SPOT***
Orhan
Kemal’in
“Murtaza
II”
ve
“93
Harbi”
adlı
yarım
kalmış
romanlarını
ilk
kez
gün
ışığına
çıkaran
“Önemli
Not”,
yazarın
yıllara
meydan
okuyan
düzyazılarını
da
bir
araya
getiriyor.
Orhan
Kemal’in
toplu
eserini
yazarının
adına
yakışır
bir
özenle
yayınlamaya
başlayan
Everest
Yayınları,
edebiyatımızda
örneğine
hemen
hiç
rastlanmayan
sürpriz
bir
çalışmaya
imza
attı
ve
Orhan
Kemal’in
tamamlanmamış
iki
romanını
gün
ışığına
çıkardı.
“Önemli
Not”
adını
taşıyan
bu
kitap
yazarın
oğlu
Işık
Öğütçü
tarafından
yayına
hazırlanmış.
Orhan
Kemal’in
kitapta
yer
alan,
yarım
kalmış
romanlarının
adları
“Murtaza
II”
ve
“93
Harbi”.
Kitap,
yazarın
“Murtaza
II”nin
dosyasının
kapağına
düştüğü
2
Nisan
1970
tarihli
nottan
almış
adını:
“Önemli
Not!..
Bu
dosyada
Murtaza’nın
ikinci
cildini
yürütecek
olan
müsveddelerle,
47.
sayfaya
kadar
tape
edilmiş
bölüm
vardır.
Tape
edilmiş
bölüm
üç
nüshadır.
Geziden
dönüşte
devam
edilecektir.
(Tabii
kısmetse…
ki
elbette
kısmettir.)
2
Nisan
1970,
Orhan
Kemal.”
Kitap
bu
“Önemli
Not”la,
Orhan
Kemal’in
elyazısıyla
açılıyor
ve
hemen
ardından
oğlu
Işık
Öğütçü
devralıyor
sözü:
“Babam
o
geziden
sağ
olarak
dönemedi
ve
Murtaza
II’yi
tamamlamak
kısmet
olmadı.
Ancak
onun
anısına
saygı
ve
bir
büyük
yazarın
“Tamamlanmamış
Eseri”
örneği
olarak
gelecek
kuşaklara
ve
araştırmacılara
ışık
tutması,
kaynak
olması
amacıyla
Murtaza
II’yi
ve
diğer
bitiremediği
romanı
93
Harbi’ni
yayına
hazırladım.”
Işık
Öğütçü
yarım
kalan
bu
romanların
düşünce
ve
konuşma
düzeyinde
kalan
taslakları
hakkında
bilgiler
de
veriyor
ve
okuru
hayal
kurmaya,
bir
anlamda
yarım
kalan
bu
romanları
tamamlaya
çağırıyor:
“Murtaza
II’de
babam
bize
anlattığı
kadarıyla,
Müfettişler
Müfettişi
ve
Üçkâğıtçı’nın
kahramanı
milletvekili
Kudret
Yanardağ
ile
Murtaza’yı
Ankara’da,
Meclis’te
karşı
karşıya
getirecekti…
Bu
kendine
özgü
davranışları
ve
söylemleri
olan
iki
insanın
Ankara’da
neler
yapacaklarını,
birbirlerine
neler
diyeceklerini
düşünmenizi,
hayalinizde
hareketlerini
canlandırmanızı
isterim.”
“93
Harbi”ne
ise
“Romancının
Romanı”
da
diyormuş
Orhan
Kemal.
Babaannesinden
başlayarak
Osmanlı
dönemindeki
Jön
Türkleri,
aydınların
kanunsuzluklara
karşı
hareketlerini,
babasının
yaşam
serüveni
içinde
Osmanlı
Devleti’nin
çöküşünü,
Milli
Mücadele,
Kurtuluş
Savaşı’yla
birlikte
Türkiye
Cumhuriyeti’nin
kuruluşunu,
babasının
siyasi
çalışmalarını,
yurtdışına
gidişini,
demokrasiye
geçişi,
çok
partili
dönemi,
6-7
Eylül
olaylarını
ve
1960
İhtilali’ni
anlatacağı
toplam
dört
ciltlik
bir
romanmış
tasarladığı.
Bu
büyük
roman
üzerinden
10
yıldır
çalıştığını
belirtiyormuş
konuşmalar
sırasında…
“Önemli
Not”
yarım
kalmış
bu
iki
romandan
başka
Orhan
Kemal’in
birbirinden
ilgi
çekici
düzyazılarını
da
bir
araya
getiriyor.
Öyle
ki,
bu
düzyazıların
bugün
daha
da
değerlendiği,
bazılarının
birer
edebi
belge
yerine
geçeceği
rahatlıkla
söylenebilir.
Örneğin
“Sait
Faik
Üzerine”
adlı
yazısı.
Sait
Faik’in
ölüm
haberini
çalıştığı
odaya
elinde
bir
gazeteyle
giren
kızından
alınca
ne
kadar
sarsıldığını
anlatarak
başladığı
yazı
peş
peşe
sökün
eden
duygu
ve
anılarla
okuru
da
sarsmaya
başlıyor.
Yazar,
Kemal
Tahir’le
kendisini
hastanede
ziyarete
gittiklerinde
kapıda
“Beni
sevenler,
beni
ziyarete
gelmesinler,”
şeklindeki
bir
notla
karşılaştıklarını,
Kemal
Tahir’in
bu
duruma
“Numara!”
dediğini,
kendisinin
de
bunu
bir
“sanatçı
numarası”
sandığını
itiraf
ediyor;
“Hani
reklam
olsun
için
kendine
kıymışa
getirenler
var
ya?
O
biçim
bir
şey
işte,”
diye
yazıyor!
Ardından
da
Sait
Faik’le
ilgili
çeşitli
anılara
açılıyor.
Mesela
Haldun
Taner’in
bir
gün
kendisine
öfkeden
kıpkırmızı
kesmiş
bir
biçimde
“Bu
Sait
kendini
ne
sanıyor
Allah
aşkına?”
diye
sormuş,
sonra
da
kendilerini
edebiyat
matinesine
götürecek
otobüste
herkes
yerini
alınca,
Sait
Faik’le
sevgilisinin
en
son
gelip
ayakta
kaldıklarını,
bunun
üzerine
Sait
Faik’in
“Hepiniz
boksunuz!”
dediğini
anlatmış.
“Sait
bana
da
mı
söylüyorsun?
Ben
de
dahil
miyim?”
diye
sormuş
Haldun
Taner.
“Sen
de
boksun!”
diye
karşılık
vermiş
Sait
Faik…Bu
çok
güzel
yazı
Orhan
Kemal’in
“Keşke
sağ
olsaydı
da
gene
şakalaşsak,
birbirimize
sövüp
saysaydık!”
diye
bitiyor.
Ama
elbette,
biter
bitmez,
bu
kez
de
okurun
içinde
yaşamaya
başlıyor.
Belki
“Önemli
Not”un
sırrı
da
tam
burada
saklıdır…
Yarım
da
kalsa,
içimizde
sürüp
tamamlanan
eserlerin
büyüklüğünde…