Ana Sayfa

Milli Gazete - Gökçen Göksal - 06 Temmuz 2007

 

Muhalif bir babanın oğlu: Orhan Kemal

 

   


Türkiye’nin çok partili sisteme geçişi zor, bir o kadar da sancılı oldu. İlk deneme sonrası birçok siyasi parti kapatıldı. Kapatılan partilerin yöneticileri muhalefet yapmamaları konusunda uyarıldı. Bu uyarıya uymayanlarda İstiklal Mahkemelerinde yargılanarak ceza aldı, birçok yönetici ise yurtdışına çıkmak zorunda kaldı. Ahali Cumhuriyet Fırkası kurucuları arasında bulunan Kastamonu Milletvekili Abdülkadir Kemali Öğütçü de İstiklal Mahkemelerinde yargılanmamak için Suriye’ye yerleşmek zorunda kalan bir politikacıydı. Partisi kapatıldıktan sonra kendisinden muhalefet yapmaması istenmiş fakat Öğütçü bunu reddederek, Anadolu’daki çalışmalarına devam etmişti.

İstiklal Mahkemelerinde yargılanmamak için, önce Suriye’ye, oradan da Beyrut’a yerleşen, Öğütçü Türk romanının en önemli temsilcisi Orhan Kemal (Mehmet Raşit Öğütçü)’in de babasıdır. Toplumsal gerçekçi romanımızın usta kalemlerden biri olan Orhan Kemal, babasının yurtdışına çıkmak zorunda kalmasından dolayı zor bir çocukluk dönemi geçirmiştir. Eğitimini yarıda bırakarak çalışmak zorunda kalan Orhan Kemal, bulaşıkçılık, fabrika işçiliği, farklı iş kollarında çalışmış, sürgün hayatı Öğütçü ailesini yoksullaştırmıştı.

Hayatı boyunca hep ağır ve edebiyattan uzak işlerde çalışmak zorunda kaldı Orhan Kemal, evlendikten sonra evini geçindirmek için hamallık bile yaptı. 1937 yılında cezaevine girerek Nazım Hikmet’le tanışması onun için büyük bir değişime sebep oldu. Cezaevinde kalemini daha da ustalaştırdı.

Adana’dan İstanbul’a göç ederken, babasından kalan tarlaları birlikte çalıştığı köylülere bıraktı. İstanbul’da artık sadece yazarlık yapmak istiyordu ama burada da geçim sıkıntısı yakasını bırakmadı. Hayatı boyunca romanlarındaki karakterleri gibi yaşadı Orhan Kemal, ortalamanın altında bir hayat sürdü. Romanlarında öykülerinde anlattığı yoksul işçiler gibi o da hayatı boyunca edebiyat işçiliği yaptı. Onun eserleri adeta Türkiye’nin sosyal değişiminin bir panoramasıydı.

Milletvekili bir babanın oğlu olmanın tadına hiç varamadı. Siyasal elit, o kadar tahammülsüzdü ki, Adliye bakanlığı yapmış Öğütçünün muhalefetini bile içine sindiremedi. Orhan Kemal’in küçük yaşlardan itibaren yaşadığı çetrefilli hayatın ve çektiği sıkıntıların nedeni, tıpkı bugünkü gibi farklı seslere kulak tıkayan ve her şeyi kendinden menkul gören bir zihniyetti. Öğütçü ailesini yok eden zihniyet, bize bir Orhan Kemal armağan etmişti. Orhan Kemal acaba ailesini sürgüne gönderen ve hayatını emeğiyle kazanmasına neden olan, bu zihniyeti hiç sorgulamış mıydı.

Onun cezaevlerine girip çıkması, sisteme karşı duyduğu öfkenin bir neticesi miydi tartışılır ama muhalif bir babanın oğlu olan Orhan Kemal hayatı boyunca muhalif yaşadı. O, babasının yanında durmadı fakat karşısında da olmadı. Orhan Kemal, babasını sürgüne gönderen zihniyetle, insanları yoksullaştıran zihniyetin aynı şeyler olduğunu biliyordu, bunun farkındaydı. Ve hep bunun için yazdı. Murtaza romanında sistemin yetiştirdiği insan tipini eleştirdi.

Cemile adlı eserinde, iplik fabrikasında çalışırken tanıştığı eşinden yola çıkarak çalışan kadınların dünyasına eğildi. “Baba Evi” “Avare Yıllar” “Dünya Evi” adlı eserlerinde de kendi hayatından derlediklerini okuyucusuyla paylaştı. 1954 yılında yazdığı “Bereketli Topraklar Üzerine” adlı eserinde ise köylülerin dramını anlattı. Köylüler üzerinden sömürüyü ve insani değerlerin nasıl yok edildiğine vurgu yapan Orhan Kemal, eserlerinde Cumhuriyetle birlikte toplumun yaşadığı değişime göz attı.

“Hanımın Çiftliği” “Eskici ve Oğulları” “Kanlı topraklarda” Çukurova yöresinde yaşanan değişime projeksiyon tutarken, “Devlet Kuşu” ve “Gurbet Kuşları”nda da İstanbul’daki değişime ışık tuttu.

Çoğu romanındaki değerlendirmeleri yerinde olmakla birlikte, Anadolu halkına bu kimliksizliği dayatan zihniyetin, ilericilik adı altında bir milleti nasıl iğdiş ettiğini, görmek istememesi ise konjoktürel bir durumdu. Düzenin bozukluğunu anlatırken de sonuna kadar haklıydı.

27 roman 18 hikaye ve 1 deneme kitabıyla edebiyatımızın müstesna kalemlerinden biri olan Orhan Kemal’in erken öldüğü kanısındayım. Eğer yaşasaydı bir sosyolog edasıyla bizlere anlatacak çok şeyi vardı. Ne olursa olsun insandan yana emekten ve ezilenden yana oldu Orhan Kemal, onların sesi, soluğu olmaya çalıştı.

Tarlada çalışan köylü, fabrikadaki işçi, gecekondudaki kadının, ve yok olan insani değerlerin altını çizdi. Orhan Kemal okumak için çok sebebimiz var. Söyledikleri ve yazdıkları hala sıcaklığını koruyor. Unutmadan bir de müzesi de var Orhan Kemal’in, eğer edebiyatla ilginiz varsa, hem Orhan Kemal’in kitaplarına hem de müzesine bir göz atmanızı tavsiye ederim.

 
 

 

 


[email protected]

1