Nermin SAYIN
Hiç kuşkusuz, Orhan Kemal, bizim insanımızı satırlara en iyi taşıyan yazarlardan biri. Onu okurken, karakterlerin yürüyüşünü, oturup kalkışını, kaşlarını çatışını görür; işçilerinin ter kokusunu adeta duyarsınız... Bu, yalnızca gerçekçi eserleri için değil, toplumumuzda kadınların konumuna erkekleri, erkeklerinkine de kadınları yerleştirdiği “Tersine Dünya”da da böyle, çünkü, hicvi beline kuşak etmiş bu eser, belki de yazarın insanları tanıma-anlatma gücünü en yetkin kullandığı yapıtları arasında.
Ayrıca müthiş bir görsellik de var “Tersine Dünya”da... Bunu kameralar fark etmişti daha önce; Ersin Pertan’ın yazıp yönettiği, kadrosunda Demet Akbağ, Rasim Öztekin ve Lale Mansur’un olduğu bir film olmuştu yapıt. Ve işte bu sezon da tiyatro sahnesinde Orhan Kemal’in ebemkuşağının altından geçip ‘sosyal’ cinsiyetlerini değiştirmiş insanları. Mustafa Gültekin’in tiyatroya uyarladığı yapıt, Turgay Kantürk rejisiyle Bakırköy Belediye Tiyatroları prodüksiyonu olarak perde açıyor.
Kısa bir süre önce açıklanan Lions Tiyatro Ödülleri’nden “Canlandırmada Bütünlük (Ensembe)” plaketine layık görüldü “Tersine Dünya”. Gerçekten de oyunun başarısındaki sihirli kelime “birlikte”. Yönetmeninden dekorcusuna, koreografından müziklerini hazırlayanına, en büyük rolden, sözsüz figürasyona kadar tüm ekibi canla başla güzel bir iş çıkarmak için koşuşturmuşlar, ve biz seyircilere ne mutlu ki, başarmışlar. Turgay Kantürk’ün “Tersine Dünya”ya yaptığı reji, hayran olunacak denli ayrıntıcı. Ev erkeklerinin mizansenleri, ev hanımlarının o ‘özel’ dünyasına yapılmış son derece gerçekçi gözlemlere dayandırılmış –Palabıyık’ın kocasını kıskanınca hemen temizliğe başlaması gibi-. Keza erkeklerinki de öyle. Bir de yönetmenin elinde gerçekten yetenekli bir ekip olunca, hicvi de, komedisi de dozunda tutulmuş bir oyun çıkmış ortaya. Yaratıcı ekibin seçimlerinin eleştirilebileceği bir nokta varsa, bence, o da son sahne: “Tersine Dünya”nın oyununda, Orhan Kemal’inkine alternatif geliştirerek farklı bir son yazılmış. Bu sonun, romanınkine kıyasla -tiyatro sahnesi için- daha uygun, daha vurucu olduğuna katılabilirim, ama, yapıtın tamamında titizlikle uzak durulan karikatürize yorumun burada belirdiğini vurgulayarak...
Turgay Kantürk, rejide oyunun ritmi üzerinde de özellikle durmuş. Tolga Çebi’nin müzikleri ve Pınar Ataer’in koreografisini, bir dans gösterisindeymişçesine eşzamanlı yorumlamayı başarmış yönetmen ve oyuncuları. Çebi’nin kendisine “En İyi Sahne Müziği” dalında Afife adaylığı getiren müziklerine, yer yer ağırlıklı olarak demir boruların kullanıldığı dekoru ve –çay bardakları gibi- aksesuarları kullanarak eşlik ediyor oyuncular ve bu da yapıtın temposunu artırıyor. Müzik demişken; çoğunlukla neşeli, yer yer sert, özgün bir müziği var oyunun. Ezgiler alaturkadan rock’a geniş yelpazeli tutulmuş... Kullanılan aletler de öyle.Yani, tıpkı hikaye edilen mahalle gibi, çok renkli bir müzik dinlediğimiz... Turgay Kantürk ve Emrah Eren’in şarkı sözleriyle oyunun keyfini artıran organların başında geliyor. Ah bir de canlı söylense...
Gelelim oyunculara... Tekrar vurgulayacağım, başrolden sözsüz kompozisyonları yorumlayan oyunculara kadar tüm kadro, yetenekli ve çok çalışkan. Aldıkları keyfi seyirciye de geçirebilmek adına her şeyi yapıyorlar. Gül Onat için “Bitirim Leyla” rolü biçilmiş kaftan gibi. Tüm efeliğine karşın bir yanıyla da duygusal bu karakteri çok sevimli çıkarmış ortaya Onat... Nurhayat Atasoy, “Sarı Leman”la bütünleşmiş, son derece inandırıcı. Herhalde aktris bir süre “Sarı Leman” olarak anılacaktır tiyatroseverler arasında... Levent Tülek gözü açılmadık ev erkeği “Süleyman”ı, Didem Aydın çapkın “Muhasebeci Hayriye”yi başarıyla oynuyorlar. Deneyimli aktris Özden Çiftçi’yi “Patron”da izlemek de “Tersine Dünya” adlı gökkuşağına yepyeni bir renk katıyor. “Palabıyık Hasan”da Mert Asutay’ın sıcacık bir yorumu var. Aktör; Anadolulu, açıkgöz bir ev hanımını taklide düşmeden, karikatürleştirmeden oynuyor. Bakkal Nuriye de süre olarak belki küçük bir rol –ve yine karikatürleşmeye müsait-, ama Güneş Eren’in yorumuyla öne çıkıyor, mahallenin hatırlananları arasına adını yazdırıyor.
Çok mekanlı oyunun seyircinin düş gücüne yaslanan; küçük objelerle zenginleştirilmiş dekoru Ayçın Tar’ın. Kostümlerde kadınlara erkek kostümü giydirmek gibi kolaycı bir yöntem uygulamamış Gönül Sipahioğlu. Dekolteden, yırtmaçtan, hatları belli eden dar kesimlerden, aksesuarlardan vazgeçmemiş ve oyuncuların erkekleşmişliklerin yarattığı tezatı böyle artırma yoluna gitmiş. Bu arada, tüm kostümlerin kişilerin sosyal statülerine uygun seçildiğinin de altını özellikle çizmek isterim. Murat İpek’in ışıkları da “Tersine Dünya”nın karmaşık yapısını seyirci açısından kolaylaştırır nitelikle.
Sezonun en iyi komedilerinden biri olan oyun, bugün ve yarın Yunus Emre Kültür Merkezi’nde izlenebiliyor.
|