Ana Sayfa

Berfin Bahar - Haziran 2008 - Mustafa Aslan

 

Orhan Kemal’in Yapıtlarında “Ermeniler”

                                                                                                                                

 

MUSTAFA ASLAN

 

Orhan Kemal, yapıtlarında Anadolu’da yaşayan herkese yer vermiştir. Onun yapıtlarının zenginliğini, güçlülüğünü oluşturan yönlerden birisi de budur. Ermenilere de öykü ve romanlarında dünya görüşüne uygun olarak gereken yeri vermiştir.

Uzam olarak Çukurova ve İstanbul’u seçen Orhan Kemal doğal olarak buralarda yaşananları yapıtlarına taşımıştır, ayrımcılık yapmadan. Özellikle yakın tarihimizi ilgilendiren konular.

 

“İNSANIN GAVURU MÜSLÜMANI OLMAZ”

Ermeniler’le Orhan Kemal’in çoğu yapıtında karşılaşırız. Bir Filiz Vardı ‘da ‘Ermeni mahallesinden’ (s.162) söz eder. Ermeniler kimileyin onun yapıtlarında, Çamaşırcının Kızı adlı öykü kitabında yer alan Kötü Kadın öyküsünde olduğu gibi bir düşkünü evinde barındıran, yardıma gereksinimi olanın yardımına koşan birileri olarak karşımıza çıkar.

“Bir Ermeni karısı var, bodrumunda barınıyorum... Bazı düşünüyorum da, hani ölüverirsem diye…” (Çamaşırcının Kızı-Kötü Kadın, s.15)

İnsanın inanışı ve etnik kökeni ne olursa olsun yeter ki, insan olsun diye değerlendirir, yazar. Yağmur Yüklü Bulutlar ‘da yer aklan Kötü adlı öyküsünde sözünü ettiği gibi.

“…Derken sokağın nihayetinde bir madam. Ermeni madamı. O yağmurda kadıncağız beni aramaya çıkmış. Usta dedi, filan yerde tanıdıkların bir sıva işi var, hemen git. Adresi alıp bir koşarım… Allah razı olsun. İnsanın insanı insandır. İnsanın gâvuru müslümanı olmaz.” (Yağmur Yüklü Bulutlar-Kötü, s.82)

 

TİCARET VE ZANAAT

Ermeniler Anadolu’da tıpkı Rumlar gibi ticarette büyük ağırlıkları vardı ve zanaatkâr insanlardı, Kanlı Topraklar’da kahramanlardan Topal Nuri’nin geçmişinden söz ederken bunu açıklar.

Ermeni, Rum patron, ustabaşılar yanında zanaatın çeşidini belledi.” (Kanlı Topraklar, s.11)

Eskici Dükkanı’nda eli açık kunduracı ustası Dikran’ın yanında meslek öğrenir, kahramanımız. Kanlı Topraklar’da Defineci Sırrı Usta tehcirden önce Ermeni kuyumcuların yanında kuyumcuğu öğrenmiştir.

Tehcirden çok önceleri Ermeni kuyumcuları yanında gençlik yıllarını geçirmiş, onlardan kuyumculuğu bütün inceliğiyle bellemişti.” (Kanlı Topraklar, s. 260)

 

 EMPERYALİZMİN OYUNU VE ERMENİ ÇETELERİ

Yazar yapıtlarının tamamında Ermenileri Anadolu’nun bir parçası olarak görmüş ve öyle de yazmıştır.

Türkiye tarihinde çok tartışılan I. Paylaşım Savaşı yıllarında yaşanılan olaylara duyarsız kalmamıştır. Onun yapıtlarında bu konulara fazlasıyla yer verdiğini görüyoruz.

İngilizlerin ve Çarlık Rusya’nın oluşturduğu Ermeni çetelerinin teröründen de söz eder. Orhan Kemal’in burada dikkat çektiği emperyalist oyundur; Ermeniler’in aldatıldığı, kandırıldığıdır. Zaten Orhan Kemal “insan”ı hep sevmiştir ve güvenmiştir. Emperyalizmin halkları nasıl birbirine düşman ettiği gerçeğinin altını çok güzel çizmiştir. Halkaların boğazlaşmasına karşıdır.

Ekmek Kavgası adlı öykü kitabında yer alan Yemişçi öyküsünde Ermenilerin İttifak devletlerinden cesaret alarak Çukurova’da ayaklandıklarını belirtir.

“…Çukurovalıların “Kaçkaç” dedikleri hadise oldu. Kaçkaç, “Düveli müttefika” (İttifak devletleri-y.n.) dan cesaret alarak ayaklanan Ermenilerin yüzünden yerli halkın Orta Anadolu’ya göç etmesiydi.” (s.103)

Orhan Kemal, Eskici Dükkanı’nda Ermeni ayaklanmasından, Kanlı Topraklar’da Çukurova’nın işgal günlerinde Yenice (Adana) yolu üzerinde Ermeni çetelerince yakılan Müslüman Türkler’den, Topal’ın nasıl bukalemun kimlik değiştirip ortama uyduğunu göstermek için vermiştir.

