Ana Sayfa

Gaziantep Hakimiyet - Mustafa ASLAN - 1 Nisan 2008

 

KIRMIZI KÜPELER-BABİL KULESİ



Orhan Kemal’in Kırmızı Küpeler-Babil Kulesi adlı yapıtlarında yer alan öyküler geçmişten bugüne değin uzanan bir çizgi izler, izlek olarak. Uzam ağırlıklı olarak İstanbul ve çevresidir, yapıtta yer alan öykülerde.

Çocuklardan, Mahmut Şevket Paşa’nın öldürülmesine, ezanın Türkçe okunmasına DP döneminden, emekçi yoksul insanlara; çeşitli kimliklere değin hiçbir zorlama olmadan kimileyin bir sosyolog, kimileyin bir ekonomist gibi öykü kalıpları içerisinde kalarak ustaca gözler önüne serer.



ÇOCUKLAR

Orhan Kemal, çocuk dünyasını iyi bildiği kadar öykü ve romanlarında çocuklara da genişçe yer veren yazarlarımızdan birisidir. Son yıllarda yeni yeni gündeme getirilen çocuklarla ilgili tehlikelerin çoğunu imlemiştir.

“Kırmızı Küpeler” çocukları anlattığı, ruhlarının derinliklerinden seslendiği öyküler ağırlıktadır.

“İnci’nin Maceraları” adlı öyküsünde çocuğun ruhsal durumunu, anne sevgisini başarılı bir biçimde verir. Annesi ile babasını kıskanan İnci, annesiyle geceleri birlikte yatmak, ondan masallar dinlemek için değişik şeyler düşünür kendince.

“...

Babası geldikten sonra ayrı yatağa atılan İnci, geceleri yorganın altında eski günleri, annesiyle koyun koyuna yattıkları günleri, annesinin onu öptüğü, sevdiği, masallar söylediği günleri düşünüp “… keşke ölsem de İnci’m diye ağlasa!” diye aklından geçirmişti.” ( Kırmızı Küpeler-Babil Kulesi, İnci’nin Maceraları, s.9)

‘Bir Dal Gibi,’Haysiyet Meselesi,’ ‘Kara Çalı,’ ‘Rüya’ ‘Atom,’ ‘Ayten’… çocukların anlatıldığı öykülerdir.







SİYASAL TARİHİMİZ



“Kırk Yaş” da İttihatçıdan, Kuvayi Milliye’den söz eder.

“Dedeler ve Torunlar” adlı öyküde, Babıali Baskını, Hareket Ordusu, Mahmut Şevket Paşa’nın katlinden, ‘Eski Toprak’ta’ Mustafa Kemal Atatürk’le aynı ortamda bulunmuş birinin tanıklığını öyküleştirmiştir.

“O yıllar çoook gerilerde kalmıştı artık. Hiç unutmaz, eski Meclis günlerinden bir gün, bilmem ne kanun müzakeresi sırasında öfkelenmiş, kürsüye fırlamış, muhaliflerine şimşekler, yıldırımlar saçarak konuşmuştu da. Büyük Ata koridorda koluna girmiş, “Çok sinirli ve çok heyecanlısınız,” demişti. “Sinir ve heyecanlarınıza hakim olun birazcık canım!” (Kırmızı Küpeler-Babil. Kulesi, s.260)

Yedibela’ da ise II. Dünya Savaşı yıllarında ekmeğin karneyle verildiğini

‘Dayı Şoför-Korsan Araba’ da Türkçe ezan, Yassıada, DP, Vatan Cephesi öykü okunduktan sonra kendini gösterecek sözcüklerdir. Öyküde DP iktidarı sonrasında söyleşi havasında (soru-yanıt) kurulmuş bir öyküyle geçen dönemle bir hesaplaşma yapılır. DP dönemi fırsatçılığını, yasa dışılığını irdeler, sorulara zamanında Vatan Cephesi Ocağı açmış bir “madrabazın” ağzından yanıt arayarak.

27 Mayıs’tan da ‘Bono’adını taşıyan öyküsünde söz eder.

“…O bu konuda şahlanmıştır, durmayacak, susmayacak, belki de hükümetle aşırı dindarlar arasındaki çatışmalardan söz açacak, 27 Mayıs devrimine benzeyişler bulacaktı” (Kırmızı Küpeler-Babil Kulesi,s.34)

Anlatıcı-yazar-kahraman benzeşmesinin olduğu, siyasal tarihimizi ilgilendiren öykülerden birisi olan “Kırk yaş” öyküsünde yazar babasından söz eder.

