Vukuat var romanın süreri olan Hanımın Çiftliği
Bereketli Topraklar Üzerindeki kahramanlardan izler
taşıyan Gurbet Kuşları Orhan Kemal’in DP dönemini
anlatan, birbirinin tamamlayıcısı iki önemli
yapıtıdır.
Hanımın Çiftliği ağırlıklı olarak kırsaldaki Gurbet
Kuşları ise kentteki DP iktidarının etkilerini,
gelişimlerini gözler önüne serer.
Her iki yapıtın başlangıcında da köylüsü/kentlisi
:DP iktidarından bir beklenti, bir umut içerisinde
dir.” Bu millet iliğine tak diyen bu millet.””Artık
Yeter!” demişti. Elbette “mizan “ kurulacak,
elbette” defteri amal açılacak, elbette hesap
sorulacaktı.”
Yazar “Hanımın Çiftliği’ nde CHP ile beraber
Atatürk, devletçilik gibi kavramları ön plana
çıkartırken Gurbet Kuşları’nda CHP, Atatürk, İnönü,
Bayar, Menderes, DP adıyla karşı karşıya getirilerek
daha belirgin DP-CHP çekişmesi sergileniyor. Bu
çekişme her iki yapıtın sonuna kadar duyumsanmakla
birlikte Gurbet Kuşlarında daha belirgindir.”.....
Çok yakın bir gelecekte de o fesat yuvası CHP
kapatılacaktır. Demokrasi çoğunluğun arzusu
demektir.....”
Her iki yapıtta da Atatürk’ten söz edilir. Hanımın
Çiftliğinde Muzaffer bey CHP’den DP’ye geçmek için
Atatürk’ün ruhunun DP’de attığını bahane eder.
Gurbet Kuşlarında “Atatürk’ten sonra en büyük Türk
“, “Atatürk’ten de büyük Türk”yakıştırmaları
yapılır, DP lideri için.
Batı ve Amerika ile bütünleşme çabalarının arttığı
yılların da tanığıdır, bu yapıtlar. Truman Doktrini
ve Marşal yardımı çerçevesinde Türkiye’ye, özellikle
DP döneminde, yardımlar yapıldı, buna karşılık
olarak da ülkenin dışa bağımlılığı arttı.”
Türkiye’nin ekonomik siyaseti, dış bağımlılığı
artırıcı bir biçimde gelişti. Demokrat Parti
hükümeti, dış borçlanmayı, ekonomik kalkınmanın
temel geleneklerinden biri olarak görüyordu. “Truman
Doktrini” ve “Maraşal Planı” dış yardımın ve dış
borçlanmanın ilk kaynaklarıydı.”
CHP’den DP’ye geçen Muzaffer Bey de umudunu “Marşal
Planına bağlamıştır.”Marşal Planı Fonundan tarım
makinelerini teslimden sonra İstanbul üzerinden
İtalya,Fransa, İsviçre’ye gidip, çok tatlı bir
dinlenmeden sonra.....”
Truman Doktrini ve Marşal Planı ile Türkiye tarımda
hızla makineleşmiştir. Toprak ağaları artık “ırgadın
ağız kokusu”nu dinlemeyecekleri için hoşnuttur.”
Büyük toprak sahipleri memnundular. Öküz ,kara
saban, ırgat derdinden hemen hemen kurtulacaklardı.”
Gelecek mevsim bütün topraklar traktörle
sürülüp,....çaba ırgadı dedi de yarıdan aşağıya
inecekti.”
Tarımda beklenmedik hızlı makineleşme kol gücüyle,
yarıcılıkla geçinen topraksız- az topraklı köylüye
kente göç etmekten başka seçenek bırakmamıştır.
Bugün yaşadığımız çarpık kentleşmenin
gecekondulaşmanın temelinde, (Eğer Doğu-
Güneydoğu’daki olaylar nedeniyle göçenleri bir yana
bırakırsak), o günkü DP iktidarının izlediği
politika yatar. “Demokrat parti iktidarı da
kentlerin gecekondularla kuşatılmasına engel olmak
şöyle dursun tam karşıtı hazine arsalarının bu
göçmenlerce yağmalanmasına göz yumarak ve sık sık
gecekondu af yasaları, tapu dağıtma yasaları
çıkarıp, çarıklı politikacı kurnazlığıyla oy
karşılığında bu yağmaları yasallaştırarak onlara
destek bile olmuştur."
“Gurbet Kuşları”,”Kuşluk Trenleri’”nin gene en arka
vagonlarından kara kara , kuru kuru indiler.
Yorganlı, yorgansız, bohçalı, bohçasız. Gene
kafalarından İstanbul; İstanbul’un altın olan taşı
toprağı “
Kentlerin bire köy olduğu, İstanbul’a göçün
yasaklanmasının tartışıldığı günümüzde, bu
yapıtların güncelliği tartışılmaz. Özellikle
İstanbul’daki tarihi yerlerin, eski binaların yerle
bir edilerek kimi çevrelere rant sağlamak için
yapıldığı Gurbet Kuşları’nda oldukça nettir.
