Ana Sayfa

Tavır - Sevgi Duman - Haziran 2008

 

“Bereketli Topraklar”daki yoksulluk...

 

 

Orhan Kemal’in öykülerinin her satırından, hatta her kelimesinden yoksulluk okunur. Suratınıza tokat gibi çarpar bu yoksulluk. Utanırsınız o anki halinizden. Yediklerinizden, içtiklerinizden, üzerinizdeki giysiden, yattığınız yün yataklardan, örtündüğünüz yumuşacık battaniyelerden... Her şeyinizden utanır, kıpkırmızı kesilirsiniz... İnanamaz, “Sahi var mıymış böyle yoksulluk?” diye düşüncelere dalarsınız. Her kelimesi, her harfi doğrudur, yaşanmıştır o öykülerdeki, romanlardaki hayatlar oysa. Fazlası vardır, eksiği yoktur. Hele de o yılların Çukurova’sında, ırgatların, ovanın karın doyuruculuğuna kanıp köylerinden kalkıp ovaya gelen köylülerin yaşadıkları... Orhan Kemal’in romanlarında, öykülerinde yokluğun, yoksulluğun bu derece korkunç oluşu, çoğunlukla inanılmaz gelir okuyana. “Yok hayır böyle bir şey olamaz.” dedirtir yazılanlar. İşte böylesine etkileyicidir Orhan Kemal. Böylesine gerçek ve çarpıcıdır yazdıkları.

 

Bereketli Topraklar Üzerinde, Orhan Kemal’in Çukurova’yı ve Çukurova’nın o dönemdeki yokluğunu, yoksulluğunu, açlığını ve işsizliğini en çarpıcı biçimde anlattığı romanlardan biridir. Erden Kıral da bu romanı güzel bir şekilde beyazperdeye aktarmasını bilmiş.

 

Tuncel Kurtiz, filmde etkili bir rolde oynamakla kalmamış, aynı zamanda filmin senaryosunu da yazmış. 1 Mayıs Marşı’nın bestecisi Sarper Özsan’ın müziklerinin de filmin etkileyiciliğine katkısı büyük. Filmde yer alan türküleri Yavuz Top seslendirmiş.

 

Filmin 30 yıl sonra ülkede yeniden gösterime girmesi ve filmin başına gelenler başlıbaşına film olabilir neredeyse... 1978–1979 yıllarında çekilen film, zamanın sıkıyönetim komutanlığınca yasaklanıyor ve iki haftalık bir gösterimden sonra gösterimden kaldırılıyor. Sonrasında 12 Eylül askeri-faşist cuntası, Altın Portakal Film Yarışması’nın 1980’de yapılmasını yasakladığı için, 1981’deki yarışmaya katılabiliyor ve En İyi Film, En İyi Yönetmen (Erden Kıral) ve En İyi Erkek Oyuncu (Yaman Okay) ödüllerini alıyor. En İyi Film ödülü, filmin “muzır” olduğu gerekçesiyle geri alındığı için Erden Kıral, bu durumu protesto ediyor ve En İyi Yönetmen ödülünü almaktan vazgeçiyor.

 

Filmin orijinal negatifleri, adı şimdi dahi bilinmeyen biri tarafından alınıp götürülüyor ve bu seneye kadar da izine rastlanılmıyor. Erden Kıral’ın, kızına ve yakın arkadaşlarına , “Benden sonra bu filmi bulun ve gösterin.” türünden vasiyet bile bıraktığı Bereketli Topraklar Üzerinde, 1981 yılında Fransa’da yapılan yarışmada Avrupa’nın En İyi Filmi ödülünü de alıyor. Ancak Erden Kıral, yurtdışına çıkışına izin verilmediği için ödülünü almaya gidemiyor. Ödül Komitesi ödülü vermek için Türkiye’ye geliyor ve otelde Erden Kıral’la buluşup ödülü kendisine vermek istiyorlar. Erden Kıral otele geldiğinde birileri onu tehdit ediyor ve otelden uzaklaşmasını istiyor. Böylece Kıral, ödülünü yine alamamış oluyor. Tam beş yıl sonra Fransa’ya gidebilen Kıral, ödülünü yarışmanın yapıldığı merkezden alabiliyor. 

 

Böylesine macera yüklü bir süreç yaşayan film, özverili bir çabayla 30 yıl sonra bulunduğu İsviçre’den alınarak -bunu bizzat Erden Kıral yapıyor ve kendi filminin negatiflerini cebinden para vererek alabiliyor- getiriliyor.

 

Zorlu koşullarda gerçekleştirilen filmin çekimleri sırasında, ekibin parası bitince seti terk eden işçilerin yerine filmin oyuncuları set işçisi olarak çalışmış. Parasızlık nedeniyle haftalıkları dahi ödenemeyen oyuncular, filmi sahiplenmiş ve eşleri dahi, kollarındaki bilezikleri satarak filme destek olmuşlar.

