MUSTAFA ASLAN
Orhan Kemal,
yapıtlarında
Anadolu’da yaşayan
herkese yer
vermiştir. Onun
yapıtlarının
zenginliğini,
güçlülüğünü
oluşturan yönlerden
birisi de budur.
Ermenilere de öykü
ve romanlarında
dünya görüşüne uygun
olarak gereken yeri
vermiştir.
Uzam olarak Çukurova
ve İstanbul’u seçen
Orhan Kemal doğal
olarak buralarda
yaşananları
yapıtlarına
taşımıştır,
ayrımcılık yapmadan.
Özellikle yakın
tarihimizi
ilgilendiren
konular.
“İNSANIN GAVURU
MÜSLÜMANI OLMAZ”
Ermeniler’le Orhan
Kemal’in çoğu
yapıtında
karşılaşırız. Bir
Filiz Vardı ‘da
‘Ermeni
mahallesinden’
(s.162) söz eder.
Ermeniler kimileyin
onun yapıtlarında,
Çamaşırcının Kızı
adlı öykü kitabında
yer alan Kötü
Kadın öyküsünde
olduğu gibi bir
düşkünü evinde
barındıran, yardıma
gereksinimi olanın
yardımına koşan
birileri olarak
karşımıza çıkar.
“Bir Ermeni
karısı var,
bodrumunda
barınıyorum... Bazı
düşünüyorum da, hani
ölüverirsem diye…”
(Çamaşırcının
Kızı-Kötü Kadın,
s.15)
İnsanın inanışı ve
etnik kökeni ne
olursa olsun yeter
ki, insan olsun diye
değerlendirir,
yazar. Yağmur
Yüklü Bulutlar
‘da yer aklan
Kötü adlı
öyküsünde sözünü
ettiği gibi.
“…Derken sokağın
nihayetinde bir
madam. Ermeni
madamı. O yağmurda
kadıncağız beni
aramaya çıkmış. Usta
dedi, filan yerde
tanıdıkların bir
sıva işi var, hemen
git. Adresi alıp bir
koşarım… Allah razı
olsun. İnsanın
insanı insandır.
İnsanın gâvuru
müslümanı olmaz.”
(Yağmur Yüklü
Bulutlar-Kötü,
s.82)
TİCARET VE ZANAAT
Ermeniler Anadolu’da
tıpkı Rumlar gibi
ticarette büyük
ağırlıkları vardı ve
zanaatkâr
insanlardı, Kanlı
Topraklar’da
kahramanlardan Topal
Nuri’nin geçmişinden
söz ederken bunu
açıklar.
“Ermeni, Rum
patron, ustabaşılar
yanında zanaatın
çeşidini belledi.”
(Kanlı Topraklar,
s.11)
Eskici Dükkanı’nda
eli açık kunduracı
ustası Dikran’ın
yanında meslek
öğrenir,
kahramanımız.
Kanlı Topraklar’da
Defineci Sırrı Usta
tehcirden önce
Ermeni kuyumcuların
yanında kuyumcuğu
öğrenmiştir.
“Tehcirden çok
önceleri Ermeni
kuyumcuları yanında
gençlik yıllarını
geçirmiş, onlardan
kuyumculuğu bütün
inceliğiyle
bellemişti.”
(Kanlı Topraklar, s.
260)
EMPERYALİZMİN
OYUNU VE ERMENİ
ÇETELERİ
Yazar yapıtlarının
tamamında Ermenileri
Anadolu’nun bir
parçası olarak
görmüş ve öyle de
yazmıştır.
Türkiye tarihinde
çok tartışılan I.
Paylaşım Savaşı
yıllarında yaşanılan
olaylara duyarsız
kalmamıştır. Onun
yapıtlarında bu
konulara fazlasıyla
yer verdiğini
görüyoruz.
İngilizlerin ve
Çarlık Rusya’nın
oluşturduğu Ermeni
çetelerinin
teröründen de söz
eder. Orhan Kemal’in
burada dikkat
çektiği emperyalist
oyundur;
Ermeniler’in
aldatıldığı,
kandırıldığıdır.
