Ana Sayfa

Cumhuriyet - 02.06.2006 - Işık Öğütçü

 

 

Halkın sanatçısı Orhan Kemal
 

  



     
Şuna inanıyorum ki, öldükten sonra anılmak için iz bırakmak gerekiyor. Ama nasıl bir iz?

Adına sanatçı sıfatı eklenen, ışıltılı pırıl pırıl parlayan, yaşantısı sadece kendisi ve kurduğu dünya olan, toplumdan bihaber insanın bıraktığı mı? Yoksa halkın yanında olan, sorunları dert edinen, açların yanında aç kalabilen, sokaklara atılan çocuklara kucak açan, kötü yola düşmemek için onur mücadelesi veren kadınlara aydınlık duruş sağlayan, velhasıl tüm halkı kucaklayan bir insan izi mi?

İçinde yaşadığı ülkesinin bireylerini hor görerek karşısına almış, onların değerlerine saygı duymayan sanatçıların ortaya koydukları eserlerde ne kahramanlar gerçektir, ne de anlattıklarının bir değeri vardır. Gün gelip tükendiklerinde yapıtlarının ve kendilerinin buharlaşıp kaybolacağı aşikârdır. Bu sanatçılara hak etmedikleri itibar yurtiçinde ve dışında veriledursun, halkın sanatçısı alçakgönüllülükle olanları seyreder. Bilgedir, olacak olanları olmadan önce gördüğü için serinkanlıdır. Karşılık beklemeden toplumun mutluluğu için ömrünü mum gibi eriyerek tüketir. Bu davranışı, yurdunun havasına, suyuna, toprağında kök salmış ağacına, börtü böceğine, yüreklerdeki insanlığa öyle derin iz bırakır ki, hak ettikleri ustalık payesi verildiğinde bile başları önlerindedir.

'Ben halkın kendisi, bir parçasıyım'

İşte, Orhan Kemal böyle sanatçılardan biridir. O halkına ''Ben halkımı, köylümü, bütün köylüleri, bütün fakir fukarayı seven bir yazarım. Ben halkın kendisi, bir parçasıyım. Halka, halkıma inanıyorum. Geç, güç, lakin akıllarını yavaş yavaş da olsa başlarına toplayacaklar ve bizzat kendilerinden başka onlara yâr olanın bulunamayacağını anlayacaklar bir gün. Ben buna inanıyorum'' diyerek onlara inancını ve sevgisini belirtmiştir. Arkadaşı Yaşar Kemal onun için şunları yazar: ''Orhan Kemal, büyük bir romancı olarak vardır. Dünyanın bir köşesinde dağ gibi duruyor. Biz ve dünya insanları onu bir gün bütün ayrıntılarıyla göreceğiz. İnsan gerçeğine, insanların macerasına ne kadar yaklaşır, onu ne kadar yaşarsan, insan soyunu o kadar seversin. İnsanlara karşı sonsuz bir hoşgörün olur. Ve bu macera karşısında alçakgönüllü olmaktan başka bir şey gelmez elinden. Orhan Kemal, çok alçakgönüllü bir insandı. Yazmayı yaşama haline getirmiş, insan değerlerini çok derinden duymuş, insanlara bunca yakınlaşma imkânını bulmuş bir usta sanatçı başka türlü olamazdı. Orhan Kemal, insan soyunun mutlu, acı, umutlu, yiğit, insan, alçakgönüllü bir maceracısıdır.''

İnsan davranışlarını çok iyi gözlemleyen, onlara inanan ve seven usta sanatçı, birliğimizi bozacak her türlü karanlık oyunlara rağmen kaynaşarak bir bütün olmamız gerektiğini, 1954 yılındaki şu yazısında belirtir: ''Yurdumuzun hemen her tarafında Çerkezlik, Abazalık, Lazlık, Boşnaklık, Arnavutluk, Kürtlük vesaire gibi ayrılık gayrılıklar zaman zaman halk arasında görülür. Ben böyle ayrılık gayrılıkların ortadan kalkmasını; lafta değil, gerçekte de 'kaynaşmış bir kitle' olmamızı arzuluyorum.''

Seni bağrına basan halkının bunu da gerçekleştireceğine inanıyor, 'kara günün kararıp gitmeyeceğini' biliyorum.

 

 

 

[email protected]

1