1918-19…

Almanlarla birlikte yenilmişiz. Fransız Adana’yla birlikte Antep’e, Maraş’a girmiş. YerlilerinKaçkaç” dedikleri, Fransız’dan atlar, eşekler, arabalarla kaçışlarına bomboş gözlerle baktı o. Ermeni yanında Dikran oldu, Rum yanında Dimitri. Yenice yolu üzerindeki bir yapıya doldurulup gazyağı dökülerek yakıldıklarını haber aldığı Müslüman Türklere ağlayıp acımak şöyle dursun, omuz silkip geçti.” (Kanlı Topraklar, s.s.10-11)

Vukuat Var’da da Ermeni çetelerinden söz eder. Çetelerin acımasızlığından söz eder.

Ermeni çeteleri Zaloğlu’nun dedesini yakaladıkları gibi dereye indirirler. Bitireceklerdir. Bey bas bas bağırır. Çetelerse insafsızca tokat, tekme, yumruk. Tam bu sırada nerdense durumu haber alan genç yasin, çiftesini kaptığı gibi fırlar.” (Vukuat Var, s.s. 68-69)

 

TEHCİR VE…

Tehcir sırasında aileler dağılır. Kimileri çocuklarını tanıdıkları komşularına verirler. Bunlardan çocuklarının canını kurtarmak için Kürtlere teslim edenler de vardır. Kürt ailenin yanında yetişen çocuklar yıllar sonra kendilerini Ermeni olarak duyumsamazlar.

Aslen Tercanlı bir Ermeni kızı olan Gülpembe kendini Kürt sanırdı. Birinci büyük harb sırasında tehcire tabi tutulan annesiyle birlikte Derzor’a sevkolunacakken, annesi, sonu belirsiz maceralara evladını da sürüklememek için, kızını dost bir Kürt karısına emanet ederek, yaşlı gözleri arkada, muhacir kafilelerine karışıp gitmişti.” (Serseri Milyoner, s.39)

 Ermeni mallarına el konması tehcir sonrasına düşmektedir.

Harap yapının sahibi muhtar, eskiden şalgam turşusu satan fakir biri, Ermeni tehcirinden sonra bu evi nasılsa eline geçirmişti.” (Bereketli Topraklar Üzerinde, s.65)

Tehcire Ermeni dostlarından ayrıldıkları için üzülen Türkler de vardır, yazarın Eskici Dükkanı’nda anlattığı gibi.

 

YAĞMA VE EL KOYMA

Baba Evi’nde kiracı olarak oturdukları evin Rum ya da Ermenilere ait olduğunu belirtir anlatıcı/yazar. Bu evin alt katında giden ev sahibi Ermeni’nin malları bir odaya konmuş ve mühürlenmiştir. Yazarın annesi komşu kadınların ısrarlarına dayanamayarak bu eşyaları dağıtır. Akşam eve geldiğinde babası önce annesini bir güzel döver, arkasından da boşar. -Gerçi daha sonra nikah tazelerler.- Bütün bunların nedeni Ermeni mallarını dağıtmasıdır. Çünkü karısının yaptığı suçtur, hükümetin Ermeni mallarını koruma altına almak için koyduğu mührünü bozmuştur ve hapse atılabilir.

‘Söyle,’ diye babam gene gürledi, ‘ ne cesaretle yaptın bu işi? Düşünmedin mi, düşünmedin mi ki benim şerefim, haysiyetim söz konusu? Ya yarın seni alır hapsederlerse? Ya yalnız seni değil, beni de seninle birlikte mahkemelere sevk ederlerse? Bu ne cehalettir, ya Rabbi bu ne düşüncesizliktir!  Hükümetin mührü nasıl bozulur, buna nasıl cesaret edilir?’ ”(s.19)

Ermeni mallarının nasıl yağmalandığını yapıtlarında çok güzel verir. Birçok zenginliğin altında yağmalanan, el konan bu mallar vardır. Hatta bu el koyma işler kimi siyasiler tarafından yapılmıştır.

Bu fabrikayı baban mı yaptırdıydı? Ermeni malı. Partimizin sayesinde ele geçirip palazlanınca, sana onu temin edenlere karşı yan mı çiziyorsun?”(Kanlı Topraklar, s.16)

Küçük Adamın Romanı dizisinin ikincisi olan Avare Yıllar’da Adana’ya Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra döner kahramanımız. Ermeni asilzadesine ait olduğu söylenen bir ayna verirler.

