Ana Sayfa

Mirror - Zeynep Günay / Işık Öğütçü - 1 Haziran 2008

 

94 YAŞINDA ORHAN KEMAL

 

Hayatı boyunca yazmayı kendine iş edinen ve  42 esere imza atan Orhan Kemal büyük sıkıntılar çeken yazarlarımızdan biri. Yazdığı her şeyi yaşayan ve sonra kendi birikimleri ve hayal gücüyle tekrar yoğuran Orhan Kemal özellikle köyünden kopup gelmiş işçilerin romanlarıyla ve muhteşem üslubuyla tanınır. Murtaza ve 72. Koğuş en bilinen eserlerindendir. O yazdığı her romanına kendinden bir şeyler katmayı asla ihmal etmez. Topluma ayna tutmayı en iyi başaran yazarımız yaşadığı dönemde yeterince anlaşılamamış ve ekonomik zorluklar içinde yazmak zorunda kalmış.

Orhan Kemal’in ölüm yıldönümü olan 2 Haziran’da onu bir nebze olsa da hatırlamak için Cihangir’deki Orhan Kemal Müzesi’nde oğlu Işık Öğütçü’den dinledik babasını. Kendisi bir hayli dertliydi. Müzeye olan ilgisizlikten yakınan Işık Öğütçü kendi imkanlarıyla babasına nasıl sahip çıktığını anlattı. Yurtdışında Orhan Kemal’e olan ilgiden, babasına ait kitapları ve notları nasıl derlediğinden, Orhan Kemal’in nasıl bir baba olduğuna kadar her şeyi konuştuk.

Sizce Orhan Kemal nasıl bir babaydı?

Biz hep ekonomik sıkıntılar içinde büyüdük.Ben de bir  baba olduğum için onu şimdi daha iyi anlıyorum. Parasız bir babanın psikolojisini, sevdiklerinin ihtiyaçlarını karşılayamamanın verdiği sıkıntıyı hayatı boyunca çekti. Ben  hep babamdan bisiklet istiyordum. Oysa istediğim bisikleti bana ancak 3 yıl sonra alabildi. Şimdi kendimle kıyasladığımda çocuğumun isteklerini imkanlarım dahilinde kısa sürede gerçekleştiriyorum.

İsteklerinizin gerçekleşmesi için çok uzun zaman beklemek sizi üzüyor muydu?

Aile olarak babama  karşı  çok anlayışlı davrandık. Bize bir çikolata alması bile dünyalara bedeldi. Bize olan sevgisini fazlasıyla  gösteren biriydi. Hatta annemi hep kızdırırdım .”Sen beni dövüyorsun ama babam hiç dövmüyor” diye. O da böyle konuştuğum için bana kızardı tabii. Her zaman babam sevgi doluydu. Bu sadece bize karşı değil herkese karşı böyleydi. İnsanları çok severdi. Böyle bir düşünce yapısına sahip olan bir insanın nasıl bir baba olduğunu siz düşünün artık…

Müzenin açılışı için neden 2000 yılına kadar beklediniz?

Ekonomik bir takım nedenlerden dolayı denebilir.Babam öldükten sonra dostlar arasında  konuşulan hep bu müze fikriydi. Oturduğumuz evlerden hiçbiri müze olmaya uygun değildi. 1997’de bu binaya geçtiğimizde ilk aklıma gelen burayı müze yapma fikri oldu. 

Eylül 2000’de  müzeyi açtık. Tüm telif haklarını, Orhan Kemal Roman Armağanını müzenin çatısı altına aldık. Böylelikle bütün çalışmalarımızı  Orhan Kemal Kültür Merkezi’nde yürütüyoruz.

Babanızın izinde yürümeyi hiç düşünmediniz mi?

Aileye bir kahraman yeter. O kuşağın bütün yazarları, çok sıkıntı çektiler. Hem siyasi hem de ekonomik anlamda. Yazar bir babanın oğlu olarak hangi koşullarda yaşadıklarına tanık oldum. Yazarlığın para getirmediğini  istisnalar dışında bilinen bir şey. O nedenle mühendis olarak hayata atılıp aile düzenimi oturtmaya çalıştım. Para kazanmayı tercih ettim. Tabi para kazandıktan sonra  nasıl kullandığınızda çok önemli. Bizi belli bir yaşımıza kadar türlü sıkıntılarla büyüten, adam eden anne ve babamı yaşatmak benim boynumun borcu.

Orhan Kemal’in geçim sıkıntısı nedeniyle çok fazla yazdığı ve kendini tekrarladığını söyleyen eleştirmenlerin babanızı ne kadar anladığını  düşünüyorsunuz?