Zaten Orhan Kemal “insan”ı
hep sevmiştir ve
güvenmiştir.
Emperyalizmin
halkları nasıl
birbirine düşman
ettiği gerçeğinin
altını çok güzel
çizmiştir.
Halkaların
boğazlaşmasına
karşıdır.
Ekmek Kavgası
adlı öykü kitabında
yer alan Yemişçi
öyküsünde
Ermenilerin İttifak
devletlerinden
cesaret alarak
Çukurova’da
ayaklandıklarını
belirtir.
“…Çukurovalıların
“Kaçkaç” dedikleri
hadise oldu. Kaçkaç,
“Düveli müttefika”
(İttifak
devletleri-y.n.) dan
cesaret alarak
ayaklanan
Ermenilerin yüzünden
yerli halkın Orta
Anadolu’ya göç
etmesiydi.”
(s.103)
Orhan Kemal,
Eskici Dükkanı’nda
Ermeni
ayaklanmasından,
Kanlı Topraklar’da
Çukurova’nın işgal
günlerinde Yenice
(Adana) yolu
üzerinde Ermeni
çetelerince yakılan
Müslüman
Türkler’den,
Topal’ın nasıl
bukalemun kimlik
değiştirip ortama
uyduğunu göstermek
için vermiştir.
“ 1918-19…
Almanlarla
birlikte yenilmişiz.
Fransız Adana’yla
birlikte Antep’e,
Maraş’a girmiş.
Yerlilerin “Kaçkaç”
dedikleri,
Fransız’dan atlar,
eşekler, arabalarla
kaçışlarına bomboş
gözlerle baktı o.
Ermeni yanında
Dikran oldu, Rum
yanında Dimitri.
Yenice yolu
üzerindeki bir
yapıya doldurulup
gazyağı dökülerek
yakıldıklarını haber
aldığı Müslüman
Türklere ağlayıp
acımak şöyle dursun,
omuz silkip geçti.”
(Kanlı Topraklar,
s.s.10-11)
Vukuat Var’da
da Ermeni
çetelerinden söz
eder. Çetelerin
acımasızlığından söz
eder.
“Ermeni çeteleri
Zaloğlu’nun dedesini
yakaladıkları gibi
dereye indirirler.
Bitireceklerdir. Bey
bas bas bağırır.
Çetelerse insafsızca
tokat, tekme,
yumruk. Tam bu
sırada nerdense
durumu haber alan
genç yasin,
çiftesini kaptığı
gibi fırlar.”
(Vukuat Var,
s.s. 68-69)
TEHCİR VE…
Tehcir sırasında
aileler dağılır.
Kimileri çocuklarını
tanıdıkları
komşularına
verirler. Bunlardan
çocuklarının canını
kurtarmak için
Kürtlere teslim
edenler de vardır.
Kürt ailenin yanında
yetişen çocuklar
yıllar sonra
kendilerini Ermeni
olarak
duyumsamazlar.
“Aslen Tercanlı
bir Ermeni kızı olan
Gülpembe kendini
Kürt sanırdı.
Birinci büyük harb
sırasında tehcire
tabi tutulan
annesiyle birlikte
Derzor’a
sevkolunacakken,
annesi, sonu
belirsiz maceralara
evladını da
sürüklememek için,
kızını dost bir Kürt
karısına emanet
ederek, yaşlı
gözleri arkada,
muhacir kafilelerine
karışıp gitmişti.”
(Serseri Milyoner,
s.39)
Ermeni mallarına el
konması tehcir
sonrasına
düşmektedir.
“Harap yapının
sahibi muhtar,
eskiden şalgam
turşusu satan fakir
biri, Ermeni
tehcirinden sonra bu
evi nasılsa eline
geçirmişti.” (Bereketli
Topraklar Üzerinde,
s.65)
Tehcire Ermeni
dostlarından
ayrıldıkları için
üzülen Türkler de
vardır, yazarın
Eskici Dükkanı’nda
anlattığı gibi.
