Ana Sayfa

düşünce ve eylem - Taner Gülen  - 09 Temmuz 2007

 

Bereketli Topraklar Üzerinde - Orhan Kemal

 

   
 
 
 
Bereketli Topraklar Üzerinde, Orhan Kemal'in yoğun bir çalışmayla ve mücadeleyle geçen yaşamının değerli ürünlerinden biri. Orta Anadolu’nun bir köyünden çalışmak ve Hayallarını gerçekleştirmek amacıyla Çukurova’ya giden üç köylünün öyküsünü anlatır. Bereketli Topraklar Üzerinde “Orta Anadolu’nun seksen evlik köylerinden Ç. Köyü’nün erkekleri o yıl da çalışmak için çeşitli iş bölgelerine dağıldılar: Sekizi onu Kayseri Dokuma Fabrikası’na gitti, dördü beşi Sivas Çimento Fabrikası, cer atölyesine, içlerinden üçü de Çukurova’nın yolunu tuttu.

Bu üç kişi İflahsızın Yusuf, Köse Hasan, Pehlivan Ali köyde, kapı komşusuydular, çocuklukları bir arada geçmişti.”

Böyle başlıyor toplumcu gerçekçi edebiyatın usta yazarı Orhan Kemal’in romanı Bereketli Topraklar Üzerinde. Köyünden çıkıp Çukurova’ya çalışmaya giden üç kişinin ayakta kalma mücadelesini anlatıyor.

Orhan Kemal, yaşamı, düşünsel ahlakı ve yetkin ürünleriyle çağını görmüş bir yazardır. İşçi sınıfının ve geniş halk kitlelerinin sorunlarını emek-sermaye çelişkisi ekseninde ele almış, toplumsal çarpıklıların panoramasını çıkarmış ve egemen güçlerin nasırlına basmaktan çekinmemiştir. Aydın bir yazar olmanın sorumluluğunu duymuş, siyasal ahlakını salt sıradan bir ideolojik söylemle değil, estetik bir yetkinlikle eserlerine yedirmeyi başarmıştır.

Bereketli Topraklar Üzerinde, onun; yoğun bir çalışmayla ve mücadeleyle geçen yaşamının değerli ürünlerinden biri. Orta Anadolu’nun bir köyünden çalışmak ve Hayallarını gerçekleştirmek amacıyla Çukurova’ya giden üç köylünün öyküsünü anlatır. Büyük umutlarla düşer üç kişi yola. Uzun süre şehirde kalacak, zengin ve önemli işlere vakıf olmuş bir şekilde döneceklerdir köylerine. Ancak Çukurova bekledikleri gibi değildir. Koşullar fiziksel ve ruhsal anlamda yıpratıcıdır. Romanda kapitalizmin simgesi haline gelen buğday öğütücü patoz onlara umduklarını vermez. Başka bir dünyadır burası. Sömürünün, alçaklığın, ihanetin, hayatta kalmak için tek seçenek olarak öğütlendiği bir dünyadır. İşçi sınıfının sefaleti toplumsal değişimin ayrıklaştırıcı ve yok edici etkisi, Orhan Kemal’in gerçekçi söyleminde yer bulur. Yığınların yoksulluğu, seçilen üç kişinin kimliğinde somutlanır…

Çukurova’dan bu üç kişiden yalnız İflahsızın Yusuf sağ salim dönebilmiştir köyüne. Çocukluk arkadaşlarını kaybetmenin verdiği kafa karışıklığı ve duygusal buhran içinde elbette.

Orhan Kemal’in ustalığının ve samimiyetinin izlerini, romanın sayfaları arasında görmek mümkün. Yazar bir dönemin toplumsal ve ekonomik yapısını, Türkiye işçi sınıfının içinde bulunduğu şartları dikkate alarak, üç köylünün macerasıyla somutlamayı becermiş. Bu noktada sanatın insan gerçekliğini çarpıcı bir dille ifade edebilme yönünü, başarılı bir şekilde kullandığını söylemek mümkün.

Ancak romanın, “bugün”ün toplumu için nasıl bir önemi var asıl sorgulanması gereken bu.

Bereketli topraklarımızın emperyalizme peşkeş çekildiği, işbirlikçilerin babalarının çiftliğinde gibi bu topraklarda cirit attığı ve örgütsüz Apolitik gençliğin bu üç Anadolu köylüsü gibi uzak hayaller peşinde koştuğu bu günün nesnelliğinde Orhan Kemal’in Romanı bir kez daha anlamını ve güncelliğini koruyor. Değişen şeylerin sadece bir akım alışkanlıklar ve biçimler olduğunu gösteriyor. Köleliğin ve sömürünün, romanın yazıldığı tarihten daha büyük bir şiddetle iktidarını sürdürdüğünü gösteriyor.

İşte değişmesi gereken budur. Değişmesi, değiştirilmesi gereken, hala bereketli olan bu topraklarda yaşayan gençliğin ve emekçi sınıfın durumudur. Örgütlü, bilinçli ve emek yanlısı bir mücadele örecek, sosyalizm şiarını her toplumsal katmanda dillendirecek bir halk coşkusunun yaratılmasıdır önemli olan…

Orhan Kemal’in romanı bu anlamda değerli ve bu topraklar hala bereketli, ona sahip çıkmalıyız.


Taner Gülen


 

 

 

 

 

 

 


[email protected]

1