Ana Sayfa

http://www.blogcu.com/alisahin37/137570/ - 08 -12-2005

 

Orhan Kemal'in "Cemile" ile İlgili Bir Mektubu


Taşköprü'den Bakış

Orhan Kemal'in "Cemile" ile İlgili Bir Mektubu

Ahmet Miskioğlu

Orhan Kemal, l952'de "Cemile"yi yayımladığı zaman belli bir olgunluğa ulaşmış bulunuyordu.

Daha önce, "Ekmek Kavgası", "Sarhoşlar", "Çamaşırcının kızı" gibi öykü kitapları; "Baba Evi", "Avare Yıllar" ve "Murtaza" gibi romanları çıkmıştı. "Murtaza"ya ve "Cemile"ye, Orhan Kemal'in roman alanında, yazın ustalığı alanında ilk büyük aşaması gözü ile bakabiliriz.
Cemile, Orhan Kemal'in sanat yaşamında bir aşamasını simgelemesi açısından da önemli bir yapıttır.

Bu yapıtta işçi çevreleri yoğun bir biçimde somut olarak işlenir. Yazar, işçi mahallesini, çırçır fabrikasını ve bu çevrelerin insanlarının bütün serüvenlerini gözler önüne sermekte, okur, olayların ardında sürüklenmektedir.

Orhan Kemal, "Avare Yıllar"da anlattığı gelinin daha geniş bir betimlemesini "Çemile" de vermektedir. Demek ki "Cemile"konusu, Orhan Kemal için önemli bir konudur.

İşte bu nedenle, 1967'de Necati Eğitimde "Tez"ini hazırlamakta olan başarılı öğrencim Ahmet Aytekin bir mektupla konuyu Orhan Kemal'e sordu. Ahmet Aytekin'in beş on yıl önce Dicle Üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalıştığını öğrenmiştim, bugün nerede olduğunu kesin olarak bilemiyorum.(1)

Aytekin'in sorusuna Orhan Kemal şu mektupla yanıt verdi:


İstanbul, 23.2.1967

Bay Ahmet Aytekin,

Cemile romanının özelliği daha çok şuradadır: Cemile, bizim edebiyatımızda ilk olarak fabrika işçilerinin hayatını vermeye çalışmış bir romandır. Yani, fabrika insanlarının yaşayış tarzlarını. Aşkları, ekmek kavgaları, neşeleri, kederleri vb.

Roman ve hikâyelerine gerçek hayatı tem olarak alan bir yazar için, en iyi bildiği konulara âdeta saldırmak esastır. Ama bu demek değildir ki, yaşadığı hayata yazar ayna tutmalıdır! Hayır. Yazar yaşar. Ondan kalan izlenimler ya da başka bir deyimle, söylemek istediği ana fikrin malzemesi kafasında iyice yer eder. Tanıdığı Ali, Mehmet, Rıza, Süleyman, Cevriye, Nuran... ları alır, eserinde başka biçimde işler. Ali, Murat olabilir; Mehmet, Kadri; Cevriye, Nuran da diyelim ki Cemile. Kişilerin adları değişse bile, gerçekte yaşadığı hayatın ölçüsü, çevresi, rengi, kokusu, aşkı, ızdırabı, şusu buşu değişmez.

Cemile de böyle. Cemile, bir başka adla gerçekten yaşamıştır ve benim çok yakından tanıdığımdır. Hatta hatta CEMİLE'yi okuduğu zaman kendini bularak ağlamış, <> diye sormuştur.
Bilvesile size, sayın öğretmeninize ve arkadaşlarınıza selam, sevgi ve başarılar.

Orhan Kemal

Eski dosyaları karıştırırken, Aytekin'in ana verdiği "ödev" elime geçti. Orhan Kemal'in mektubunun örneği ödeve ekli. Yukarıya oradan aldım.

Bu mektup, Orhan Kemal uzmanlarınca, incelemecilerince çok değerli bulunabilir diye düşünüyorum. Onun için gün ışığına çıksın istedim.


Dipnot:
(1) Ahmet Aytekin, -anımsadığıma göre- Bir ara Türk Dili Dergisi'ne dergi üyesi de olmuş, öğrencilerini de üye yapmıştı. Ama aradan yıllar geçti, ondan da, öğrencilerinden de başka bir haber alamadım.

