Orhan Kemal, Kötü Yol adlı yapıtından, dünden bugüne
uzanan bir köprüde gezinti yaptığımızda nasıl bir
değişim yaşadığımızı görüyoruz. Nasıl mı?
Romanın temel kahramanlarından birisi olan
çamaşırcılık yapan Ayşe kadın’dır. Bir oğlu bir kızı
olan kadın eşini yıllar önce yitirmiştir. Geçimini
zar zor sağlamaktadır. Kadının rakibi ya da ekmeğini
elinden almaya çalışan çamaşır makinesidir. Bunun
altında yatan neden ise yıkayacağı çamaşırın
azalması, müşteri kaybıdır. Ekmeğini kaybedeceğinden
korkmaktadır. Çamaşır makinesine karşı duyduğu
korkunun altında da, aç kalma korkusudur.
“… Ta kocasının zamanından beri bitmek bilmeyen, ne
zaman biteceği de belli olmayan çamaşırlar! Bu
çamaşırlar bitmemeliydi. Bu çamaşırlar biterse,
rızkları da bitebilirdi. Son zamanlarda ortalığı
sarıp duran çamaşır makinelerine bunun için kızıyor,
bu “gavur icadı”ndan korkuyordu. Kirli bir yatak
çarşafına sarılı kirli çamaşırların yükü altında ne
zaman evinin yolunu tutsa, aklında hep bu”gavur
icatları!” Memlekete ne diye sokmuşlardı sanki
bunları? Eskiden ne iyiydi! Geceleri bütün
pencereleri aydınlık, kocaman zengin konaklarından
haber haber üstüne gelirdi de, bin ricadan sonra
nazla bir “peki” çıkardı ağzından. Gidince de,
kolları dirseklerine kadar altın bilezikli, güler
yüzlü hanımlar ta kapıdan karşılarlardı.” (s.5)
KONAKLARDAN APARTMANLARA
Kadın konakların yerine yükselen apartmanlara çok
kızmaktadır. Birer birer yıkılan konakların yerine
yapılan apartmanlarda ise sıcak ilişkiler yoktur.
Ataerkil aileden çekirdek aileye giden yoldur bu.
Herkes evinin içinde dışarıyla ilgilenmemektedir.
Bugün apartmanlarda, ölüp, kokusu çevreyi rahatsız
ettikten sonra haberi olmaktadır, karşı komşusunun.
Kadına göre, ne değişiklik olmuşsa bu memlekette
“Alman harbi”yle (2. Paylaşım Savaşı) olmuştur.
Apartmanlar soğuk yüzlüdür, konaklar gibi sıcacık
değildir. Börek tepsileri fırınlara
gönderilmemektedir. Herkes evindeki fırınında
pişirmektedir yiyeceğini. Tatması için, fırından
dönen tepsiden fakir fukaraya verilmemektedir.
“Ne olmuşsa Alman harbinden sonra olmuştu bu
memlekette! Bir zamanların bin ricadan sonra
gittiği, tüm pencereleri aydınlık, zengin konakları
birer ikişer uçmuş, yerlerini apartmanlar almıştı.
Apartmanları sevmiyordu. Eski zengin konakları
yumuşak yüzlüydü, ekmeği bol, lafı tatlı.
Apartmanlarsa asık yüzlüydüler. Üstelik içlerinde
kocaman “gavur icatları” taşıyor, çamaşır yıkamakla
geçinmeye çalışan fakir fukaranın ekmeğini
ellerinden alıyorlardı.” (s.5)
“POPSTAR”LARIN ÖNCESİ
Günümüzde televizyon kanallarının birçoğu gençleri
ünlü etme vaadiyle yarışmalar düzenliyor. Bu
yarışmalara büyük kentlerden katılanlar olduğu gibi,
küçük yerlerdeki gençlerimizde yoğun ilgi
göstermektedir. Ünlü olduklarında bol paraya
kavuşacaklarını düşündükleri için çırpınıp
duruyorlar. (Bu nasıl olacaksa…)
Bunun için bu tür yarışmaların ön elemeleri
Anadolu’nun belli kentlerinde yapılmaktadır, önce.
Kızların ya da “ünlü” olma heveslilerinin artık
İstanbul’a kaçmalarına gerek kalmadı.
Orhan Kemal özellikle Kötü Yol ve Yalancı Dünya adlı
yapıtlarında, Anadolu’nun küçük yerleşim
birimlerinde yaşayan, aktrist olma heveslisi
kızlardan söz eder.
Orhan Kemal’in Kötü Yol adlı romanındaki Nuran küçük
bir kentte yaşayan bir çamaşırcının kızıdır. Kafaya
İstanbul’a gidip aktrist olmayı koymuştur. O zaman,
yüzlerce televizyon kanalı bir yana televizyon
yayını olmadığı için “popstar” türü yarışmalarında
olması düşünülemezdi.
“Ağabeyiyle aynı şirkette çalışan Şoför Reşat bir
gün, ‘Sende bu güzellik olduktan sonra film artisti
bile olursun!’ demişti. Haksız mıydı? Görüyordu
ağabeyinden gizli, zaman zaman kaçamak gittiği
sinemalarda film artistlerini. Nereleri güzeldi
sanki ondan? Hiç de bile.” (s.13)
KIZLAR, POPSTAR VE EVDEN KAÇMAK
Orhan Kemal’in Kötü Yol adlı romanında onu aktrist
yapacağını söyleyen birinin sözlerine kanarak evden
kaçar Nuran.
“-…Sen film yıldızı olup binler, on binler, yüz
binler kazanacaksın. Seni o mevkiye ben getireceğim.
Benim İstanbul’da tanıdığım çok film şirketi var.
Anladın mı Nuran? Seni ben yükselteceğim. Öyle
yükselecek, öyle yükseleceksin ki başta ağabeyin,
sonra annen, daha sonra arkadaşların şaşacaklar.
Hele arkadaşların, hasetten kendi kendilerini
yiyecekler!” (s.59)
Artık Nuranlar İstanbul’da yıldız olmak için evden
kaçmıyor. Kimi ana-babalar kendi elleriyle
götürüyor, “Popstar “yarışmalarına. Ama onları Orhan
Kemal’in Kötü Yol’da belirttiği koşullarından daha
kötü durumdalar. Neden mi? Televizyon kanalları
sayesinde büyük bir sektör ortaya çıkmıştır. Yeni
yüzler birkaç aylığına hatta günlüğüne parlatılıp
elde edilebilecek yarar sonrasında çöpe
unutulmaktadırlar. Birkaç ay sonra anımsayan kimse
kalmıyor. Ya gelecekte?
Orhan Kemal’in Kötü Yol adlı romanı hızlı aksiyonu
beraberinde toplumdaki değişimleri de vermektedir.
Dün-bugün arasındaki köprüyü daha rahat kurmamızı
sağlayacak yapıtlardan birisidir. Hızla geçen
zamanın her şeyi nasıl da değiştirdiğini çevremize
bakarak görmemizi sağlayacak bir yapıt.
*Orhan Kemal, Kötü Yol, 8. Basım, Everest
yayınları-İstanbul
|