Ana Sayfa

Uslup.org - Sengül CİLBAN - 22.01.2008

 

Her Gölgenin Bir Yüzü Vardır...



“Toplum”un kelime olarak bile ulu-orta kullanılamadığı bir dönemde “Toplumcu Gerçekçi Yazar” olmak kolay değildir. Öyle ki tüm karanlık nesnelliklere rağmen Orhan Kemal, aydın-lık bir kişilik sergilemiştir. Ezilenin iç sesi olmuştur. Bunu da doğrudan bir tavırla ama göz çıkarmadan yapmıştır. İşte bu Orhan Kemal’in estetik algısının güçlü olduğunun kanıtıdır. Bir sosyalist olarak, kendi yaşamını hediye etmiştir bu mücadeleye, belki de farklı bir biçimde. Mesela, “Ezilen insan”ın tipolojisini çok iyi anlatmıştır bize. Bunu da Nazım Hikmet’in kendisine söylediklerine inat ‘ben, benim gibi yaşayan bu insanları çok iyi tanıyorum’ diyerek yapmıştır adeta.

Orhan Kemal, öykülerini yazarken yaşamın devamlılığını hep temel alır. Öyküde ne olursa olsun, kahramanın başına ne gelirse gelsin ‘yaşamı’ devam ettirir tüm çığlığıyla. “Gerçekler Dünyası” döner, adeta gerçekler unutulmasın diye.

Güzel olan, hoş olanla karşılaşan yoksulun sorusu taa içten bir “sahi mi?”dir. Öykülerinde sık sık bu soruyu sordurtur ezilenlere. Kahramanlarına kendi bilinç dünyalarından cevaplar da verdirtir. Onlarda bilir “gezmeyi, tozmayı, iyiyi, güzeli, hoşu”… Ama ilginç olan ezilen insanın, en birincil bilinçle kendisini koruyup ‘amannn’ı basmasıdır. “Ağlayak da gözden mi olak?” der ve kurtarıverir kendini tasadan, kısavetten.

Orhan Kemal’in yoksulu, ezileni tüm bu yokluklara rağmen beğeni sahibi insanlardır. Beğeniyi parayla satın almak isteyen obur, aç gözlü, ağız tadı pek de olmayan zenginlerden “ne istediğini bilen” tavrıyla sıyrılıp, ayrılır…

Orhan Kemal’in kahramanı çoğu zaman o “toplumun” bile kabullenemediği ‘fahişeler, meydancılar, peşkeşçiler’dir… Bu yitik insanlar Orhan Kemal’in öykülerinde kan bulur, can bulur hatta “haklı” bile çıkar. Bir de bakmışsınız; o yüzü kırış kırış, vücudu pörsük, gözünün ışıltısı kalmamış fahişeye yaklaşıvermişsiniz elini tutup dansa kaldırmak için. Ve hatta en devrimci davranışla “yeter bu insanların ezildiği” bile demişsiniz. Orhan Kemal insan’ı çok iyi tanır. Sanki bu insanları tanıyalım ve kendisi gibi her şeye rağmen sevelim diye bize getirir öyküleriyle. Şifrelemez söyleyeceklerini ve “öğretme” kaygısı taşımaz yazdıklarında. Ancak gerçeğin ders alınacak en iyi ‘imge’ olduğunu bilir ve bunu da çok ustalıklı kullanır. Öykülerinin aktörlerini; “kendi içinde kaybolmayan”, umutlu insanlardan seçer Orhan Kemal. Hiç üşenmez çıkar gelir yıllar öncesinden, ‘bir’ benim için mesela. Ve her gelişiyle; ‘Kardeş Payı” yapalım diye, emanetini bırakır bize.

Sengül CİLBAN

 


[email protected]