Ana Sayfa

Alkış/Sayı:24    Kasım-Aralık 2005   -   Işık Öğütçü

 

ORHAN KEMAL’İN ÇOCUK DÜNYASI

 
 

            İkibin yılından beri sayısını unuttuğum Orhan Kemal’in kitaplarını okumalarımdan birinde –her okuyuşumda yeni bir şey keşfederim- daha önce dikkatimi çekmeyen beni de yakından ilgilendiren ve heyecanlandıran çok yeni bir buluşum vardı.

             Küçük küçücükken her çocuk gibi hayal kurardım.Parasız  olmamız hayal kurmama engel olamazdı ya.Bu düşlerimde birçok oyuncaklarım olurdu.Arabalar,tekneler,küçük bebekler ve de trenler benim hayallerimin zenginliğiydi.Oysa gerçek tam tersiydi.Evde pazardan alınmış tenekeden kurmalı bir cankurtaran arabası bir de tekerlekleri bozuk üç tekerlekli bisiklet.Bütün oyuncaklarım bunlardı.Ama en büyük oyuncak hazinem annem ve ablamın dikiş dikerken kullandıkları ipliklerin boşalan tahta  makaraları ile kibrit kutularıydı.

             Parasızlık ve yokluk,insan içindeki o müthiş yaratıcılık gücünü de harekete geçirmiyor değildi.Bu evden ve komşulardan topladığım küçüklü büyüklü makaralarla kuleler,bunları iplerle biribirine bağlayıp çok tekerlekli arabalar yapardım.-Şimdi aklıma geldi o tarihlerde treyler yani çok tekerlekli kamyonlar yoktu sanırım.Galiba bilmeden bir de keşif yapmışım.-Kibrit kutularını arka arkaya ve birbirlerine ekleyerek tren meydana getirirdim.Bu trenleri,makara dizilerini;evdeki gazetelerden tüneller yaparak,sarp dik vadilerden,sık ormanların kardeşçesine yaşadığı diyarlardan geçirirdim.Bazen muziplik eder,makaralarla trenleri bir yerlere toslatırdım.

               Orhan Kemal’in ‘Sokaklardan Bir Kız’ isimli romanını okurken,gözlerime inanamadım.Bu hayalleri sadece ben değil,kitaptaki küçük, acılı Nuran’da kuruyordu:

                “Kocaman bir trenle geliyorlar eve.Sofaya trenin raylarını odalara kadar uzatmacasına serip yayıyorlar.Babacığı bu odadadır,kendisi öteki odada.Trene birtakım kutularla boş iplik makaralarından yükler yükleyeceklerdi,tüccar eşyası adına.Babacığının öbür odadan salıverdiği tren dağlar,tepeler birtakım köprülerle tünellerden geçerek fışıltılı yorgun gelecektir Nuran’ın istasyonuna.Mallar getirecek sonra da mal götürecektir.Bu arada tabii dağlar,köprüler,tüneller geçecektir.Tünellerin karanlık korkunçluğu üzerinde durulurdu.Bu tünellerde belki de yedi başlı devler,ejderhalar yahut da cinler şeytanlar bulunurdu.Bu türlü konuşmaları çokluk gece evde,Nuran’la babası alacakaranlık odalarında yaparlar,Nuran babasının kolları arasına sığınır,başını göğsüne yaslayarak ‘Sonra babacığım?’ derdi. ‘Ama galiba korkuyorsun kızım?’  ‘Korkuyorum ama,siz anlatın.Yanımda siz varsınız.Korksam bile tatlı!’”

                  Tren hayalim 1969 yılında gerçek olmuştu.Babam ve annem davetli olarak Moskova’ya gittiklerinde,babamdan gelirken bir  oyuncak tren  getirmesini istemiştim.Dönüşlerini sabırsızlıkla bekliyordum.Ve o gün nihayet geldi.Trenle geldikleri için gümrük Sirkeci’deydi.Ben heyecandan yerimde duramıyordum.Onları ilk gördüğümde koşarak yanlarına gittim,sarıldım,öptüm ve sordum:’Trenimi aldınız mı?’Babam kocaman paketi gösterip,onu bana uzattı.Paket elimde havalarda uçuyordum.Eve geldik,yorgun olmalarına rağmen;babamı zorlayarak-sevgi içinde ve büyük bir sabırla- treni kurmasını sağladım.Birlikte raylar üzerinde giden treni seyretmiş,rayların altına kağıtlar koyarak sözüm ona treni yokuşlardan,gazeteden yaptığım tünellerden geçirmiştim.Tabii tren bu zorlamalara dayanamamış,kâh yokuş yukarı çıkamamış,kâh tünellerden geçerken gazete duvarlara çarpmış,ben bu duruma kızdıkça,babam bir köşede usulcacık gülmüş ve keyiflenmişti.

                     ‘Sokaklardan Bir Kız’ı okurken bunlar puslar arasında anılarımdan önüme düşüverdi.1968 yılında yazılan bir kitap 2000’li yıllarda anılarımdaki gibi tüm gerçekliğiyle durmaktaydı.Bir kez daha inandım ki,kitaplarındaki yaşamlar, olaylar hayatın içinde var olan her zaman var olabilecek gerçeklerle örülüydü.

                       Hey gidi koca Orhan Kemal,sevgili babam, oğlunla oynaman için mızırdanıp,seni çalışmandan alıkoyarak,benimle oynamayı kabul ettirdiğimde,dünyalar benim olurdu.Ama aslında sen beni kandırıp oyun oynayarak  kocaman bir roman yazmaktaydın,nerden bilebilirdim?

                         Hepimizin yolunu aydınlatmaya hâlâ devam eden ölümsüz edebiyatçıyı,gençlerinde sahipleneceğine,onun kitaplarını okuyarak daha iyi insanlar olacaklarına ve unutmayacaklarına inanıyorum.Özdemir İnce şunları yazmış:’Orhan Kemal Türk edebiyatının Sirkeci Garı’dır.Gerçek yazarlar konusunda ‘Unutulmak’ fiili geçersizdir.Onlar ‘Var’dır.Öylesine vardırlar ki bütün moda yazarların yok oluşlarını görürler’.

                          Ölümsüz sanatçılarımızın olması ulusumuzun gururudur.Tarih koynunda sadece sanata ve bilime hizmet edenleri sonsuza kadar saklar.

 

 

 

                                                                                                         Işık Öğütçü

                       

 

 
 

 
 

.
.


[email protected]

1