Orhan Kemal'in yarım kalmış iki romanı yayımlandı
Orhan Kemal'in 'Önemli Not!'ları
Işık Öğütçü'nün titiz gayretleriyle bir araya getirdiği "Önemli Not!"lar, Orhan Kemal okuyucuları için pek çok sürprizi içermekte. Bunlardan ötesi, sanatçının Adana'dan İstanbul'a uzanan yazma serüvenindeki bütün edebi, düşünsel ve insani mücadelesinin değişik gerçekliğiyle karşılaşmaktayız. Bir sanatçının kalemiyle, Yeşilçam'dan Bâbıâli'ye, senaryodan romana, hikâye ya da oyun yazarlığından gazeteciliğe uzanan hayat mücadelesinin izlerini okuyoruz 'Önemli Not!'ta.
Mehmet Nuri GÜLTEKİN
Bir yazarın ardından kalan her kelime, okuyucuları için ayrı bir değere sahiptir. Onun hayata dair, bir yerlere, yayımlanmayacakmış gibi not ettiği, çiziktirdiği cümleler en az, üzerinde günlerce, yıllarca çalıştığı, özenle düzenlediği eserleri kadar önem arz eder; dünyaya, topluma bakış, insanları ve hayatı görme-yaşama biçimleri onun vermiş olduğu ya da vereceği ürünlerin estetik doğası hakkında da pek çok ipucunu barındırır. Bunun için, ister yaşamöyküleri olsun, isterse bir yazarın/sanatçının kendi sırları sayılabilecek günlükleri olsun, daima "yeni" satırları taşır. Bir de, o yazarın ya da romancının yarattığı bir tipin "devamı" ortaya çıkınca, onun okuyucuları âdeta hazine bulmuş olurlar. Çoktan aramızdan göçüp gitmiş olsa da, romanlarında ve hikâyelerinde yaşayan bu sanatçılarla aynı zaman diliminde (hâlâ) yaşıyor hissine kapılırız. Orhan Kemal'in aramızdan ayrılışının üzerinden neredeyse kırk yıl geçmesinden sonra yayımlanan "Önemli Not!"ları, bizlerde tam da bu duyguları uyandırır. Işık Öğütçü'nün titiz (ve de inatçı) gayretleriyle bir araya getirdiği "Önemli Not!"lar, Orhan Kemal okuyucuları için pek çok sürprizi içermekte. Bunlardan ötesi, sanatçının Adana'dan İstanbul'a uzanan yazma serüvenindeki bütün edebi, düşünsel ve insani mücadelesinin değişik gerçekliğiyle karşılaşmaktayız. Bir sanatçının kalemiyle, Yeşilçam'dan Bâbıâli'ye, senaryodan romana, hikâye ya da oyun yazarlığından gazeteciliğe uzanan (tabii ki, namuslu) hayat mücadelesinin izlerini okuruz. Bazen kırgın ve öfkeli, bazen şakacı ve samimi bazen de emeğinin karşılığını alamamış bir insanın, bir işçinin, bir ırgatın bakışlarından ve dudaklarından dökülen sözler kadar sert ama "güzel günler görme" umudu taşıyan, emekten, yoksuldan en önemlisi insandan "taraf" coşkun bir ruh dünyası karşılar bizi. Onun yaşadığı yoksullukta pek çok sıkıntının adı ve kimliği vardır; ama bu "ekmek kavgası"nda umutsuzluğa hiç yer yoktur.
MURTAZA, HER ZAMANKİ MURTAZA!