“Önemli Not” kitabı onlara güzel bir cevap aslında. Babam bu kitapta  bu eleştirilere cevap veriyor.  “Ben bu kadar yazıyorum ama neden bu kadar yazıyorum diye kimse merak etmiyor.”diyor.

Anlayamazlar çünkü eleştirenlerin ekonomik sıkıntısı yok herhalde. Babamın ise hiçbir zaman düzenli maaşı ve ay sonunu getirecek bir geliri olmadı. Senaryolarını çok düşük rakamlara yazardı. Çünkü tencerenin bir şekilde kaynaması lazımdı evimizde. Babamın kitaplarının editörlüğünü yapıyorum, o nedenle yapılan eleştirilerin haksız olduğunu kendim görüyorum. Her kitabını en az 15 kere okudum. Şu an da 42 ayrı kitap var ve biribirine benzer hiçbir kitabını göremezsiniz.

O dönemin yazarları cümleler ve kelime sihirbazları. Kıskanıyorum onları. Babamda asla konu sıkıntısı çekmezdi. Herhangi bir izlenimini hemencecik yazardı. Roman tekniğini bilerek, her şeyden önemlisi de roman yazma işini severek ve inançla yapıyordu. Yoksa bu kadar ekonomik sıkıntının olduğu bir edebiyat dünyasında niye yazsın ki…

Babanızın  Bursa Cezaevinde Nazım Hikmetle geçirdiği dönemde Nazım Hikmet ona şiir değil roman yazmasını tavsiye etmiş. Orhan Kemal bunun üzerine  roman, senaryo, piyes, öykü gibi birçok alanda yazılar yazmış. Sizce babanız hangi alanda daha başarılı…

Babam “Ben bir şairin şiirini okur, üslubunu kapar aynısını yazardım” diyor. Nazım Hikmet’in şiirlerini okuduktan sonra da aynısını yapıyor. Nazım Hikmet de kızıyor tabi. Ama yine de Nazım Hikmet babamın yazdığı bazı şiirleri de  beğenmiş ve “ bunları sakla, birgün yayınlarsın” demiş. Hatta “Yazmak Doludizgin”de bütün o şiirler var. Şiirleriyle ilgili bir anımı anlatayim.1951’de ailece İstanbul’a gelmeden önce kendi kitaplarını bir arkadaşına  saklaması için vermiş. Muhakkak  gelip alacağını söylemiş. Yıllar sonra o kitapları bana getirdiler. İçinde kendi el yazması  notları ve şiirleri vardı. Bunları okuduk. Derleme yaparken ablama yazdığı bir şiiri buldum. Haberimiz bile yoktu böyle bir şiirin varlığından…  Babamın yazdığı daha birçok şey bir takım yerlerde duruyor. Bunları araştırmak, derlemek benim çok hoşuma gidiyor. Bunlar  gelecekte araştırmacılar için iyi bir kaynak oluşturacaktır. Babamın 93 tane şiirini derledim. Böylelikle Nazım Hikmet’in  tavsiyesini yerine getirdim. Tabi ki bana sorarsanız babamı roman ve hikayeciliğe yerleştiririm.

“Önemli Not” kitabında yarım kalmış eserlerini yayınlamak nereden aklınıza geldi?

“Murtaza ve 93 Harbi” babamın yarım kalmış eserleriydi. Özellikle 93 Harbi’ni  tamamlamayı çok istiyordu. Elinde çok fazla doküman vardı. Dedemden de kalan birçok bilginin ışığında yazacaktı Türkiye’nin panoramasını…Birinci Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı’da yaşamış, Türkiye’nin geçirdiği bütün siyasi çalkantılara tanıklık etmiş biri olarak…

Son dönemde “Yaprak Dökümü”, “Sinekli Bakkal” gibi romanlar dizilere çevrilmeye başlandı. Çok da talep görüyor insanlar tarafından. Siz hem babanızın daha çok tanınması hem diğer kitaplarının merak edilmesi hem de Orhan Kemal’in hatırlanması açısından herhangi bir romanın dizi olmasını ister miydiniz?

Onun bütün romanları  film ve dizidir. Zaten çok fazla teklif geliyor. Önümüzdeki sezon “Gurbet Kuşları”nı ekranlarda göreceğiz. Bunun gibi  birkaç proje daha var. Ben bu duruma  çok sıcak bakıyorum. Çünkü görsel olarak sinema ve TV dizileri Orhan Kemal’in sıcaklığını tekrar hissettirip,r  okumasına vesile olacaktır.

