Cihangir’deki Orhan Kemal Müze Evi’ne, yazarın babası Abdülkadir Kemali’nin özel eşyaları ve hatıra defterinin bulunduğu yeni bir bölüm eklendi. Avukat Abdülkadir Kemali, TBMM’nin ilk üyelerinden, muhalif hareket lideri. Geçen yıl yayımlanan anıları Cumhuriyet’in ilk yıllarına ışık tutmuştu. Müzede, Nazım Hikmet’in fırçasından yağlı boya resmi, istiklal madalyası ve Mustafa Kemal imzalı beratı, hatıra defteri sergileniyor. Müzeyi kuran torunu Işık Öğütçü, “Artık Orhan Kemal okurlarıyla birlikte siyaset yapan bir muhalifi tanımak isteyenleri de müzemize bekliyoruz” diyor.
Orhan Kemal Müzesi, Cihangir’in Akarsu Caddesi üzerinde, beş katlı bir binanın birinci katında. Müzenin alt katında Orhan Kemal’in bir zamanlar müdavimi olduğu İkbal Kahvesi’nin bir uyarlaması bulunuyor.
Orhan Kemal’in oğlu Işık Öğütçü tarafından 2000 yılında kurulan, yılda yaklaşık 2 bin kişinin gezdiği müzeye geçen ay yeni bir bölüm eklendi. Yazarın Baba Evi, Avare Yıllar, Cemile ve Dünya Evi adlı eserlerinde adı çok sık geçen babası Abdülkadir Kemali’ye ait resimler, yazılar da sergilenmeye başlandı.
Beş yıllık çaba sonucu 2005’te dedesinin anılarını yayımlayan Öğütçü “Abdülkadir Kemali’yi tanımadan Orhan Kemal’in muhalif tavrını kavramak mümkün değil. Bu nedenle, müzede bulunmaması önemli bir eksikti” diyor.
Abdülkadir Kemali, TBMM’nin ilk üyelerinden, asker, hukukçu, muhalif Ahali Cumhuriyet Fırkası kurucusu. Anılarında Cumhuriyet’in kuruluş yıllarına ışık tutuyor. Müzeye girdiğinizde salonun orta bölümünde Abdülkadir Kemali’nin, Nazım Hikmet’in fırçasından yağlı boya resmi, İstiklal madalyası ve Mustafa Kemal imzalı beratıyla karşılaşıyorsunuz. Ayrıca kitabına kaynaklık eden hatıra defterinin aslı da bu köşede yer alıyor.
BOŞ DEFTER İLHAM VERDİ
Öğütçü’ye müze kurma fikrini veren, babası öldüğünde bir okurunun verdiği boş imza defteri. “Dilerim bu defter, Orhan Kemal müzesinin şeref defteri olur” demiş okuru. Müzeyi tam 30 yıl sonra kurduğunda, girişe bu defteri koymuş Öğütçü. Hemen ardındaki duvarda, Orhan Kemal’in ölmeden üç ay önce vasiyet olarak oğluna yazdırdığı metnin son satırları yer alıyor:
“İnandığım doğruların adamı oldum, böyle yaşadım, karınca kararınca bu doğruların savaşını daha çok sanatımda yapmaya çalıştım, kursağıma hakkım olmayan tek bir kuruş dahi girmemiştir.”
Ziyaretçiler, bu yazının yanındaki Orhan Kemal fotoğraflarını takip ederek müzeyi gezmeye başlıyor. Salona geçildiğinde yine ailesiyle ve kendisiyle ilgili fotoğraflar devam ediyor. Çoğu çocukluk, gençlik dönemine ait. Bunlar arasında en dikkat çekenlerden biri, Orhan Kemal’in Halit Kıvanç ve Haldun Taner’le futbol sahasında çekilmiş olanı.
Orhan Kemal romanlarının ilk baskıları camekan içinde sergileniyor. Kemal, romanı Cemile’yi eşine“Yıllardır kahrımı çekmekten usanıp yorulmayan cefakar karıma” diye imzalamış. Daha sonra, Orhan Kemal hakkında doktora tezi hazırlayan öğrencilerin yazdığı metinlerle karşılaşıyoruz. Öğütçü, babasının halkla iç içe bir yazar olduğundan gururla bahsediyor: “Bu dönem sanatçılarının bazı röportajlarını okuyorum ‘benim dünyam iki metrekare içindedir’ diyorlar. Aksine babam, halkın içindeydi ve birçok dostu vardı. Bugün dünya Türkiye’yi Orhan Pamuk’la da tanımalı ama, sadece o önde olmamalı. Fazıl Hüsnü Dağlarca, Yaşar Kemal, Aziz Nesin, Orhan Kemal var. ‘Orhan Pamuk Türkiye’dir’ gibi yazılar yazılmamalı, bunlar yaşayan yaşamayan edebiyatçılara saygısızlıktır.”
YÜZÜNDEN ÇIKARILAN ALÇI KALIBI
Müzede daha sonra yazarın tarağı, diş fırçası, havlusu, pijaması, fincanı ve evlilik cüzdanlarının yer aldığı kısma geçiliyor. Bu özel eşyanın karşı tarafında yabancı dile çevrilen pek çok eserin bulunduğu köşeyi görüyoruz. Yan tarafta, Işık Öğütçü’nün “Hapishane Köşesi” ismini verdiği bölümle karşılaşıyoruz. Bu bölümde Nazım Hikmet’le hapishanede yaşadığı 3.5 yıllık dönemde çekilmiş fotoğraflar ve eşiyle çocuklarına yazdığı mektubun büyütülmüş hali yer alıyor. Oda kısmına girildiğinde kıyafetleri karşılıyor bizi. 1962’de kullandığı şapkası, paltosu bütün eserlerini yazdığı daktilosu ve Vukuat Var kitabının orijinal sayfaları bu bölümde yer alıyor. Yatağının üstünde, Bulgaristan’da öldüğü gün yüzünden alınan alçı kalıp duruyor. Dikkatli baktığınızda saçından ve bıyığından tellerin de bu alçı kalıbın üzerinde olduğu görülüyor. Ayrıca bu bölümde Ara Güler’in çektiği fotoğrafları da var.
|