Türk edebiyatında Murtaza'nın ayrı bir yeri olmuştur hep. Onun kim olduğu, kim olabildiği ve ne yapmak istediği çok tartışılmıştır. Sarsılmaz görev bağlılığı, duygusallığın asla uğramadığı rasyonel bir anıt olarak "kurs görüp amirlerinden terbiye" alması zihnimizde nasıl bir karakteri canlandırmıştır? "Önemli Not!"ta Murtaza, 1950 sonrası yaşanan değişimleri, çalıştığı ("disipline soktuğu" mu demek gerek!) fabrikanın, yaşadığı mahallenin ve kendi ailesinin bireylerinden farklı olarak hisseder, yaşananlara en az iktidardan seçimle uzaklaşan siyasi kadrolar kadar tepki göstermeyi, kendine bir ahlaki sorumluluk addeder. Devletle özdeşleştirdiği CHP'nin seçim yenilgisi sonrası halkın tercihleri-İsmet Paşa'nın karizmatik ağırlığı ve kendi zihinsel dünyasının boyutları arasındaki gidip gelişlerini de okuruz bu notlar arasında. Onun görev yerinin değişmesi, onu değiştirmez. Her yer ve mekânda aynı katılık ve ciddiyetle(!) görevinin aranan adamı olur; ilk önce görev gelir, daha sonra diğerleri. Aslında, her zaman gülünse de, dalgaya da alınsa, Murtaza gibi bir çalışan hayali kuran müdürlerin, komiserlerin ya da patronların vazgeç(e)mediği bir karakterdir. Bu kitaptaki ikinci bölümde de Murtaza bilinen bütün 'maharetlerini' sergilemeye devam ediyor.
YARIM KALMIŞ BİR ROMAN: 93 HARBİ
Orhan Kemal, yakın tarihin pek çok olayını yüreğinde hisseden ve bunları kendi roman penceresinden aktarmaya, anlatmaya çalışan bir yazar. Kendi bireysel tarihinin acılarını, savaşlarını, göçleri ya da sürgünleri, yarattığı karakterlerle yansıtır. Hayatın en gülünç kahramanlarının, aslında dramatik bir geçmişi olabilir ve bütün insani boyutlarıyla bunu romanlarında, hikâyelerinde görürüz. Murtaza'nın Alasonya'dan Çukurova'ya akan hayatı yalın bir komedinin değil, bir trajedinin devamıdır. Yazarın tamamlamaya ömrünün vefa etmediği "93 Harbi" de böyle çizgilere sahip. Balkanlar'daki savaştan kaçan insanların yaşadıkları zorlukları, parçalanmış ailelerin hikâyesini okuruz. Savaşın bütün korkunçluğu içerisinde, ne kadar kötülerin sözü geçse de, az ama dağ yürekli insanların her safta bulunabileceği düşüncesi, bir umut çiçeği gibi yeşerir. 93 Harbi'nde iki kız kardeşin, bir Balkan kentindeki mutlu hayatları, savaşın başlamasıyla yıkılan hayalleri, savaşta bir Rus subayı tarafından kurtarılmaları, Anadolu'ya zorunlu göçleri, İstanbul'da birinin evlatlık alındığı ailenin ilginç kimliği gibi farklı olaylar zinciri, Orhan Kemal'in sadece İstanbul ya da Çukurova'ya aşina bir yazar olmadığının da göstergesi. Sultan Hamit'in istibdat devrindeki hayattan kesitler de buluruz bu yarım kalmış romanda. Tema yakınlığı, bizlere yazarın "El Kızı" adlı eserini hatırlatır.
