Ana Sayfa |
İnternette Orhan Kemal |
|
Dünya |
Tarık Dursun K. |
Nerede o bizim ''Küçük insan''ımız Muzaffer Buyrukçu'nun dikkatinden kaçmamış, o söyledi. Artık ne hikayede, ne romanda (bugün) "Küçük insan" anlatılmıyormuş; çünkü bir zamanlar hikayelerimizin ve romanlarımızın anlı şanlı kahramanları olan o küçük insanlar yok olmuşlar, toplum yaşamamızdan ve edebiyatımızdan çıkıp gitmişler. Bir daha geri dönmeleri, o geçmişte bıraktıkları roman ve hikaye kişiliklerine kavuşmaları da boş bir düşmüş. Yazılı degildir ama yine de kuraldan sayılır; yazar kısmı; özellikle de hikayeci ve romancılar kendi kredilerini kullanır; romanlarında da, hikayelerinde de. Yaşam gerçegi en çok kendi gözlemledikleri yine kendilerine ait gerçeklerdedir de ondan. Türk küçük hikaye sanatının ustaları (Sait Faik'ten Yaşar Kemal'e oradan Orhan Kemal'e ve Muzaffer Buyrukçu'ya kadar uzanan zincir içinde) bu "kredi"nin en elle tutulur örneklerini vermişlerdir. Bu yazarlar içinde en çok öne çıkanı, hikayeleri ve romanlarıyla Orhan Kemal'dir. Şunu diyebiliriz: Orhan Kemal'in gerçekte yaşamadaki serüvenleri en ince ayrıntılarına dek Orhan Kemal hikayelerinde ve romanlarındadır. Orhan Kemal, "küçük insan"ların, kenar kıyı semtlerin ve mahallelerin, oralarda cendereye alınmış gibi sıkışık yaşayanların
dünyalarını yaza yaza bitirememiştir. Bitirememiştir, çünkü o çevrelerde yaşayan insanların toplamı yazarın saglıgında bitmemiş, yaşam koşulları degişiklik göstermemiş ve serüven yürüyüp gitmiştir. Sonra, daha çok '50'li yıllar ve onu izleyen yıllarda toplumun alt kesimlerinde bir dönüşüm başlatılmış ve çogunlugu oluşturan o kesim insanı iç ve dış göçler aracılıgında kendi kabugunu kırıp çıkmış ve ardından da üreticilik aşamasına girmeden dogrudan, tüketici yapılmıştır. Bir sınıf, evrim geregi oluşturulacakken önlenmiş, iki arada bir derede, sınıfsız bırakılmıştır. Yitip götürülen, işte bu evcilleştirilmiş sınıfın insanıdır, yani küçük hikayemizin ve romanımızın altın çagını yaşadıgı evrelerin kahramanları küçük insanlar. |
|