancının daha önce
yayınlanan başarılı yapıtları ölçüsünde bir roman. Diyeceğim,
Baba Evi, Avare Yıllar, Murtaza, Cemile, Bereketli Topraklar
Üzerinde ölçüsünde. Üzerinde durulması, okunması, eleştirilmesi
gereken bir roman.
Orhan Kemal toplumcu gerçekçi yazarlar içinde benim en çok ilgi
duyduğum yazardır. Gerçekçiliğin mitoslardan uzak oluşunu,
halkla kaynaşmışlığını, büyük kentin gerçeklerine yalansız
yaklaşışını beğeniyorum. Beni etkilemiş bir yazar; büyük bir
yazarlık yetisi, günümüzde böylesi bir romancının oluşu,
yazınımızı ayakta tutan bir olgu. Bu yüzden, genel olarak
beğendiğim, yazışla ilgili, kendimce ufak tefek kusurlar
bulduğum, ama yazınımız içinde özenle değerlendirilmesine
inandığım Bir Filiz Vardı romanı için bir eleştiri yazmaktayım.
Böylesi kısa bir yazı yarak da, bu roman çevresinde bazı küçük
sorunlara değinmek istiyorum.
Bir Filiz Vardı romanında beni en çok ilgilendiren şey romanın
iki yönlü oluşudur. Bir yanda Orhan Kemal, toplum yapımızın
kuruluşunu, ekonomik yapıya bağlı ahlakın iki yüzlülüğünü, çürük
yapılı toplumsal cehennemimizi, ekonomiyle cinselliğin ve aşkın
birleştirilmişliğini büyük bir ustalıkla ve rahatça ortaya
koyuyor. Öte yandan da kendi bireysel trajiğini bu denli nesnel
ve toplumsal bir romanın içine yerleştiriyor. Toplum yapısıyla
ilgili en önemli sorunları yalınca anlatan Orhan Kemal'in bu
ortaya - koyuşları üzerinde durmak gerekir. Çünkü Balzac'cı bir
kadın sevgisiyle örülü bu romanda yazar da kendi bireyselliğini
geniş ölçüde ortaya koymuştur: günlüklerle kurulu parçalar
yazacak kadar. Bu bireysellikle, bireysel trajik ilgi çekicidir.
En çok da bana Gerçeküstücülerin "yaşamı değiştirmek gerekir"
düşüncelerini ansıttı.
Toplum yapısıyla ilgili nesnel sorunların apaçık bilincinde olan
Orhan Kemal, tabii bütün devrimciler gibi "toplumsal yapıyı
değiştirmek gereklidir" demektedir. Bu konuda bir umut ışığı da
getirmektedir romanında: sendikacılar, bilinçli işçiler, bağlı
oldukları toplumsal tabakanın bilincinde olmaya doğru giden genç
bir kız. Bütün bu genel toplumsal oluşların yanında yazarın
iyice çözümlenmemiş ve üzerinde yeterince durulmamış bireysel
trajiği de yer alıyor ama. Orhan Kemal'in önemli bir karmaşık
durumu çıkıyor ortaya: bir ölçüde Orhan Kemal bireysel durumunun
trajiğini toplumsal çoşkunluğa vararak örtüyor. Bu düşüncelerimi
biraz daha açıklayabilmek için son yıllarda çok sözü edilmiş
umut-umutsuzluk gibi sözcükler çevresinde de biraz durayım.
Yeni İnsan dergisinde yayınladığı "Bir Filiz Vardı" romanı ile
ilgili önemli bir yazısında "Aydınlık Gerçekçilik" üzerine ileri
sürdüğü düşünceler üzerinde de bir eleştirmeye girmek gerekir
Orhan Kemal'in. Açıkça söylediği şeylerle açıkça söylemediği
şeyleri birbirinden ayırmak gerek. Kendi romanı üzerinde
konuşurken getirdiği aydınlığın yanını tutuyor, bunda haklıdır,
bu aydınlığı bir idealizasyon yükü katmaksızın getiriyor Orhan
Kemal. Ama öte yanda, toplumsal oluşumu gösterirken aydınlık
olanı, olumlu kişiyi göstermeyen, herkesi çürümüş, kötü, olumsuz
gösteren yazarları suçlarken biraz aşırı gidiyor. Gerçekten
bütün insanları olumsuz görmenin kökünde faşist bir istek
yattığı, daha başka bir deyişle dünyaya bu çeşit bir bakışın
faşizme yol açacak bir görüş olduğu epeyce söylenip durmuştur.
Céline için de yapıldı bu suçlama, ama benim düşünceme göre
açıkça faşizme varmayan bir yazarı romanlarındaki bütün kişileri
kötü yanlarıyla gösterdiği için "ihanet" le suçlamak gene de
doğru olmaz.
Olumsuz kişilerden söz ederken Orhan Kemal herhalde yeni kuşak
yazarlarının kötümser eğilimlerini, ya da ortaya koydukları
umutsuzluğu gözönüne almıyordur. Çünkü insanın bireysel çöküşü
ya da çökmüşlüğü üzerinde koşuyorlar onlar, bu bireysel
karamsarlıkla toplumsallığı birbirine karıştırmıyorlar. Yazar
hem bireysel kaderi üzerinde kötümser olabilir, hem de umutlu
bir toplumcu ve devrimci olabilir çünkü. Nitekim Orhan Kemal'in
de biraz böyle olması gerek. Diyeceğim zaten Orhan Kemal, şimdi
bunu ortaya koyuyor artık: okuyun "Bir Filiz Vardı" romanının
yazarla ilgili bölümlerini, onun bireysel trajiğine
yaklaşacaksınız. Benim düşünceme göre Orhan Kemal kendi bireysel
kaderi üzerinde konuşmayı bugüne kadar toplumsal umuduyla
örtmüştür. Şimdi bu konuda konuşurken de yeterice açık değil,
üstünü örttüğü şeyler var. Ama bundan sonra belki de bu
bireysellik üzerinde konuşmak gereksinmesini daha çok
duyacaktır. Kendi narsizmi, eğilimleri, bu toplumdaki
saplantıları üzerinde, böylece kendi nevrozunu da açığa vurmuş
olacaktır belki.
Orhan Kemal'in Bir Filiz Vardı romanı için bir eleştirme
üzerinde çalışırken bu kısa yazıyı da yazmak gereksinmesini
duydum. Yeni Ufuklar'ın Eylül 1965 sayısında Demirtaş Ceyhun'un
öne sürdüğü düşüncelere tıpa tıpına katılırım: "... artık
derinlemesine bir Orhan Kemal incelemesinin yapılması veya biraz
ileri giderek söyleyebilirim, bir Orhan Kemal Enstitüsünün
kurulması bugün için bir zorunluluktur."