 

Orhan Kemal ve Sevgili Oğlu

Yılmaz Ersöz

Yaşarken onurlandırmaktan vazgeçtik, bari ölümünden sonra unutulmazlar arasına sokabilsek onları. Türk yazın ve düşün dünyasına büyük katkılarda bulunmuş değerli insanlarımızı yeni kuşaklara tanıtıp, evrensel platformlara taşımak kimin görevi acaba? Kendi aile bireylerinin ya da onların kurduğu vakıf türü örgütlenmelerin mi? Kamu desteği yoluyla Kültür Bakanlığı bürokrasisinin mi? Ya da bunların çok dışında yeni modeller mi bulmak gerek artık?

Önce bir örnek...

Cihangir'e yolu düşenlerin uğraması gereken yerlerden biri de, Orhan Kemal Kültür Merkezi. Türk yazınının bu değerli yazarının, hak ettiği biçimde yeni kuşaklara tanıtılıp, yaşatılmasında önemli katkı yapıyor bu merkez. Başında Işık Öğütçü var. Orhan Kemal' in sevgili oğlu. Yaşamını, neredeyse babasının yapıtlarının yok olup gitmemesi için adamış. Ruhsal ve parasal yönden gücü yettiğince savaşıyor bu yolda.

Bir durum çözümlemesi...

Orhan Kemal şanslıymış. Peki ama ya öbürleri? Yazar, Çizer ve ekinimize büyük katkı yapanlar. Yaşamlarını ana babalarına adayacak, bu uğurda uzun nefesli, kalıcı ve nitelikli çaba içine girip onların yapıtlarını tanıtıp yayacak çocukları olmayanlar. Yıllar içinde solup gidecekler, büyük kitaplıklarda bulunan raflarındaki "ebedi istirahatgâh"larına... Oysa her büyük yazarımızın, çalışkan bir oğlu olması mı gerek? Kim yaşatacak onları? Yeni kuşaklarca tanınmasını kim sağlayacak? Hangi kuruluş?

Yazın dernek ve birliklerimiz, bir türlü yeterince kurumsallaşamadı. Türk yazınına değer katmış yıldızlarımızın yaşatılması için, kalıcı ve uzun nefesli örgütlenmeler ülkemizde yok. Sabun köpüğü cinsinden gruplaşmalar hep bölük pörçük, kısa süreli ve parasal desteğe muhtaç. Onun için de etkisiz ve silikler. Kendileri söyleyip kendileri dinliyorlar... Acı evet, ama gerçek. Ne yazık...

Bir günde ortaya çıkıveren yıldızlar, tarihe mal olmayı hak etmiyor diye, evrensel değerlere yerel katkıda bulunan düşün ve bilim insanlarımızı, kurunun yanında yanan yaşlar gibi gösterip avunuyoruz. Ya da, belki de daha kötüsü, onların değerlerinin yeterince ayrımında değiliz.

Ve bîr öneri...

İletişim alanında son birkaç yılda ortaya çıkan teknolojik devinimi kullanarak, eski tip yapılanmadan vazgeçip sanal evrende dünyanın en büyük kütüphanelerinden birini yapma fikri gerçekleştirebilir mi? Neden olmasın? Öncelikle genel bir başlık altında oluşturulabilecek bir omurga tanımlanabilir. Yazarlarımıza ya da yapıtlarına göre veya da tarih bazında bir gruplama yapılıp, ana başlıklar oluşturulur. Sonra, elde var olan, elektronik ortama aktarılmış yazı, resim ve grafikler, ilgili yerlere oturtulur. Var olan öbür sanal yayınlara köprüler verilerek, okuyucunun derli toplu bir ortama, çok daha rahat ulaşması sağlanabilir. Bu konuda yapılacak çalışmaların her aşaması için katkı sağlayabilecek kişi, grup ve örgütlenmeler seçilerek, alınacak destekler yoluyla gelişim gerçekleştirilir.

Örneklersek: http://edebiyatimiz.com gibi bir web sitesi yaratılıp, içerik oluşturulur. Yanı sıra, http://orhankemal.org ; gibi, zaten hazırlanmış, oranla daha özel erekli sitelerle bağlantılar sağlanarak, hızla büyüyüp, gelişmesi sağlanabilir. Manyetik ortamda, isteyen herkesin kolayca erişip yararlanabileceği bir ulusal belgelik de, bu biçimde ortaya çıkmış olur.

Kanımızca gönüllülük dizgesiyle ve özenci bir ruhla oluşacak bir çekirdek kadronun ortaya çıkmasıyla kurulacak bir sanal merkez, gereksinimleri saptayıp destek arayışına girdiğinde, başlangıçta umulanın çok ötesinde bir ilgi ile karşılaşacaktır. Kaliteli bir helva yapabilmek için gerekli olan unumuz, yağımız ve şekerimiz, yeterince var çünkü...

 



                     

 

 
 

 
 

.
.


[email protected]

1