Ana Sayfa

Akşam Gazetesi - 8 Aralık 2007 - Gürol Tonbul 

 

Katılmayanlar anlayamaz bunu

 


Antalya Devlet Tiyatrosu Eskici Dükkanı adlı oyunla konuk oldu İzmir’e.

Orhan Kemal’in Eskici ve Oğulları romanından oyunlaştırılan yapıt, 2. Dünya Savaşı sonrası ırgatlık ve vasıfsız işçilikten giderek makineleşmeye doğru yol alan toplum yapısını ve bu yapı içinde sıkışmış küçük bireylerin umutlarını, korumaya çalıştıkları değerlerini, düş kırıklıklarını, yalnızlıklarını anlatır.

Küçük eskici dükkanında ekonomik sorunların; aile içi ilişkilerde ise kuşak çatışmalarının içinde sıkışıp kalan Topal Eskici, ailesindeki parçalanmanın ve giderek yalnızlaşmasının önüne geçemeyecektir. Bir ağa torunuyken el bebek gül bebek büyütülen ve savaşta bir bacağını kaybedip döndüğünde yaşam kavgasına yeniden başlamak zorunda kalan küfürbaz Topal Eskici kimliğinde, Orhan Kemal, ülkemizin değişen değerlerini anlatır. Makineleşmeyle birlikte, insan sevgisiyle dolu küçük mahallelerde bile para ekonomisinin nasıl egemen olmaya başladığının altını çizer.

Topal Eskici, küçücük dükkanına sığdırdığı yaşamında yozlaşmaya karşı koymaya çalışırken öfkelidir, uyumsuzdur. Çocuklarını anlamak istemeyen kişiliğinde, aile değerlerini ve Trablus’ta, bir İtalyan kurşunuyla ayağını kaybederken inandığı vatan değerlerini ayakta tutmaya çalışır. Çeşit çeşit Amerikan makinelerine yenik düşen ve ekonomisi iyice bozulan Topal Eskici’nin her fırsatta dükkanında istemediği çocukları ise baba baskısından kurtulmak için ataerkil düzeni kırdığında bedelini ağır ödeyecektir. Kendi hayallerinin peşinden koşmak için, pamuk tarlalarının sonsuzluğuna bedenlerini bırakan çocuklar ağır çalışma koşulları, sıtma ve açlığa yenik düşerler.

Antalya Devlet Tiyatrosu’nda oyunu sahneye koyan Kazım Akşar belli ki yapıtı sevmiş. Topal Eskici’nin yaşamını, ülkenin gerçeği ile örtüştürmeye çalışmış. Mahalle insanlarının sıcak ilişkileri, kavgaları, tartışmaları içinde gösterdiği Eskici’nin yaşamına paralel olarak kurguladığı Nazım Hikmet şiirleriyle de acı gerçeklerin değişmediğinin, ateşi ve ihaneti her zaman görebileceğimizin altını çizmiş.

Ancak, oyunun dekorlarını yapan Suar Şaylan’ın çok mekanı bir arada gösteren dekor anlayışına yenik düşmüş. Çünkü, ilk sıralardan oyunun dörtte üçünün geçtiği üst katı görmek olası değil. Oyuncuları göremeyince de ister istemez oyun kişilerine uzaklaşıyor seyirci. Bu olumsuzluğa rağmen oyuncular başarılı bir çizgi tutturuyor. Uyumlu bir birliktelikle gerçekleştirdikleri yaratıları seyirciye samimi geliyor.

“Gerçekçilik, içinde yaşadığın topluma ayna tutmaktan ibaret değildir. Asıl gerçekçilik, asıl yurtseverlik, içinde yaşadığın toplumun bozuk düzenini görmek, bozukluğun nereden geldiğine akıl erdirmek, sonra da bu bozuklukları ortadan kaldırmaya çalışmaktır. Yurtseverlik yurdunun insanını sevmek, yani insan gibi yaşamalarını sağlamaktır” diyen Orhan Kemal’in 1964 yılında fakir ama onurlu bir Cumhuriyet çocuğu olarak kaleme aldığı Topal Eskici’nin, dükkanını satın almak isteyen yabancılara söylediği şu son sözleri, ülke topraklarını karış karış satıp, yabancılardan aldıkları çeklerin büyütülmüş halini kucaklarında taşıyıp gururla gösterenlere okutmak, dinletmek gerek.

“Bu ülkenin kurtuluş mücadelesine bacağını vermediyseniz anlayamazsınız. Bugün dükkanınızı, yarın toprağınızı, bağınızı, bahçenizi sonrada karınızı, namusunuzu ve ırzınızı... Ülkenin kurtuluş savaşına katılmayanlar anlayamaz bunu.”


[email protected]