Ana Sayfa

Uslup.org - Necmi OTÇU - 22.01.2008

 

"Biz İşçiler, Hatıran Önünde Saygıyla Eğiliyoruz"


“Bu ne iş” dedi mi bir kez

Ne iş olsa yaparım abi
Dedi mi bir kez
Kurt kapanı
Açılır ceza evlerinin kapısı
Ya puştsundur artık ya orospu
Çürür etin kemiğin
Hırsız olur hır çıkarırsın
Aç bir kedi
Düşersin çöp tenekesine

Ne iş olsa yaparım abi
Dedi mi bir kez
Ana kucağı olur yozluk
Ya eşkıyasındır ya haydut
Bir zaman geçer “silik” derler sana

Her şey kabili mümkün
Ne iş olsa yaparım abi dedin mi bir kez
Bir zaman gelir
Düşersin “adem baba” koğuşuna
Sarılık sıtma tifo bir yana
Açlıktan ölmek kapı bir komşu
İmrenirsin sokaktaki tok köpeklere bile

Bir kez “ne iştir bu” deyince
Açılır kapısı can-evinin
Kökün çıkmıştır dünyaya
Ya “anarşistsindir” ya “komünist”
Erir demirler yıkılır duvarlar
Başlarsın kendine

Yani bütün mesele
Yani hemen şimdi
Ne iş olsa yaparım abiden gelebilmek
“Bu ne iştir” demeye

Ama bir kez sordu mu “bu ne iştir” diye
“Patlak ayakkabılarından utansın zenginler” der Elani
Bulursun kendine bir “İzzet Usta”
Artık her şey senin içindir
Nazım usta gelir dayanır kapına
Aklın sustalı şaklar dünyaya

Artık her şey seninle başlar
İnanırsın yeniden kuracağın bir dünyaya
Orhan Kemal bile olursun valla
Gider ölürsün Bulgaristan’da
Her satırında bizden dönen bir dünya
Arı duru akışkan anlaşılır incelik
Yaşarsın kitap gibi sonsuzlukta

Yani bütün mesele
Ne iş olsa yaparım abiden
Gelmek “bu ne iştir” demeye
Semaver nargile
Kocaman gülmek güneşe
Yaşamak diyorsun ya işte böyle kök salmaktır dünyaya

Ah biz var ya biz
İşte o zaman
Şapkalarımızı koyarız önümüze
Elimizde bir demet açmış düşünce
Hatıran önünde eğiliriz saygıyla


Necmi Otçu



“Biz İşçiler, Hatıran Önünde Saygıyla Eğiliyoruz”

Nerede olursan ol; otobüste, işyeri molasında, kalabalık bir kahvede, ev halinin gürültüsünde açıp okuyabilecek bir kitap derseniz; aklınızda bulunsun Orhan Kemal.

Gecekonduların küçük odalarında ölük bir ışığın altında, bizim olan yaşantımızın her anında, elinizden su gibi akar bir kitap olsun istiyorsanız, bu, kesinlikle Orhan Kemaldir.

Orhan Kemal; Düşünmeye durmaya ihtiyaç duymadan, anlaşırlığın doruklarında, gerçeğin hiçbir ayrıntısını kaçırmadan açığa çıkarışın yaratıcılığıdır.
Orhan Kemal; bizi bizden seçme gücünün eriştiği sınıfsal netliğin üslubudur.

İçerde, dışarıda, sürgünde yani kısaca biz nerede isek oraya yakışan bir akışkanlık…

O bize acımış, bizden tiksinmiş ya da yana olmuşlardan olmayışını; yaşadığından yaratarak yazan olma ustalığından ayrılmaz parçamız kılmıştır. Bu kadar her yerde okunabilirliğini, belli ki bu kadar her yerde yazmışlığın gücünden almaktadır…

O bizim bütün hallerimizin içsesi oluşu ile en aymazımızın, en acımazımızın içinde var olan insan ışıltısını açığa çıkartan umut gözlümüzdür. İşçiler, işsizler, yoksul çocuklar, hamallar, fahişeler, serseriler yani bize ait her şey, bizden olan umudumuzun her kıvrımından devinen içsesimiz, iç gözümüz, baktığı her yerde insanı ve umudu gören bilgemiz.

Orhan Kemal’de umutlu olmak öğrenilmiş bir bilgi değil, yaşanılan bir hayattır.

Orhan Kemal’de umudun tanımı ezilenlerin insan olduğunu unutmamakla başlar. Asla dışardan bakanın göremeyeceğini görmek, ancak bizden olanın bileceği hallerimizi göstermek, yaşadığımızı yaşayanlara mahsustur…

Bulaşıkçı, yoksul, serseri, hamal, işçi, dama düşmüş yiğit, İzzet ustanın dostu Nazım’ın kardeşi. Dört çocuğunun babası, Nuriye’nin yoldaşı eşi. O, bizim tanığımız değil, tanıdığımızdı. O, bizim namuslu olmakla yetinmeyişimizdi.

"Gerçek olan öğrenmektir. Nereden, nasıl öğrenirsen öğren. Nereden, nasıl öğrendiğin, diploman, hatta neler bildiğin de önemli değil. Ne yaptığın önemlidir." Diyenimizdi.

Orhan Kemal halkının en iyi öğrenicisi olmanın bilgeliğinin seçiciliğinden, kendisini biz yaratan ve bizim kendimizi yaratabileceğimizin şaşmaz inancıdır. Hiçbir satırında öğretici kesilmeden, bizim en iyi öğrenicimiz olmuş, bizim kendimizi öğrenişimizin en anlaşılır “sözü” olmuştur.

“Ben halkımı köylümü, bütün köylüleri, bütün fakir fukarayı seven bir yazarım… Belirli bir takım şartlar yüzünden geri, bilgisiz, görgüsüz, pis kalmış insanların, imkâna kavuştukları zaman değişip gelişeceklerine, ileriliği benimseyeceklerine, uygarlaşacaklarına inanıyorum...”

Böyle diyebilmek, böyle yazabilmek ancak böyle yaşamakla olacak bir ezilen farkındalığıdır. Biz ezilenler, onda kendimize inanmayı öğrendik. O, bize inanmayı terk etmemiş büyüyen umudun anadili oldu.

O,hayatın bütün zorluklarını eşiyle göğüsleyen çocuklarının sevgili babası. Terk edilmiş kahvehanelerin müdavimi, tavlada yenilince kızanımızdı. Sadece sen gibi ben gibi oluşunu farkındalık yapmıştı. Yaşarken seni beni en iyi seçerek biriktiren oluşu ile bir demet çiçekle önünde saygı ile eğileceğimizdi.

Bu günlerde bizden umudu kesenlere verilecek en bizden cevaptır Orhan Kemal… Bizim hiçbir ihanetimizi muhatap almayan, en küçük insaniliğimizden başkaca hiç bir şeye umut bağlamayan bizimizdi.

Hep merak konusudur, arkadaşlarım hep sorar durur, sen hiç şapkanı çıkarmaz mısın diye. Hiç tereddütsüz hep şapka çıkarmışımdır ben Orhan Kemal’e…

Bilin ki bizde umutlu olmak; ezilenlerin insan olduğunu unutmamaktır… “Biz işçiler, hatıran önünde saygıyla eğiliyoruz” her sefer ilk kez gibi önünde şapkamızı çıkartıyoruz…

Necmi OTÇU

 


[email protected]