Antalya Devlet Tiyatrosu Eskici Dükkanı adlı oyunla konuk oldu
İzmir’e.
Orhan Kemal’in Eskici ve Oğulları romanından oyunlaştırılan yapıt,
2. Dünya Savaşı sonrası ırgatlık ve vasıfsız işçilikten giderek
makineleşmeye doğru yol alan toplum yapısını ve bu yapı içinde
sıkışmış küçük bireylerin umutlarını, korumaya çalıştıkları
değerlerini, düş kırıklıklarını, yalnızlıklarını anlatır.
Küçük eskici dükkanında ekonomik sorunların; aile içi ilişkilerde
ise kuşak çatışmalarının içinde sıkışıp kalan Topal Eskici,
ailesindeki parçalanmanın ve giderek yalnızlaşmasının önüne
geçemeyecektir. Bir ağa torunuyken el bebek gül bebek büyütülen ve
savaşta bir bacağını kaybedip döndüğünde yaşam kavgasına yeniden
başlamak zorunda kalan küfürbaz Topal Eskici kimliğinde, Orhan
Kemal, ülkemizin değişen değerlerini anlatır. Makineleşmeyle
birlikte, insan sevgisiyle dolu küçük mahallelerde bile para
ekonomisinin nasıl egemen olmaya başladığının altını çizer.
Topal Eskici, küçücük dükkanına sığdırdığı yaşamında yozlaşmaya
karşı koymaya çalışırken öfkelidir, uyumsuzdur. Çocuklarını anlamak
istemeyen kişiliğinde, aile değerlerini ve Trablus’ta, bir İtalyan
kurşunuyla ayağını kaybederken inandığı vatan değerlerini ayakta
tutmaya çalışır. Çeşit çeşit Amerikan makinelerine yenik düşen ve
ekonomisi iyice bozulan Topal Eskici’nin her fırsatta dükkanında
istemediği çocukları ise baba baskısından kurtulmak için ataerkil
düzeni kırdığında bedelini ağır ödeyecektir. Kendi hayallerinin
peşinden koşmak için, pamuk tarlalarının sonsuzluğuna bedenlerini
bırakan çocuklar ağır çalışma koşulları, sıtma ve açlığa yenik
düşerler.
Antalya Devlet Tiyatrosu’nda oyunu sahneye koyan Kazım Akşar belli
ki yapıtı sevmiş. Topal Eskici’nin yaşamını, ülkenin gerçeği ile
örtüştürmeye çalışmış. Mahalle insanlarının sıcak ilişkileri,
kavgaları, tartışmaları içinde gösterdiği Eskici’nin yaşamına
paralel olarak kurguladığı Nazım Hikmet şiirleriyle de acı
gerçeklerin değişmediğinin, ateşi ve ihaneti her zaman
görebileceğimizin altını çizmiş.
Ancak, oyunun dekorlarını yapan Suar Şaylan’ın çok mekanı bir arada
gösteren dekor anlayışına yenik düşmüş. Çünkü, ilk sıralardan oyunun
dörtte üçünün geçtiği üst katı görmek olası değil. Oyuncuları
göremeyince de ister istemez oyun kişilerine uzaklaşıyor seyirci. Bu
olumsuzluğa rağmen oyuncular başarılı bir çizgi tutturuyor. Uyumlu
bir birliktelikle gerçekleştirdikleri yaratıları seyirciye samimi
geliyor.
“Gerçekçilik, içinde yaşadığın topluma ayna tutmaktan ibaret
değildir. Asıl gerçekçilik, asıl yurtseverlik, içinde yaşadığın
toplumun bozuk düzenini görmek, bozukluğun nereden geldiğine akıl
erdirmek, sonra da bu bozuklukları ortadan kaldırmaya çalışmaktır.
Yurtseverlik yurdunun insanını sevmek, yani insan gibi yaşamalarını
sağlamaktır” diyen Orhan Kemal’in 1964 yılında fakir ama onurlu bir
Cumhuriyet çocuğu olarak kaleme aldığı Topal Eskici’nin, dükkanını
satın almak isteyen yabancılara söylediği şu son sözleri, ülke
topraklarını karış karış satıp, yabancılardan aldıkları çeklerin
büyütülmüş halini kucaklarında taşıyıp gururla gösterenlere okutmak,
dinletmek gerek.
“Bu ülkenin kurtuluş mücadelesine bacağını vermediyseniz
anlayamazsınız. Bugün dükkanınızı, yarın toprağınızı, bağınızı,
bahçenizi sonrada karınızı, namusunuzu ve ırzınızı... Ülkenin
kurtuluş savaşına katılmayanlar anlayamaz bunu.”
|