Sonra bir de kırık ayna olacak… Tozunu şöyle bir üfürürsünüz. Bir Ermeni asilzadesine aitmiş…”(Avare Yıllar, s.35)

El konulan ya da yağmalanan Ermeni topraklarıyla ilgili cinayetler işlenir. Hanımın Çiftliği, Kanlı Topraklar ve Kaçak yapıtlarında bu konuya değinir. Hanımın Çiftliği’nde Muzaffer Bey öldürülür. Kaçak da ise yine toprak sorunu nedeniyle benzer görüntülerle karşılaşırız. Sahipsiz kalan topraklara nasıl el konulduğunu “mevzuatın müsait” olmasıyla açıklar, Kaçak’ta.

“ ‘Mevzuat’ müsaitti. Sahipsiz toprakları kim sırtı sıra on yıl sürer, eker işlerse topraklar onun olabilirdi… Muzaffer Bey’in sahipsiz topraklara devlet kayıtlarıyla sahip çıkma arefesinde oluşu, köylüyü harekete getirmiş, bir gece şehirden dönerken pusu kurup canına kıymışlardı…” (Kaçak, s.96)

 

“BİZİM TÜRK’LE ARAMIZDA NE VARDI? ”

Yaşadıkları yerleri terk edip giden Ermeniler’in yurt özlemlerini, pişmanlıklarını Baba Evi adlı yapıtında çok güzel dile getirir. Bu örtülü de olsa aldatanlara, kışkırtıp onları komşularına düşman edenlere bir karşı duruş vardır. Yapılan yanlışın ayırdına varmışlardır. Ama artık çok geçtir. Geriye dönmeleri olası değildir. Bu yapıtta, Orhan Kemal tıpkı kendisi gibi, yurdunu geride bırakıp başka ülkelere gitmek zorunda kalan Ermeniler’in yaşamlarından bölümler verir.

“Bir ara: ‘Demek vatanına döneceksin, ha?’ diye durakladı.

Yüzümü uzun uzun gözden geçirdi.

‘Ne mutlu sana,’ dedi, ‘ne mutlu!’

Ve kesinlikle, “Git oğlum, “diye ilave etti, “memleketine git! Karnının doyduğu yere vatan derler ama, kulak asma…”

Düşünceli efkarlıydı…

‘Allah o bizim başımızdakilere rahat yüzü göstermesin…” diye söylendi. “Bizim Türk’le aramızda ne vardı?’ “ (Baba Evi, s.67)

 

Orhan Kemal öteki kimlikler gibi Ermeni kimliğini de yapıtlarında vermiştir. Tehcir ve Ermeni mallarının yağmalanması konusunda da dünya görüşüne uygun bir tavır göstermiştir. Türk-Ermeni çatışması konusunu da sömürgecilerin bir oyunu olarak görmüştür. O halkların kardeşliğini savunan bir yazardır. Etnik kimlikler arasında çatışma taraftarı değildir, tüm yapıtlarında açıkça görebiliyoruz. Tersine kardeşçe bir arada yaşamayı savunur hep. Orhan Kemal’e göre, Ermeniler büyük devletlerin oyununa gelmiş işgalcilerle işbirliği yapmışlardır. Ermenilerin öldürülmesi kadar, Türklerin Ermeni çetelerince öldürülmesini de yapıtlarında vermiştir.

 

Kaynakça:

-Orhan Kemal, Kanlı Topraklar, 9. Basım: Haziran 2007, Everest Yayınları, İstanbul

-Orhan Kemal, Bereketli Topraklar Üzerinde,  12.Basım: Can Yayınları, İstanbul   

-Orhan Kemal, Evlerden Biri, 4. Basım:1994, Tekin Yayınları, İstanbul

-Orhan Kemal, Vukuat Var, 5. Basım: Tekin Yayınları, İstanbul

-Orhan Kemal, Baba Evi, 22. Basım: Everest Yayınları, 2008-İstanbul

- Orhan Kemal, Ekmek Kavgası, 14. Basım: Aralık 2007, Everest Yayınları, İstanbul

-Orhan Kemal, Eskici Dükkanı, 7. Basım: 1993, Tekin Yayınları, İstanbul

- Orhan Kemal, Çamaşırcının Kızı, 5. Basım:1998, Tekin Yayınları,

-Orhan Kemal, Devlet Kuşu, 6.Basım: 1995, Tekin Yayınları, İstanbul

-Orhan Kemal, Yağmur Yüklü Bulutlar, 3. Basım: 1996, Tekin Yayınları, İstanbul

-Orhan Kemal, Oyuncu Kadın, 4. Basım: 1996, Tekin Yayınları, İstanbul

-Orhan Kemal, Serseri Milyoner, 4. Basım:1996, Tekin Yayınları, İstanbul

-Orhan Kemal, Bir Filiz Vardı, 6. Basım:1995,   Tekin Yayınları, İstanbul

-Orhan Kemal, Avare Yıllar, 6. Basım: Tekin Yayınları, İstanbul

Orhan Kemal, Kaçak, 8. Basım:1995, Tekin Yayınları, İstanbul

 

 

Berfin Bahar Dergisi

Haziran 2008 / Sayı: 124


 

[email protected]