“Dişlerinden tırnaklarından artırdıkları parayla
dörtte bir bölüğünü verdikleri arsalarına iki
gecedir gece yarısından sonra kaçak çalışarak ,
gecekondularını oturtmaya bakıyorlardı.....”Allah
izin verirse” bu gece bu geceden sonraki gecelerde
de,gece yarısından sonra, başkaları gibi çalışıp
“Kondu’yu kuracak, çatısını da oturttuktan sonra
temelli kurtulacaklardı.”
Türkiye’nin “Küçük Amerika” olma düşleri boy
göstermiş, buna uygun ahlak yapısı da kısa zaman da
kendini oluşturmuştur. Özellikle Hanımın Çiftliği
ile ilgili yapılan kimi değerlendirmelerde düşlenen
“Küçük Amerika “modeline uygun ahlak yapısı
görmezden gelinerek yanlış bir “cinsellik”saptaması
yapılmıştır.
DP iktidarı döneminde din istismarı her zaman
tartışılan konulardan birisidir. ”Yasalarla
desteklenen ve oturulduğu varsayılan Kemalizm
Türkiye’nin ideolojisiymiş gibi algılanmış, ilk
şaşkınlık çok partili yaşama geçiş yıllarında
Atatürk heykellerini kırılması ile yaşanmıştır. DP
iktidarı hemen göstermelik Atatürk’ü koruma yasasını
devreye sokmuş, ancak oy hazinesi olarak algıladığı
dinci kesim ve eğilimlere ödün vermeden de
vazgeçmemiştir.”
“- Şimdi Demirkırası. Neden? Cenabı Allah kızdı.
İsmet İnönü’ye, Bayar’la Menderesi çıkarttı
karşısına. O istemese çıka mı bilirlerdi? Sen beni
dinle, bırak o Gavur elifbesini. Şeriatta yazı
sağdan sola yazılır. Soldan sağa yazmak pek günah.”
“Aslında, son CHP hükümetleri, dine baskı diye
görülen bazı noktalarda, ödünler vermeye
başlamışlardı. DP çoğunlukta yeni TBMM de 16
Haziranda oy birliğiyle Arapça ezan yasasını
kaldırarak, bu yolda bir adım daha attı.”
“ Beyefendiler beyefendisi, Atatürk’ten daha büyük
Türk, karısının da bulunduğu bir mecliste bir gece
kafayı çekip çekip:” Arkadaşlar, her ne pahasına
olursa olsun, iktidardan düşmeyeceğiz. Hak, hukuk
,adalet,demokrasi boş laflar.... Muhalefet batı mı
dedi? Biz onların burunladığı her şey gibi bunlara
da dört elle sarılıp, halkın hoşuna gitmekten
çekinmeyeceğiz.”
Toplumda bir ihbar mekanizması oluşturulmuştu.
Muhalif olanlar konuşmalarıyla birlikte rapor
edilmektedir DP yönetimine.
“Eşelemek fikirlerini öğrenmek, aklının içine
girmek, hizmetinde çalıştıklarına rapor verebilmek,”
Oluşturulan “Vatan Cephesiyle de halk kamplara
bölünmüştür. Vatan cephesine katılanlar radyoda
adları okunarak, bunlara hükümetin çeşitli
yardımlarıyla muhalifler üzerinde baskı
oluşturulmuştur.
“ Yakınlardaki, DP’li bir radyo derinleşmekte olan
Zeytinburnu gecesine “ Muhalefetin yanlış tutumunu
beğenmeyip VC’ye (Vatan Cephesine) geçen sayın
yurttaşların isimlerini okumaya başlamıştı.”
Halkın umut bağladığı DP bekledikleri gibi
çıkmamıştır. Demokrasiye ivme kazandıracağı sanılan,
kimi ilerici aydınlarca da desteklenen, DP
demokrasinin önündeki engel olmaya başlamıştır, bir
zaman sonra.” Seçimi, hiç ummadığı bir şekilde ezici
bir çoğunlukla kazanan karşı parti, ne “mızan”
kurdu. Ne de defter-i amal açtı. Oysa,”devr-i sabık
yaratılması, şu kadar yılın hesaplarının sorulması
bekleniyordu.”
Hesap soracak olan karşı parti hesap sorulacak
duruma düşmüştü. Muhalefetteyken eleştirdiği an
demokratik uygulamaları iktidarında kendisi yapmaya
başlamıştır. DP’nin de, CHP’den pek farkı
kalmamıştır. Artık ”Ne demokratlar ne de CHP
hükümetinin ekonomi ve din politikalarını çok
şiddetle eleştirmiş, demokratlar da, buna karşı çok
duyarlı davranıp, muhalefeti baskı altına alarak
karşılık vermişlerdir.”
Orhan Kemal, Gurbet Kuşları ve Hanımın Çiftliğinde
DP’nin iktidar yıllarında Türkiye’yi birçok yönüyle
başarılı bir biçimde anlatmıştır. Bu iki yapıt için,
büyük bir değişimin romanıdır diyebiliriz.
|