Ana Sayfa

İlkhaber Gazetesi - Ekim 2006 - Mazlum Vesek

 

 

Unuttuğumuz bir yüz: Abdülkadir Kemali Bey

  

   

 


1998 Altın Koza Film, Kültür ve Sanat Festivali için hazırlanan tanıtım kitabında Aydın Sihay ardı ardına üç sayfa hazırlamış. Birinci sayfada çoşkulu bir başlangıç: Şu bizim Adanalılar. Sayfa tamamıyla dünyaya ve Türkiye’ye nam salmış Adanalılarla dolmuş. Yine coşkulu bir bitiş: “Dünyaya sığmamış ki ‘ŞU BİZİM ADANALILAR’  sayfalara sığsınlar. Yakın Bir gelecekte uzayda bir Adanalıya rastlarsanız hiç şaşırmayın” diyor Aydın Sihay.

Yine, Sihay,  bu sayfada birçok Adanalının isminin geçmediğini ama onların asla unutulmayacağını ekliyor.

İkinci sayfada “Adana’nın yolları taştan” diyerek, Adana deyince akla gelenleri sıralamış Üçüncü sayfada ise kederleniyoruz. “Hani bir zamanlar…” diyor ve ekliyor: “Hayatımızdan silinip gittiler.” Adana’da yok olanları ve özlenenleri yazmış Aydın Sihay.

Hayatımızdan silinip gidenlere kederlenirken birinci sayfaya dönelim, yani “Şu bizim Adanalılar” a. Bu sayfada yazılanlara katılıyoruz, şüphesiz. Gerçekten de Adana’nın yetiştirdiği insanlar sayfalara sığmazlar. Fakat biz burada açıkçası Adana’nın geçmişinde ve bugünün de önemli bir yeri olan bir yazarın babasından söz edeceğiz. Orhan Kemal’in babası Abdülkadir Kemali (Öğütçü) Bey. Neden Abdülkadir Kemali Bey? Çünkü bizce Abdülkadir Kemali Bey unuttuğumuz bir yüzdür. Çünkü Sihay’ın üçüncü sayfada söylediği, “Hayatımızdan silinip gittiler” sözü bize bir şeylerin unutulmaması gerektiğini söylüyor.

 

--------------------------------------

Ortaokul yıllarımda tanımaya başladığım Orhan Kemal’in hayatını okuduğumda, “Babasının siyasi nedenlerden dolayı Suriye’ye geçmesi üzerine çetin günler geçirdi” ifadesini sıkça görmüşümdür. Ve her okuyuşumda sıradan bir cümle gibi geçmişimdir. Oysaki bu cümle biraz eşelendiğinde sözü geçen babanın en az oğlu kadar sıra dışı bir kişilik olduğu görülür.

Doğan Kitap’tan çıkan “Kurtuluş Savaşı Sözlüğü”nde Abdülkadir Kemali Bey’in 1888’de Tarsus’ta doğduğunu öğreniyoruz. Epsilon Yayınları’ndan çıkan anılarında da soyunu sopunu anlattıktan sonra “Matur-el-aziz (Elazığ)”dan Osmaniye’ye geldiklerini yazar. İstanbul Hukuk Fakültesi’ni bitiren Abdülkadir Kemali Bey’in Kurtuluş Savaşı’na katıldığı dönemde ailesinin Ceyhan’da olduğunu ve işgal döneminde Niğde’ye varan yolculuklarını Nurer Uğurlu’nun “Orhan Kemal’in İkbal Kahvesi” kitabında Orhan Kemal’in anlattıklarından biliyoruz.

Milli Mücadele Dönemi’nde Kastamonu Milletvekili olarak TBMM’ye giren Abdülkadir Kemali’nin anılarını okuduğunuzda O’nun nasıl bir hürriyet aşığı, samimi bir muhalif ve yurtsever olduğunu görürsünüz.

Öyle ki O, 2. Meşrutiyet’in ilan edildiği gün hüngür hüngür ağlayacak kadar bir ‘Hürriyet aşığı’, Siirt’te savcılık yaptığı dönemde oğlunun sünnet düğününde gelecek hediyeleri iade edecek kadar ilkeli, ünlü eşkıya ve isyancı Bışare Çeto’yu dağdan gönüllü indirecek kadar kararlıdır.

Cumhuriyet kurulduktan sonra CHP iktidarına muhalefet eder. Adana’da Toksöz, Ahali, Demokrat gazetelerini çıkarır. Şeyh Sait İsyanı sırasında birçok gazeteciyle beraber Diyarbakır Cezaevi’nde tutuklu kalır. İlginçtir; Milli Mücadele yıllarında başkanlığını yaptığı İstiklal Mahkemeleri’nde kendisi de yargılanır. 

 Adana’da Ahali Cumhuriyet Fırkasını kurar. Partisinin büktün teşkilatlarını nerdeyse tek başına kurar.

1930’da Suriye’ye oradan Lübnan’a geçmek zorunda kalır. “Burada çetin günler geçirir.”

1939’da yurda döner. Bir süre hakimlik yapar. 1947’de de vefat eder.

Türk siyaset tarihinde özgün bir yeri olan Abdülkadir Kemali Öğütçü’yü hep Adanalı yazar Orhan Kemal’in babası olarak tanıdık. O, hep satır aralarında dolaştı durdu. M. Kemal’in “Nutuk” eserini okuyanlar O’nu orada bir muhalif olarak bulacaklardır. Hıfzı Topuz’un “Türk Basın Tarihi” kitabını okuyanlar O’nu bu sefer bir gazeteci olarak tanıyacaktır.Yine İstanbul’da Basın Müzesi’ne uğrayanlar yukarda adını saydığımız gazetelerin yanında O’nun mağrur bir portresini görmüştür.

Nazım Hikmet’in “Memleketimden İnsan Manzaraları”nda macerası uzun uzadıya anlatılan “Şevki Bey” Abdülkadir Kemali Bey’in ta kendisidir. Orhan Kemal ise babasını birçok kitabında anlatır. Baba Evi, Avare Yıllar, Kırmızı Küpeler bunlardan bazıları. Son dönemde Meral Demirel’in  “Tam Bir Muhalif: Abdülkadir Kemali Bey” adlı çalışması İstanbul Bilgi Üniversitesi yayınlarından çıktı. Torunu Işık Öğütçü de tozlu raflarda bekleyen anılarını basıma hazır hale getirdi. Bu anıları okuduğunuzda hayatı boyunca ilkelerine bağlı yaşayan Kemali Bey’in oğlu Orhan Kemal’in kişiliği kadar yazın yeteneğinin de kaynağı görürsünüz.

Bu çerçevede unutulan bir yüzü, bir Adanalıyı, anlatmaya çalıştık. Umarız Orhan Kemal kadar babası da okunur ve tanınır.

 



309 | nupelda vesek | [email protected]
orhan kemalin yaşamını. bu yazıyı okuduktan sonra merak etmeye başladım. sizin sayenizde daha fazla araştıracağım.saygılar
308 | Serkan Tandoğan | [email protected]
Büyük üstat Orhan Kemal i bende saygıyla anıyorum.Evet bazı kesimler tarafından unutulmuş olabilir ancak senin,benim kısacası bizim gibi hayranları olduğu sürece hiçbir zaman unutulmayacağı kesin.Dostum köşende böyle büyük yazarlara bir zamana damgasını vurmuş ustalara yer verdiğin için sanada çok teşekkürler kendine çok iyi bak eylül ün 24 ünde görüşmek ümidiyle...
   

 

[email protected]

1