YAĞMA VE EL KOYMA
Baba Evi’nde
kiracı olarak
oturdukları evin Rum
ya da Ermenilere ait
olduğunu belirtir
anlatıcı/yazar. Bu
evin alt katında
giden ev sahibi
Ermeni’nin malları
bir odaya konmuş ve
mühürlenmiştir.
Yazarın annesi komşu
kadınların
ısrarlarına
dayanamayarak bu
eşyaları dağıtır.
Akşam eve geldiğinde
babası önce annesini
bir güzel döver,
arkasından da boşar.
-Gerçi daha sonra
nikah tazelerler.-
Bütün bunların
nedeni Ermeni
mallarını
dağıtmasıdır. Çünkü
karısının yaptığı
suçtur, hükümetin
Ermeni mallarını
koruma altına almak
için koyduğu mührünü
bozmuştur ve hapse
atılabilir.
“ ‘Söyle,’ diye
babam gene gürledi,
‘ ne cesaretle
yaptın bu işi?
Düşünmedin mi,
düşünmedin mi ki
benim şerefim,
haysiyetim söz
konusu? Ya yarın
seni alır
hapsederlerse? Ya
yalnız seni değil,
beni de seninle
birlikte mahkemelere
sevk ederlerse? Bu
ne cehalettir, ya
Rabbi bu ne
düşüncesizliktir!
Hükümetin mührü
nasıl bozulur, buna
nasıl cesaret
edilir?’ ”(s.19)
Ermeni mallarının
nasıl yağmalandığını
yapıtlarında çok
güzel verir. Birçok
zenginliğin altında
yağmalanan, el konan
bu mallar vardır.
Hatta bu el koyma
işler kimi siyasiler
tarafından
yapılmıştır.
“Bu fabrikayı
baban mı
yaptırdıydı? Ermeni
malı. Partimizin
sayesinde ele
geçirip
palazlanınca, sana
onu temin edenlere
karşı yan mı
çiziyorsun?”(Kanlı
Topraklar, s.16)
Küçük Adamın Romanı
dizisinin ikincisi
olan Avare Yıllar’da
Adana’ya
Cumhuriyet’in
kuruluşundan sonra
döner kahramanımız.
Ermeni asilzadesine
ait olduğu söylenen
bir ayna verirler.
“Sonra bir de
kırık ayna olacak…
Tozunu şöyle bir
üfürürsünüz. Bir
Ermeni asilzadesine
aitmiş…”(Avare
Yıllar, s.35)
El konulan ya da
yağmalanan Ermeni
topraklarıyla ilgili
cinayetler işlenir.
Hanımın Çiftliği,
Kanlı Topraklar ve
Kaçak yapıtlarında
bu konuya değinir.
Hanımın Çiftliği’nde
Muzaffer Bey
öldürülür. Kaçak da
ise yine toprak
sorunu nedeniyle
benzer görüntülerle
karşılaşırız.
Sahipsiz kalan
topraklara nasıl el
konulduğunu
“mevzuatın müsait”
olmasıyla açıklar,
Kaçak’ta.
“ ‘Mevzuat’
müsaitti. Sahipsiz
toprakları kim sırtı
sıra on yıl sürer,
eker işlerse
topraklar onun
olabilirdi… Muzaffer
Bey’in sahipsiz
topraklara devlet
kayıtlarıyla sahip
çıkma arefesinde
oluşu, köylüyü
harekete getirmiş,
bir gece şehirden
dönerken pusu kurup
canına kıymışlardı…”
(Kaçak, s.96)
“BİZİM TÜRK’LE
ARAMIZDA NE VARDI? ”
Yaşadıkları yerleri
terk edip giden
Ermeniler’in yurt
özlemlerini,
pişmanlıklarını
Baba Evi adlı
yapıtında çok güzel
dile getirir. Bu
örtülü de olsa
aldatanlara,
kışkırtıp onları
komşularına düşman
edenlere bir karşı
duruş vardır.