GERÇEKLİK, ROMAN VE ELEŞTİRİ ÜZERİNE
Bu kitapta karşımıza çıkan yazılardan bazısı da 1950-60'lı yıllara damgasını vuran hararetli gerçekçilik tartışmaları üzerine... Doğal olarak Orhan Kemal bu tartışmalarda 'taraf'tır. Kendi gerçekçilik anlayışında, halkın 'gerçek çıkarlarının' doğrultusunda gören bir roman ve hikâye dünyasına olumlu bakar. Bu derleme yazılarında da çok sık andığı "Bir Filiz Vardı" romanındaki "Aydınlık Gerçekçilik" kavramını yeniden ele alır. 1960'lı yıllarda köy romancılığı ve gerçekçilik konulu yapılan bir toplantının ses kayıtlarından yola çıkılarak hazırlanan "Beş Romancı Tartışıyor"daki eksikliklerden söz eder. Orhan Kemal'in, Kemal Tahir, Talip Apaydın, Mahmut Makal ve Fakir Baykurt gibi yazarlarla girdiği tartışmada 'eksik' kalan yönleri bu "not"larda tamamlar.Edebiyat eleştirmenleriyle Orhan Kemal'in arası, aslında pek de "iyi" sayılmaz. Bu, onun eleştirmenlere karşı olduğu anlamına gelmemeli. Onun görmek istediği gerçek eleştiridir. Sırf kötülemeye kalkanlara karşı güçlü argümanlar kullanır. "Çok roman yazmış olmak", "şive taklidi" gibi eleştirileri, kendi gerçekçilik anlayışından yola çıkarak haksız bulur. Romanlarında konu edindiği karakterlerin ait oldukları toplumsal kategori gereği yöresel konuşmalarını bir zorunluluk, gerçekçiliği güçlendiren önemli bir unsur olarak görür.
İNSANLAR, İSTANBUL VE GAZETECİ ORHAN KEMAL
"Önemli Not!"larda Orhan Kemal'in çeşitli gazete ve dergilerde çıkan yazılarının bir kısmını, kitap halinde ilk kez okuyoruz. Romanlarında estetik bir konu çerçevesinde anlatmaya çalıştığı insanları, bu kez romanın penceresi olmadan bir gazeteci olarak tanıştırır okuyuculara. Kalabalıklaşan, büyüdükçe kirlenen, giderek güzelliğinden çok şey kaybeden bir kentin sokaklarından akan yoksulluğun sürüklediği balıkçılar, küçük memurlar, İstanbul'a yeni yolculuğa çıkmış 'gurbet kuşları', gecekondulular, çeşitli siyasi iktidarların sözüne kanmış pişman seçmenler, ilk defa kendisinin eserlerinde konu olarak Türk edebiyatında işlediği işçi kadınlar vs. pek çok gerçek karakteri, bir kez de gazeteci Orhan Kemal'in kaleminden okuruz. Fakat roman tadı her röportajında kolaylıkla fark edilir. Sait Faik, Nurullah Ataç, Yaşar Kemal ve diğer edebiyatçılarla dostluğu hakkında kitapta epey anekdot bulunmakta. Meserret ve İkbal kahvelerinde geçen anılar ayrı bir tada sahip. Orhan Kemal'in oyun, hikâye ve romanlarında göze çarpan önemli bir özelliğe bu kitapta daha net bir biçimde rastlarız; kendisi bizzat kesin cümlelerle anlatır: İnsana karşı duyulan sonsuz sevgi! Kim olursa olsun, ne yapmış olursa olsun, işsiz, hırsız, memur, amir...vs. bütün karakterlere karşı duyulan bu sınırsız sevgi dikkate değerdir. Hatta yazar "kötü"nün tek sebebinin yokluk ve yoksulluk olduğunu, kötülüğün gerçekten istenerek, sevinçle yapılacak bir davranış olmadığını, bütün nedenin toplumsal koşullarının dayatması ve zorlaması olduğunu ısrarla belirtir. Öyle ki, onun eserlerinden sonra "Önemli Not!"u okuyanların, özellikle Sokrates'i hatırlamaları hiç de yanlış ve "fazla" olmayacaktır. İnsanlara karşı duyulan bu 'Sokratik hümanizm' ve güven, edebiyatın umut yanının ne kadar önemli olduğunun da altını çizer.Kısacası Orhan Kemal'in bu kitabı, özellikle günümüzde eksikliği hissedilen, sevginin, kardeşliğin, insan sıcaklığının ve umudun haklılığına düşülen "Önemli Not!"lardır! Önemli Not!/ Orhan Kemal/ Everest/ 356 s.