Ana Sayfa

Evrensel.Net - 02.09.2001 - Sennur Sezer

 

 

Orhan Kemal, unutmak, değişmek

  

   

 
Orhan Kemal, tanımaktan onur duyduğum insanlardan biridir. Emeğinden başka bir şeye el uzatmamış, emeğinin değeri bilinmemiş bir toplumcu yazar.



Sennur Sezer


Bundan yaklaşık kırk beş yıl önce çok sevilen bir şiir vardı. Hemen her şiir toplantısında delikanlının biri çıkar okurdu : “Geçenlerde bir arkadaşa/ Unuttum artık onu demişsin/ Hem de bunu kemal-i iftiharla (övünerek) söylemişsin/ Unutamazsın nokta noktam unutamazsın/ Ruj değil silemezsin, kan değil tüküremezsin...” Öyle çok dinlemişim ki şiirin nedense bütünü ezberimde kalmış. Geçen gün biri, hem ozan hem öğretim üyesi bir arkadaşımız için ilk anda inanamadığım bir şey şöyledi: “O Orhan Kemal’i romancı saymıyor. Ciddi bir toplantıda nedenleriyle anlattı.”
 

Nedense o gençlik şiirini anımsadım: “Geçenlerde bir toplantıda, Orhan Kemal romancı sayılmaz demişsin, hem de bunu kemali iftiharla söylemişsin... Ruj değil silemezsin, kan değil tüküremezsin...” Savunmasını almadığım için adını yazamadığım bu arkadaşımın Orhan Kemal konusundaki fikir değişikliği , küreselleşme gereği midir bilemem. (Küreselleşme dendi mi, gençlerin argo yoluyla yaptığı espri geliyor aklıma: “ Moruk bu globalizm ne ayak ?/ Alem top olmuş ağbi..”) Ama Orhan Kemal’i Türk edebiyatından dışlamak pek kolay değil gibi geliyor bana.
 

Onun ilk romanı “Avare Yıllar”ı açıyorum yeniden. Kendi yaşamöyküsünün izleri olan bir romandır bu. Kitabın arkasındaki tanıtım, romanın kahramanı için şunları söylüyor: “...çocukluktan kurtulup bir delikanlı olarak yaşama savaşına girişini ve umutlu bir direnmeye geçtiğini görüyoruz. Fabrika insanları arasında yerini bulmaya, onların yaşam düzenlerine alışmaya ve bunlarla bilinçlenmeye çalışıyor. Burada sınıf değiştirmeye çalışan kişilerin bocalaması içinde olduğundan, kendini orta halli insanların dünyasına bağlayan duygu, düşünce ve davranış bağlarını koparmaya çalıştığı görülür. Avare Yıllar’ın önemli yanı bir hayatın hikâyesi olması değil, önemli olan insanların kaderidir. Onu ilgilendiren şey, eskimiş değerler üzerinde yaşamaya çalışan bir toplumda, tek başına da olsalar da ‘ışığa’ kavuşmaya çalışanların savaşıdır..”
 

Bu sıcacık küçük romandan İstanbul’la ilgili bir bölüm alıntılamak isterim: “İstanbul’da biz taşralıları şaşırtan çok şey vardır. Güzel İstanbul! (...) İstanbul’un çarpan güzelliğine doyduk nihayet. Karınlarımız sık sık acıkıyordu çünkü ve güzellik karın doyurmuyordu. Birer iş tutmanın zamanı çoktan gelmiş geçmişti. İş! Nerde? Hür olmaya hürdük, hem de alabildiğine. Arzu edersek fabrika kurabilir, istediğimiz lokantasında karınlarımızı doyurabilirdik İstanbul’un. Ama canımız ne fabrika kurmak, ne de mesela Tokatlıyan’da karnımızı doyurmak istemiyordu ve herhalde biz, hürriyetten faydalanmasını bilmiyorduk .” Orhan Kemal’in özgürlükle ilgili bu ironisi yıllardır peşimi bırakmamıştı. Romanın yazıldığı 1949’dan bugüne ne değişmişti dünyamızda...
Orhan Kemal, tanımaktan onur duyduğum insanlardan biridir. Emeğinden başka bir şeye el uzatmamış, emeğinin değeri bilinmemiş bir toplumcu yazar. Ona emekten yana emekçiden yana denir mi hiç? O bir kalem emekçisiydi, işçi sınıfından yana değil o sınıfın bir parçasıydı... Uzun yıllar Cibali Fırın Sokak’ta oturdu. Sonra ömrünün son yıllarında Basınköy’de.
Şimdi bir müzesi var. Cihangir’de. En küçük oğlu boş zamanlarını geçirdiği kahvenin adıyla bir kahve açmış: İkbal. Üst katta da onun yatak ve çalışma odasının bir benzerini kurmuş. İşte daktilosu, çayını pişirdiği gaz ocağı...


İkbal kahvesi onun arkadaşlarıyla buluştuğu bir yer değildi yalnızca. Yazıhanesi gibi bir şeydi. Onu arayanlar oraya telefon ederler, oraya not bırakırlardı. Edip Cansever, Muzaffer Buyrukçu, Adnan Özyalçıner, Kemal Özer ve pek çok yazar İkbal’e uğrardı. Kapalıçarşı’ya iki adım uzaklıkta, biraz ötesi Yeditepe dergisi. Varlık Yayınları’na da Cumhuriyet gazetesine de yakın. Ben de sabah kahveden çıkar Varlık’a giderdim. Yeni İkbal belki biraz sapa ama kitap okunacak, kahve içilecek güzel bir yer. Müzede Orhan Kemal’le ilgili pek çok şey bulabilirsiniz. Adresi şöyle: Akarsu caddesi, no:32 Cihangir Taksim. Bu adres Orhan Kemal Kültür ve Sanat Koordinatörlüğü’nün de adresidir. 0 (212) 292 92 45-292 12 13 nolu telefonlarla ulaşabilirsiniz. e-mail adresi info orhankemal.org. İnternet adresi ise www.orhankemal.org
 

Bir dünya görüşünden modası geçmiş bir pabuç kadar kolay kurtulmayı başaranları gördüğümde şaşmaktan çok gülüyorum. Bir yaşam biçimi, bir ahlak anlayışı gibi kabullenilmemiş onların dünya görüşü.
Moda diye, ilerici görünmek için alınmış. Şimdi madem ki Sovyetler yok, sosyalist olmak bir yüktür, bir aydın için diye düşünüyorlar herhalde. Bir öpüşün izinin bile silinmeyeceğine inanan şiiri anımsayıp gülümsüyorum. Kimileri için dünya görüşü değişebilir. Ama yazarlar, onların anlattıkları dünya, bir dünya görüşünü savunuyorsa... inkâr edilmeli mi. Edilebilir mi? O yazarları, örneğin Orhan Kemal’i yok saydığında Türkiye modern mi oluyor, demokratik mi...Yoksa küreselleşme denilen bu mu?
 

 

 

[email protected]

1