Ana Sayfa

Cumhuriyet kitap eki --- Vildan ç.Tura --- 24 Nisan 2008

 

KANLI TOPRAKLAR

 

Orhan Kemal’in Kanlı Topraklar romanında, hayata yenik, ezik, horlanmış, önemsenmemiş olarak başlamış bir adamın toprak ağası olabilmek için verdiği mücadele anlatılır. Bu mücadelede adalet, doğruluk, vicdanlı ve onurlu olmaya yer yoktur, çünkü roman kahramanına bu sıfatları toplumda kendine en yakın olan çevresi esirgemiştir. O da alın teriyle bir uğraş değil tam aksine elinden ne türlü dalavere geliyorsa onları yürürlüğe koyarak hedefe kilitlenmiştir. Hedefse “zengin” olmaktır!

 

İnsanların çocukluklarında geçirdikleri bir travmanın onları nasıl zalimleştirdiğini, duygusuz ve vicdansız yaptığını, en küçük hislerinden soyutlayıp hedefe kilitlenmiş bir robot haline getirdiğini Topal Nuri karakterinde görürüz. Her insanın hayatında en azından bir sefer ilgi odağı olmaya, merkezde olmaya, iltifat almaya, saygı görmeye ihtiyacı olacağını varsayarsak, çocuk yaşta öksüz ve yetim kalıp akrabalarının yanında hiç de iyi olmayan şartlarda, hor görülerek, topal kalmasına sebep olunan bir ortamda itilip, kakılarak büyütülen Topal Nuri, çekmiş olduğu tüm bu acıların, travma ve yaraların, zengin olursa kapanacağına inanır.

 

Romandaki asıl ironi şudur, Topal Nuri toplumda itibar görebilmek için tek başına tüm enerjisini harcar, çünkü zenginlik hak ettiğini düşündüğü hayatı getirecektir ona, oysa Topal Nuri’nin karşı figürü olan Paşazade Hakkı Bey uçsuz bucaksız topraklara sahip olmasına karşın, aldığı eğitimle, hayat felsefesiyle, edebiyata, sanata, resme olan ilgisiyle, görmüş geçirmişliği ile ne toprak ağalığına ne de paraya önem vermez ve hiç Topal’ın kafasında canlandırdığı toprak ağası tiplemesine uymaz. Hakkı Bey’in çevresindekiler de böyle düşündüğü için, bunca toprağa sahip adamın, ağalık etmemesi delilik olarak görülür. Özetlersek, bir yanda kötü yetiştirilmiş, tek hedefi zengin olmak olan ve bu hedefe ulaşmada ruhunu şeytana satmaya hazır, çevresindekileri acımasızca kandıran, duygusuz, hissiz, etrafındakilerce akıllı! görünen bir adam, diğer yanda zengin ama buna önem vermeyen, yetiştiriliş tarzıyla, hayat felsefesiyle, çalışan insana merhamet duyan, kendi ile barışık, delice hırsları olmayan ancak toplum tarafından deli! damgasını yemiş bir başka adam. Orhan Kemal, Topal Nuri tiplemesiyle sanki bugün yaşadığımız kaotik ortamı, delilik derecesindeki toplumsal vurdumduymazlığı, gemisini kurtaran kaptandır anlayışıyla her ne pahasına olursa olsun zengin olma dürtüsünü, acımasızlığa ve duyarsızlığa parmak basarak, milyonlarca Topal Nuri’lerin toplumsal yaşama nasıl bir tehlike oluşturduğunu gösterir Kanlı Topraklar’da. Diğer yandan, bugünkü Hakkı Bey’lere yapıştırılan deli sıfatı ile romandaki Hakkı Bey’in birbiriyle nasıl örtüştüğünü de görürüz.

 

Bu zıt iki karakterin emekçiye bakış açılarındaki farklılıklarla insana verdikleri önemi anlayabiliriz. Topal Nuri’nin basamak olarak kullandığı insanla, Hakkı Bey’in merhametle baktığı insanı şöyle göstermiştir yazar;

……

Kısa kesmek için yerinden kalktı, İzmirlinin yanına gitti, kulağına:

-         Bu cahillerin yanında böyle şeyleri konuşmayalım! dedi.

-         Ne olur?

-         Gözleri açılır!

-         Fena mı?

-         Fena tabiî.

-         Neden?

-         Nedeni var mı? Onlar da ağa olmaya kalkar!

-         Kalksın…

-         Ohooo, dedi Topal, sen ağa, ben ağa, bu ineği kim sağa o zaman? Herkes ağa olursa işleri kim görecek?

……..

 

-*-*-

 

Topal gelip koluna girince Hakkı Bey toparlanarak yürüdü. Yürümese, daha doğrusu topal gelip koluna girmeseydi, Hakkı Bey, karşısında dönen volan, basık çinko örtmeler, içeri dışarı girip çıkan mavi tulumlu erkek, siyah önlük, beyaz başörtülü kadın, kız işçilerden Fransa'yı Fransa, Belçika, daha doğrusu gezip gördüğü Avrupa memleketlerindeki fabrikaları, o fabrikaların ne de olsa uyanık işçilerini düşünmeye devam edecekti. Oralı işçiler, buradakiler gibi öz haklarından habersiz değillerdi. Ağızlarında dönen dilleri, hınçları, patırtı gürültüleriyle "insan", müzik, edebiyat, dünya olaylarıyle ilgilenişleri bakımından "medeni"ydiler.

 

Bugünün modern tavrı ile liberal toplumdaki işini bilen akıllı Topal Nuri’ler ile hayat felsefesiyle yaşama tarzını seçmiş deli Hakkı Bey’leri görünce Orhan Kemal’in nasıl keskin bir toplum analizcisi olduğu da ortaya çıkar.

 

Yazar, diğer yandan Çukurova’daki sözü geçen toprakların üzerinde yaşayan insanların kendilerini bu toprağın bir parçası gibi görmeleri ve onu kaybetmemek için canları pahasına nasıl savunduklarını, ölümü bile göze aldıklarını gösterir. Çünkü toprak, onlar için yaşamın ta kendisidir.

 

Orhan Kemal, Hakkı Bey’e söylettiği şiirinde, bu verimli toprakların dünü ve bugününü anlatır. İnsanın açgözlülüğü, tükenmez hırsı, barışın, kardeşliğin ve aklın önüne set çeker, kavga, kan dökme ve acıların önünü açar.

 

İnsandan önce topraklar vardı,
Sert rüzgarlar,
Tohum.
İnsandan sonra rahatı kaçtı sert rüzgarların, tohumun, bereketli toprakların!

Pay pay oldu topraklar,
Ev ev bölündü dünya,
Kana bulandı topraklar
Kardeş sofraları bozuldu.

 

 

 

 

 

 

Vildan Ç. Tura

[email protected]

 

Everest Yayınları

 


[email protected]