Ana Sayfa

milliyet / blog -- Nihat Yıldız -- 09.Kasım.2007

 

Çocukluğumun en keyifli işiydi Orhan Kemal romanları okumak.

Orhan Kemal romanları okuyarak hayatı tanımak, ezmeyi ezilmeyi görmek, zengini ve yoksulu tariflendirmek, proleteryayı ve burjuvaziyi öğrenmek, toprak ağalarını, büyük kent varoşlarını ve buralardaki yaşamları, fabrikaları, caddeleri ve sokakları, dolmuşlarda gidip gelmeyi en iyi Orhan Kemal romanlarında özümsemişimdir.

Akıcı, hızlı ve yalın bir dil Orhan Kemal’in roman dili. İnsanı ruhundan yakalayan bir dil. Yaşanan hayatı en iyi anlatan, ekmek mücadelesine en müthiş vurguyu yapan romancıdır Orhan Kemal. Hayatın her anını, gerçekçi bir dille anlatan romancıdır Orhan Kemal. Kömürün yanışını, ateşin derinliğini, sobada kestane patlatmayı, lünpen proleteryayı, göç olgusunu, gecekonduları ve gecekondu yaşamındaki sorunları, fabrikaları, patronları onun anlatımı ile incelemek son derece keyifli bir işti benim için.

Sosyalizmi anlamak istiyorsan, teorisiyle değil, Orhan Kemal’in romanındaki gerçeklikle anlamaya çalışacaksın.

Ezen ezilen kavramlarının en iyi şekilde tarifini mi öğrenmek istiyorsun, en güzel rehberdir Orhan Kemal romanları. Kendinden geçersin Orhan Kemal romanları ile, heyecanın en muhteşemini yaşarsın. Şahsen ben yaşadım. Yıllarca hep Orhan Kemal romanları okudum. Okudukça daha bir iştahla okumaya devam ettim. Her Orhan Kemal romanı okuyuşumda, hayata daha bir farklı pencereden baktım.

Diyebilirim ki, Orhan Kemal romanlarının kahramanlarını, hayatımın hiçbir döneminde unutamadım.

Hele bir Cevdet var ki, beynime nasıl kazınmışsa, bu gün bile unutabilmiş değilim.

İlkokul beşinci sınıfı bitirip de ortaokul birinci sınıfa başlarken yaz tatilinde okumuştum Suçlu romanını.

Kalın mı kalın bir kitap. İlk kez okuyordum bir Orhan Kemal romanı. Laf olsun diye okuyordum, çocuktum henüz ve laf ola okumaydı o çocukluk yıllarımda o romanı.

Ama o çocukluk günlerimde okuduğum o kalın kitap, yani suçlu, hayatımda unutamayacağım en önemli kitap oldu. Günlerce bıkmadan, usanmadan okudum suçluyu. Ve romanın baş kahramanı Cevdet’i, yaşamımın hiçbir döneminde unutmadım. Hep ruhumda canlandı silueti.

İşportacı küçük Cevdet.

Öksüz küçük Cevdet.

Hem okula giden hem işportacılık yapan Cevdet.

İstanbul kazan Cevdet kepçe.

Kah Beyoğlu'nda, kah Eminönü’nde, kah Tahtakale’de, kah tramvay üzerindedir Cevdet. Kolunda işporta sandığı. İğne, iplik, düğme v.s satıyor ve kazandığı para ile okul masraflarını çıkarıyor.

Müthişti Cevdet müthiş.

Kadırgalılarla Sultanahmetlilerin maçında oynuyor. Şehzadebaşı sinemalarında film seyrediyor. İlle de gözü gönlü Amerika’ya gitmek. Kovboy olmak ve beline koyacağı tabanca ile bir gün Cibali’deki mahallesine gelecek ve onu kızdıran ve dışlayanları teker teker vuracak.

Cevdet hayatımda okuduğum en müthiş roman kahramanıydı benim için.

Ve o roman oldu. O romanla beraber sık sık Orhan Kemal romanlarına ilgi göstermeye başladım. Orhan Kemal’i okudukça kendi çevremi daha iyi anlamaya, hayatı daha iyi kavramaya başladım. Orhan Kemal romanları idi bana insanlar arasındaki eşitsizliğin, sömürünün kaynaklarını anlatan ve öğreten.

Orhan Kemal romanlarında o denli çok şey vardı ki. Ama o var olan çok şeylerin içerisinde, var olan en önemli şey, her zaman ekmek kavgasıydı.

Büyük kentlerde gösterişli yaşamların peşinde koşanlarda vardı Orhan Kemal romanlarında, işçi ve köylülerin yoksulluklarını anlatanlarda vardı, cinsel sorunlarda vardı Orhan Kemal romanlarının içerisinde, kadının toplumsal yaşam içerisindeki pozisyonu da vardı. Çalışmak zorunda kalıp da ailesini geçindiren küçük çocuklardan tutunda, ırzına geçilenlere, başkasının suçunu üstüne alanlarda vardı Orhan Kemal romanlarında. Ve en önemlisi de emekçilerin yaşamına ayna tutmasıydı Orhan Kemal romanlarının.

1950 li yılların sonlarında başlar Orhan Kemal romanlarının topluma ışık tutma mücadelesi.

Aşağı tabaka insanlarının yaşamını, köyden kente göçü, gecekondulaşmayı, köylünün zenginler karşısındaki ezikliğini, giderek yozlaşmasını ve sömürü çarklarının işleyişini müthiş bir akıcı dille anlatır Orhan kemal.

Orhan Kemal romanlarında toplumu, insanları, doğayı gözlem müthiştir. Okuduğunuz o anı yaşarsınız sanki. Sizsinizdir o roman kahramanı. O romandaki karakterin tarifidir sizin karakteriniz.

Ve ben hep kendimi Orhan Kemal romanlarında bulmuşumdur. Benim mahallemdir orada anlatılan mahalle, benim bindiğim minibüstür orada anlatılan minibüs, benim gezdiğim sokak ve caddelerdir Orhan Kemal’in anlattığı cadde ve sokaklar.

Bu günde romanlar vardır. Bu günde bir çok yazarımız, edebiyatçımız vardır ama hiç birisinin tadı, bir Orhan Kemal tadında değildir. Hiç birisinde bu denli toplumsal içerikli anlatım zenginliği yoktur. Hiç birisi bu denli toplumsal sorunları irdeleyen cinsten değildir. Veya ben öyle düşünüyorum. Çünkü Orhan Kemal’in anlatım tadını günümüz edebiyatçılarının hiç birisinde bulamıyorum. Yoksul halkı ve aydını tariflendirmesi, siyasal iktidarın eleştirisi, zenginlerle yoksulların mücadelesi, hastalıktan kırılan varoş insanlarının yaşamsal mücadelesi, derme, çatma evlerde oturmaları ve yaşama asılmaları yönündeki anlatımlar, günümüz yaşam biçiminin de en iyi ip uçları olmuştur.

Esasen tek cümle ile de şöyle diyebiliriz.

Günümüz Türkiye’sini en iyi anlamanın yolu Orhan Kemal romanlarından geçer. Orhan Kemal okumamak günümüz insanları için ciddi bir eksikliktir.

Bu anlamda baktığımızda, ben kendimi ayrıcalıklı bir noktada hissediyorum. Çünkü ben bir Orhan Kemal okuruyum.

 



 

 

 


[email protected]

1