Ana Sayfa

İnternette Orhan Kemal


Cumhuriyet Gazetesi (01.Haziran.2000)

Oktay Akbal

 

Dostum Orhan Kemal

Yarın Orhan Kemal'i yitirdiğimiz gün... Tam otuz yıl önce!.. Duyar duymaz işi gücü bırakıp Cağaloğlu meydanında, sokaklarında dolaşmaya çıkmıştım. Nedeni yok! Belki onu buralarda bulabilirim diye! Hiç değilse kahvelerde, köşebaşlarında birini beklerken ya da gideceği yere tam saatinde varmak için oyalanırken..
Otuz yıldır Orhan Kemal yok! Birbirinden güzel kitapları var. Romanlar, öyküler... Bugüne dek "Bereketli Topraklar Üzerinde" kadar etkileyici bir roman okumadım. Benim kuşağımın her zaman anımsanacak, okunacak yazarı... Hele bütün bu çalışmaları nice güçlükler, yoksunluklar içinde yaptığını da düşünürsek...

Ekmeğini kalemiyle çıkarmak!.. Bu ne demektir kimse bilemez. Gece yarılarından sabahlara dek süren bir daktilo sesi, geçim sıkıntısı, ordan burdan gelecek yazı paralarını toplamak zorluğu... Yetmezmiş gibi, izlenmek, tehlikeli biri sayılmak, ikide bir rahatsız edilmek... Orhan Kemal için Fikret Otyam'ın, Nurer Uğurlu'nun, Hikmet Altınkaynak'ın güzel kitapları var. Her üçünde de Orhan Kemal'in yazarlık serüveni, yaşamının ayrıntılı öyküsü var... Bir insan nasıl olur da sayısız roman, öykü yazar binbir savaşım içindeyken!.. Birazcık olanak bulsaydı, bir gelire sahip olsaydı, kitaplarından geçinebilecek bir para elde edebilseydi çok daha başarılı yapıtlar yazabilirdi kuşkusuz. Tefrikacılık böyledir, her gün yazacaksın, yarın yine, sonraki gün yine!.. Tahir Alangu onu "Yeni gerçekçilik yolunun büyük ustası" saymıştı. Yeni gerçekçilik neydi? Orhan Kemal, "Bir Filiz Vardı" romanından sonra yeni gerçekçiliği, aydınlık gerçekçilik diye değiştirmişti. Karamsarlıktan kurtulmuş, yaşamı umutlu bakışlarla inceleyen, insanoğlunun gerçekçiliği...
Şükran Yurdakul, Orhan Kemal'in kendine özgü niteliğini şöyle açıklar:

"Orhan Kemal yaşamın bütün kesimlerine bakarken, emek-sermaye çelişkisinin yarattığı başat sorunları kavrar, toplumsal çözüme ulaştırır. Ve toplumbilimsel kavramları mekanik biçimde uygulamaktan kaçması, insanın iç dünyasını belirleyen toplumsal etkenleri algılama yeteneğiyle toplumcu gerçekçi akımın temel ilkelerini uygulama ustalığı kazanır. Ona çağdaş romanımızdaki yerini sağlayan da bu ustalık olmalıdır."
Hiçbiri unutulmayacak, hepsi Türk edebiyatında birer başyapıt olan romanlar: Baba Evi, Avare Yıllar, Cemile, Vukuat Var, Hanımın Çiftliği, Üç Kağıtçı, Sokaklardan Bir Kız... Elbette en başta "Bereketli Topraklar Üzerinde ve "Murtaza"... Yirmi yedi roman, sayısız öykü...

Kahvelerdi yaşadığı yerler. İkbal, Meserret vb... Dostlarla çevrili, tavla başında, içkili sofralarda geçen anlar... Sonra, hep çalışmak, hep yazmak, hep gazetelere, dergilere yazı yetiştirmek... Rahat bir gelire, babadan kalmalara sahip, lüks apartmanların pencerelerinden Marmara'ya bakarak yazan romancılar gibi değildi, hep çevreye, insanlara, onların acılı yaşantılarına, ezilmişliklerine bakan, onların içinde acı çekerek gündelik geçim savaşı veren bir yazardı o... En zor koşullarda başyapıtlar yaratan...

Benim için çok sevindirici olay, ölümünün otuzuncu yıllında, onun eski dostuna, öykücülük yoldaşına, Orhan Kemal adını taşıyan bir ödülün verilmesidir. Sait Faik, Orhan Kemal!.. Bu büyük yazarların arkadaşı olmak bile yeter, hele onların adını taşıyan ödülleri kazanmış olmak... hem bir onur, hem övünç...


[email protected]