Orhan Kemal ne kadar okunursa o kadar  yaşar ve gelecek kuşaklara taşınır.  Orhan Kemal  sadece Türkiye’nin değil dünyanın çok önemli kültür  mirasıdır.

Yaşar Kemal der ki; “Orhan Kemal Büyük bir romancı olarak vardır. Ve bir gün biz ve dünya insanları onu bütün ayrıntıları ile göreceğiz” der. Ben de buna inanıyorum.

Babanızla ilgili yeni projeleriniz var mı?

1970 yılına kadar ki sürede babam ve babamın eserleri  ilgili yapılan eleştirileri toplayıp bir kitap haline getirmeyi düşünüyorum.  Çok uzun zamandır üzerinde çalıştığım karşılıklı mektupları da yayınlamak istiyorum. Bir yere kadar geldim fakat hala kaçırdığım mektuplar olabilir diye projeyi bekletiyorum.

100 yaşına geldiğinde ona bir fotoğraf albümü yapmak istiyorum, çünkü elimde çok fazla fotoğraf var. Böylelikle Orhan Kemal hayranları gerçek bir kaynağa sahip olacaklar.

Orhan Kemal’in kitapları şu an hangi ülkelerde yayımlanıyor?

Babamın sağlığında kitapları eski Sovyetler Birliği ülkelerinde defalarca yayınlandı. 1960’larda İtalya’da, 70’lerde Fransa’da, 80’lerde Almanya’da kitabı çıktı. 2000’den sonra TEDA’yla yurtdışı projeleri hız kazandı. Şu an Yunanistan ve İsrail’de ‘Baba Evi’ yine Yunanistan’da ‘Avare Yıllar’ ve ‘Dünya Evi’ kitapları çıktı. Suriye’de ‘El Kızı’ yayınlandı. Mısır’da ‘Cemile’ yayınlanacak. Sırada İtalya, İspanya, Makedonya var. Haziran ayında İngiltere’de kitabı çıkacak. Bu Türk edebiyatı için çok önemli çünkü İngiliz dilindeki  okuyucu ilk kez Orhan Kemal okuyacak. Bu Türk insanının tanınması ve iki kültürün yakınlaşması için bir fırsat. Kitapta Orhan Pamuk’un bir önsözü olacak.

Orhan Kemal Roman Armağanı’nın amacına ulaştığını düşünüyor musunuz?

İlk başta armağanı oluşturan üyeler hem Orhan Kemal’i yaşatmak hem de ödülü kazanan yazarı teşvik edip daha iyi eserler vermesini sağlamak için bu büyük ödülü düşünmüşler. Her ölüm yıl dönümünde verilen bu armağan artık geleneksel hale gelmiş, 2000 yılından sonra da kurumsal bir hüviyete bürünmüştür. Böylece en prestijli ödüllerden biri olmuştur. Hem Orhan Kemal anılmakta hem de armağanı kazanan yazara ödülü verilmektedir. Ödülün maddi karşılığı olmayan sadece altın-gümüş plaketimiz var. Ama armağanın arkasında önemli bir isim var.Her yıl ödüle katılmak için onlarca yazar ve yayınevi başvuruyor. Bu da armağanın çok saygın olduğunun bir göstergesi. 37 yıl da buraya geldiğine göre bir 37 yıl daha gider diye düşünüyorum.

Orhan Kemal müzesinde neler sergileniyor?

Burada babamın 70 tane fotoğrafı, ilk basım kitapları, kitapların içinde anneme  imzaladığı kitaplar var. Onun hakkında yazılan kitaplar ve tezler var. İlk yayımlanan kitapların bir kopyası mevcut. Birebir çalışma odası var. Masası, kitapları, yadigar daktilosu, battaniyesi… Dedemle ilgili bir köşe de mevcut. Kitapları, İstiklal madalyası…

Müzeye ilgi nasıl?

Okul öğrencileri ve ziyaretçilerin gezdiği, kültür dağarcıklarına pek çok şey ekledikleri mütevazı bir müze burası. Burada tüm Türk insanının hak sahibi olduğu, bir kültür adamının görkemli müzesi burası.Bir gün müzenin kapısından Taksim’e kadar kuyruk oluşacağını hayal ediyorum. Halkımız gerçek sanatçısına mutlaka bir gün sahip çıkacaktır. Buna inanıyorum. Ne zaman olur bilemem. Hayallerimiz değil midir bizi yaşatan...

 

 

                                                                                            Zeynep GÜNAY

 

 


[email protected]