Ana Sayfa

Hurriyet.com.tr - Erol Aksoy - 11 Aralik 2007

 


Ünlü bir yazar, acaba salt yazdıkları ile mi değerlidir, yoksa yaşamış olduklarıyla birlikte daha mı değerlidir? Orhan Kemal’in "Eskici Dükkanı"nı Manisa’dan gelmiş liseli gençler arasında Antalya DT. sanatçılarından İzmir Konak Sahnesi’nde izlerken aklıma bu soru takılmıştı.

Kimi öğretmenler zaman zaman öğrencilerini Devlet Tiyatrosu temsillerini izlemeye götürür. Çoğu gencin bu yolla tiyatroya gitme alışkanlığını edindiği, kağıt üzerindeki satırların canlandırışını görmekle de eğitime bir derinlik getirildiği bir gerçektir. Acaba bir adım daha ötesi yapılıyor mu?

Bir yapıtının tiyatroda izlenmesi, yazarının geçmişini de açıklamak için bir fırsat olmalı, o yazarın yaşam öyküsü öğrenciye bir bilinçlenme getirecek özellikler taşıyorsa. Orhan Kemal, salt yazdıklarıyla değil, yaşamış olduklarıyla birlikte daha değerli olan yazarlarımız arasında önemli bir örnek oluşturur. Acaba edebiyat öğretmenlerimiz Orhan Kemal’den yola çıkarak, üstünlük kurma adına çekişen güçlü devletlerin yarattığı kargaşada ülkemizde bir vakitler düşüncenin kısıtlanmış sınırlar içine kapatılmış olduğunu, bir kalkışmayı kışkırtmadıkça, düşüncenin hele sanat alanında özgür olmasının önemini anlatabiliyorlar mı?

YAŞAM ÖYKÜSÜ

Orhan Kemal’in yaşam öyküsü, çelişkili gibi görünse de, yazar olmayı düşleyen gençleri alabildiğine yüreklendiricidir. 1914 doğumlu Orhan Kemal’in, 1920’de Adalet Bakanı olan babasının 1931’de Suriye’ye kaçışıyla başlayan çalkantılı yaşamı Türkiye’ye dönüşlerinde soruşturmalar, tutuklamalar arasında geçmiş; işçilik, katiplik gibi işler yaparken yokluk ve yoksulluk içinde yazdıklarıyla yaratıcı bir kişiliğin her türlü engelin üstünde var olabileceğini ortaya koymuştu.

Bir vakitler onu tutuklu yaşatan anlayış, "Eskici Dükkanı"nın sonunda, dükkanını yüksek bir bedel öneren "yabancı"ya değil de, komşusuna satan Topal Eskici’ye Orhan Kemal’in söylettiği sözler karşısında ne kadar anlamsızlaşıyor:

"Bunlarda para çok. Bugün benim dükkánımı, yarın sizin evlerinizi, öbürgün başkalarının tarlalarını, bağ, bahçelerini, derken ırzımızı, namusumuzu, ardından vatanımızı. Bana bakın bana! Bu vatanın kurtuluşuna bacak verdim ben, bacak! Üzerinize ölü toprağı mı saçıldı? Uyanın."
 

 



 

 

 


[email protected]

1