Ana Sayfa

Her Şeye Karşın - Işık Öğütçü - Haziran / Temmuz 2007

 

 

        ÖNEMLİ NOT

   
 
Orhan Kemal’in 2000 yılında müzesini açarken ilerleyen günler ve aylarda onunla ilgili kitap hazırlayacağım aklıma bile gelmezdi. Onun yazdığı onlarca eser varken, benim derleyerek oluşturacağım kitaplar önemsiz olacak diye düşünürdüm.Çünkü bu çalışmaların pek çoğunun edebiyat araştırmacıları,akademisyenler ve bu işin uzmanları tarafından yapılması gerektiğine inananlardandım.Fakat yıllar geçmiş master , doktora çalışmalarının dışında fazla bir çalışma da yapılmamıştı.Yani iş başa düşmüştü…

Öncelikle merak ettiğim babamın şiirleriydi. Nâzım Hikmet’le tanışmadan önce ve Bursa Cezaevi’nde, onunla 52.Koğuş’ta kalırken yazmış olduğu şiirlerinin peşine düşmekle işe başlamam gerekiyordu. Elimde mevcut on beş şiiri vardı.Kaynaklar bunun çok daha fazla olduğunu bana hissettiriyordu.Bir yıl süren bir çalışmayla şiirlerinin yüze yakınını derledim.

Araştırma yaptıkça şiirlerinde hikâye ve romanlarının ilk ışıltılarını, müjdelerini,yaşadığı çevreyi,insanlarını ve yaşamını nasıl yönlendireceğine dair ipuclarını yakaladım.Şiirlerinden birini ablam için yazmıştı. Ablama okuduğum gün gözlerinden yaşların süzüldüğünü görüp duygulanmıştım:


Bir parçacık et gibi dünyaya gelen kızım,

Yaşamışsın, ölmüşsün.. ne kadar kayıtsızım..

Çünkü baban bilir ki ölmek de yaşamaktır,

Bu ilâhi eserde kopup, parçalanmaktır..

Ben sana bu sahnede acıklı bir rol verdim.

Ve “kızım al çöz…” diye bir kördüğüm gösterdim.

Nasıl çözerim diye yüzüme bakma yavrum,

Ben de her aktör gibi bu sırrı bilmiyorum..

Sen gelmesen babanın günahı daha azdı,

Şayet varsa o melek bir sayfa daha yazdı..

Çünkü baban bu türlü günahı çok severdi.

Yaradan seni bana zaten o yüzden verdi..

Onun için korkma kızım sen mutlaka yaşarsın,

Merak edip geldiğin bu yolları aşarsın..

Hem bil ki yaşayanlar günahı sevenlerdir,

Her gün biten yaprağı çevirebilenlerdir..


Sanatçı ileri görüşlülüğünü ise 1941 yılında yazmış olduğu “2000’e Dair” şiirinde görecektim.Bir bölümünde şunları yazmıştı:


Ne zevkli şey olurdu seyretmek torunumu,

Van üniversitesindeki kız arkadaşlarıyla

Kutbu şimalide kızak kaydığını…


Bütün bunlar bendeki araştırma arzusunu ateşlemiş,babamın kıyıda köşede duran tüm evraklarını tozlu raflardan,masa çekmecelerinden gün ışığına çıkarmaya karar vermiştim. Öyle büyük bir heyecan ve sabırsızlıkla çalışıyordum ki,sanki biraz sonra bu dokümanlar yok olacak,ben onları bir daha göremeyeceğim beni terk edip gidecekler sanıyordum.Bu hızla çalışırken, babamın bir dosyasına gözüm takıldı. Dosyanın kapağını açtığımda beni titreten ve bir kuş kanadı gibi yüreğimi çarpan yazının ilk iki kelimesini gördüm “ÖNEMLİ NOT !”. Ve o gün kitabın isminin ne olacağı artık belliydi.

O dosyada Murtaza 2’nin müsveddeleri duruyordu. Bizim Murtaza, yani şu karşı köşeden çıkacak olan ve bizlere “Yukarda Allah,Ankara’da hükümet, burada da ben…” diyecek olan.

İnsanımızın gerçeğini bu denli yalın ve çarpıcı bir şekilde bize gösteren Murtaza.Yani bizim Murtaza…

Babamdan duyardım: “Üzerinde çalışıyorum ‘Romancının Romanı’ olacak. Dört ciltlik bir sel roman olacak. On yıldır çalışıyorum.”. Bu kitabın müsveddelerini gördüğüm zaman,mutlaka bunun da kitapta yer alması gerektiğine inandım. Bu kitap bir yerde babamın yaşamı içinde Türkiye’nin sosyal,tarihsel,ekonomik bir panoraması olacaktı.Yarım kalmış bir eseriydi,ama tarihi değeri çok yüksekti.

Sanatçı üreten, yeni fikirler geliştiren, kavramlar oluşturan, kendini daima yenileyen çağdaş bir kişidir. Orhan Kemal düz yazılarıyla gazeteler ve dergilerde çeşitli konulardaki fikirlerini açıklamış; edebiyatçı dostları hakkında yazılar kaleme almıştı. Hem kendi eserlerine ve yazın hayatına yapılan eleştirilere açıklamalar dile getirmiş hem de dünya görüşünün oluşturduğu insanlarına nasıl baktığını anlatmıştır.

“Yaşam ve Sanat Serüvenim” adıyla kendini yazdığı yazının ardından elli üç makalenin birbirini takip ettiği değişik konulardaki değerlendirmeleri yazar Orhan Kemal’in yanısıra; gazeteci, köşe yazarı Orhan Kemal’i de bize tanıtmaktaydı.

“Türk milletinin gelişmesini gerçekten isteyen insanlar, bunlar idareci, ilim adamı, fikir adamı, sanatçı, iktisatçı falan filan olabilirler. Yeter ki hasis menfaatlerini büyük Türk milletinin gerçek menfaatine değişsin, değişebilsinler.” diyerek evrensel bir mesaj veren üstadı Türk ulusunun daha da sahipleneceğini ve yaşatacağına olan inancım tamdır. Bu büyük halka inanan tüm güzel insanlara kitabımı adıyorum…


Işık Öğütçü


 
 

 

 


[email protected]

1