Yapılan yanlışın
ayırdına
varmışlardır. Ama
artık çok geçtir.
Geriye dönmeleri
olası değildir. Bu
yapıtta, Orhan Kemal
tıpkı kendisi gibi,
yurdunu geride
bırakıp başka
ülkelere gitmek
zorunda kalan
Ermeniler’in
yaşamlarından
bölümler verir.
“Bir ara: ‘Demek
vatanına döneceksin,
ha?’ diye durakladı.
Yüzümü uzun uzun
gözden geçirdi.
‘Ne mutlu sana,’
dedi, ‘ne mutlu!’
Ve kesinlikle,
“Git oğlum, “diye
ilave etti,
“memleketine git!
Karnının doyduğu
yere vatan derler
ama, kulak asma…”
Düşünceli
efkarlıydı…
‘Allah o bizim
başımızdakilere
rahat yüzü
göstermesin…” diye
söylendi. “Bizim
Türk’le aramızda ne
vardı?’ “ (Baba
Evi, s.67)
Orhan Kemal öteki
kimlikler gibi
Ermeni kimliğini de
yapıtlarında
vermiştir. Tehcir ve
Ermeni mallarının
yağmalanması
konusunda da dünya
görüşüne uygun bir
tavır göstermiştir.
Türk-Ermeni
çatışması konusunu
da sömürgecilerin
bir oyunu olarak
görmüştür. O
halkların
kardeşliğini savunan
bir yazardır. Etnik
kimlikler arasında
çatışma taraftarı
değildir, tüm
yapıtlarında açıkça
görebiliyoruz.
Tersine kardeşçe bir
arada yaşamayı
savunur hep. Orhan
Kemal’e göre,
Ermeniler büyük
devletlerin oyununa
gelmiş işgalcilerle
işbirliği
yapmışlardır.
Ermenilerin
öldürülmesi kadar,
Türklerin Ermeni
çetelerince
öldürülmesini de
yapıtlarında
vermiştir.
Kaynakça:
-Orhan Kemal,
Kanlı Topraklar,
9. Basım: Haziran
2007, Everest
Yayınları, İstanbul
-Orhan Kemal,
Bereketli Topraklar
Üzerinde,
12.Basım: Can
Yayınları,
İstanbul
-Orhan Kemal,
Evlerden Biri,
4. Basım:1994, Tekin
Yayınları, İstanbul
-Orhan Kemal,
Vukuat Var, 5.
Basım: Tekin
Yayınları, İstanbul
-Orhan Kemal,
Baba Evi, 22.
Basım: Everest
Yayınları,
2008-İstanbul
- Orhan Kemal,
Ekmek Kavgası,
14. Basım: Aralık
2007, Everest
Yayınları, İstanbul
-Orhan Kemal,
Eskici Dükkanı,
7. Basım: 1993,
Tekin Yayınları,
İstanbul
- Orhan Kemal,
Çamaşırcının Kızı,
5. Basım:1998, Tekin
Yayınları,
-Orhan Kemal,
Devlet Kuşu,
6.Basım: 1995, Tekin
Yayınları, İstanbul
-Orhan Kemal,
Yağmur Yüklü
Bulutlar, 3.
Basım: 1996, Tekin
Yayınları, İstanbul
-Orhan Kemal,
Oyuncu Kadın, 4.
Basım: 1996, Tekin
Yayınları, İstanbul
-Orhan Kemal,
Serseri Milyoner,
4. Basım:1996, Tekin
Yayınları, İstanbul
-Orhan Kemal, Bir
Filiz Vardı, 6.
Basım:1995, Tekin
Yayınları, İstanbul
-Orhan Kemal,
Avare Yıllar, 6.
Basım: Tekin
Yayınları, İstanbul
Orhan Kemal,
Kaçak, 8.
Basım:1995, Tekin
Yayınları, İstanbul
Berfin Bahar Dergisi
Haziran 2008 / Sayı:
124 |