“…Şu halimle babama benziyor muydum? Sanmam. Sanmam değil hiçbir bakımdan ona benzemediğime şüphe yoktu. O Sultan Aziz, Sultan Murat, Sultan Hamit, Sultan Reşat devirlerinin damgasını taşıyan yüz kiloluk, öfkeli bir ittihatçı, sonra da Kuvayi Milliyeci. Bense, Dünya Savaşı’nın süpürge tohumu ekmeğini yiyen kuşağından. İttihatçı da değilim. Dünyaya bakışımız, tabi görüşümüz de ayrı” Kırmızı Küpeler-Babil Kulesi, s.14)



İSTANBUL



İstanbul uzam olarak Orhan Kemal’in öteki yapıtlarında olduğu gibi, Kırmızı Küpeler-Babil Kulesi’nde toplanan öykülerinde de kendini iyice duyumsatır. Bu öykülerde İstanbul asıl kahraman gibi görünmese de öyküler toplamında öykülerdeki kişilerin ve nesnelerin gidişatını belirleyici olarak görülür. Kimileyin kahraman-anlatıcı ikilsinin ruhsal durumuna uygun bir kent görünümü seriverir yazar gözlerimizin önüne.

İstanbul’un her bir yerini kişileştirir. Karşımızda herhangi bir semti ya da nesnesi yoktur; bizimle konuşan, çekişen, yerine gören çekişen semtler ya da nesneler vardır; bu kente ait olan. Örneğin: “Bilek Saati” öyküsünde Haliç’in öfkesinin kırılması, rahatlaması, sakinleşmesini…

“Vapur Kasımpaşa’da yolcu bırakıp yolcu aldıktan sonra, Fenere doğru ağır ağır yollandı… Öfkesi kırılmış güneşin altında Haliç püfür püfürdü. Cibali, Sultanselim, Fener, Balat, daha uzaklar mavi bir duman içinde yükseliyorlardı” (Kırmızı Küpeler-Babil Kulesi, s.166)

“Ümit” öyküsünde tramvaylardaki kalabalıkların düşlerinden başlayarak Gülhane Parkı’na gelir Buradaki koyu gölgeri, boş tahta sıraları bir kişiliğe büründürür. Boş tahta sıraların uyukladığını, koyu gölgelerin yerlere serildiğini yazar.

“Günlerden bir gün, yüreğinde hep o kadın hasreti, Gülhane Parkı’ndan içeri girdi.Vakit öğleye yakındı. Büyük ağaçların koyu gölgeleri yerlere serilmişti, boş tahta sıralar uyumakta idiler” (Kırmızı Küpeler-Babil Kulesi, s.338)

Anlatıcı-yazar-kahraman benzeşmesinin olduğu “Yılbaşı 960-961” adını verdiği öyküsünde olumsuz bir başlangıçla birlikte kente ait olan yerlerin de bundan payını aldığını görüyoruz. Yazarın kullandığı sözcükler arasına hava şartlarının olumsuzluğunu üstte belirttiği öykünün sürerinde “sinirli” ve “telaşlı” sözcükleri girer.

“Yılbaşı yaklaştıkça, Mısırçarşısı’yle Kapalıçarşı’nın kalabalıklaştığı gözümden kaçmıyordu.Hani o b aryam arefelerindeki telaşlı, sinirli kalabalık (..) Ama bu demek değildir ki, bütün bir İstanbul, milyonerinden işçisine kadar yılbaşını kutlamağa hazırlanıyor!” (Kırmızı Küpeler-Babil Kulesi, s. 39)





SIRADAN İNSANLAR GEÇİDİ



İşportacı ‘Aydın Havası,’ oğlu tarafından dövülen ‘Yaşlı Kadın’ın öyküsü, su taşıyıcısını ‘Saka’da, yoksul bir çocuğu; ‘Kahya’da, işsizliği; ‘Hırsız’da, yazar olma düşleri kuran yoksul bir adamı; ‘Minnacık Dev,’ ‘Babil Kulesi,’ ‘Santimci,’ ‘İyi İnsanlar,’ ‘Dayak’….

Orhan Kemal’in öteki yapıtlarında olduğu gibi, Kırmızı Küpeler-Babil Kulesi adlı yapıtlarındaki öykülerde de en olumsuz insanın kesinlikle olumlu/güzel bir yönü olduğu ortaya konuluyor. O, insandaki güzelliği arayan, bulan ve umudun insanda olduğunu, insana kızmamak gerektiğini bıkmadan yazmış, savunmuş bir yazar.



*Kırmızı Küpeler-Babil Kulesi (öykü), Orhan Kemal, 4. Baskı Everest Yayınları, İstanbul-2007

 


[email protected]