 

Kıral, filmin kendisi açısından önemini şöyle anlatıyor bir röportajında:“Filmin ilginç tarafı, paramız bittiği için sette çalışanlar bizi terk etti, ışıkları ve seti bütün oyuncular taşıdı. Filmi sular içinde pirinç tarlalarında çektik. Dolayısıyla ayağımızı tuhaf böcekler ısırdı, sonra bunlar yaraya dönüştü ve 5–6 yıl geçmedi. Emekle, sevgiyle, imece usulüyle yapılmış bir filmdir. Benim için filmin kendisinden çok yapılışı önemlidir. 28 yıl sonra çocuğumun yüzünü yeniden görmüş oldum. Sevineyim mi bilemiyorum, şaşkınlık içindeyim. Bir yandan da seviniyorum. Çocuğuma ve yakınlarıma ‘Benden sonra bu filmi mutlaka bulun ve gösterin.’ demiştim. Şimdi ele geçirdik.”

 

İşte bir filmin başına ancak Türkiye’de böyle şeyler gelebilir. Bereketli Topraklar Üzerinde, amacı olan, halka bir şeyler anlatma, gerçekleri anlatma derdi olan ve özünde halktan yana bir romandı. Kıral, romanın özüne sadık kaldığı için de, önce sıkıyönetimin gazabına, ardından da 12 Eylül’ün baskısına uğruyor. Filmin yapımcı ortaklarından birinin ihanetine uğrayıp, filmini tam 28 yıl boyunca görememesi de tuzu-biberi oluyor yaşadıklarının… Bu ülkenin faşizm gerçeğini, sadece Bereketli Topraklar Üzerinde filminin yaşadıkları üzerinden çok açık bir şekilde görebiliyoruz.

 

Nedir ki bu romanın (tabi filmin de) suçu? Neden rahatsız etmiştir omzu kalabalık cunta üyelerini? Bir film neden yasaklanır, neden izin verilmez insanların izlemesine? İktidardakilerin neden rahatsız oldukları elbette ki bir sır değil. Gerçekler var çünkü o romanda/filmde. Bakın aslında ne kadar basit bir konusu var filmin.

İflahsızın Yusuf, Köse Hasan ve Pehlivan Ali, ta Sivas’tan kalkıp, hemşehrilerinden birinin fabrikasında belki iş bulacaklarını düşünerek Adana’ya gelirler. Fabrikanın önü ana-baba günüdür. Herkes iş istemekte, adeta iş dilenmektedir. Açlık ve yoksulluk Adana’nın o dönem var olan taşlı sokaklarından, çalışmak için Çukurova’ya hücum etmiş ırgatların, köylülerin, bilcümle emekçinin suratına suratına çarpmaktadır. Tam umutsuzluğa kapılacakları sırada Köse Hasan’ın gayretkeşliği sayesinde fabrikada işe girerler. Umutlanmışlardır ama bu umudun kurtuluşlarına yetmeyeceğini zaman gösterecektir. Yusuf’un açlıktan, evet gerçekten açlıktan ve tedavi olanağı bulamadığı için yakalandığı hastalıktan ölümünün anlatıldığı sahneler, başta belirttiğimiz, insanı kendinden utandıran yoksulluk gerçeğinin, bugüne kadar en çarpıcı biçimde anlatıldığı sahneler olarak önümüze seriliyor. Bunda Kıral’ın rejideki ustalığı kadar, Orhan Kemal’in anlatım gücünün büyük önemi var. Sonrası insanı derinden yaralayan yaşamlar… Çukurova’nın yeni yeni kapitalizme evrildiği ancak yine de sömürünün en katmerlisinin tarımda, “Çukur”daki yansıması olan pamukta yaşandığı dönem, en doğru, en güçlü ve en etkileyici şekliyle Orhan Kemal’in romanlarında, öykülerinde vardır.

 

Yokluğu ve yoksulluğu çok iyi biliyor Orhan Kemal. En başta kendisinin yaşamının filmdeki yaşamdan farklı olmaması belirleyici bu konuda... Sonrasında da gözlem yeteneği geliyor. Köylülüğün, dönemin Çukurova’sının sosyolojik, ekonomik ve kültürel özeliklerini; insanların jest ve mimiklerinden tutalım, şivelerine kadar tüm yönlerini çok iyi anlatan Kemal, sadece Çukurova’nın değil tüm ülkenin en büyük, en değerli yazarlarından biri olduğunu bir kez daha kanıtlıyor bu romanıyla.

 

Romanla filmin bu denli bütünleşmesi de, ender görülen güzelliklerden. Orhan Kemal’in bu çok güzel eserinin, aynı güzellikte beyazperdeye aktarılması, daha sonra da çok güzel filmlere imza atacak olan Erden Kıral sinemasının önemli köşe taşlarından birini oluşturuyor bizce. Bugün sinema adına yapılan zevzeklikler, adına film denilemeyecek, sinema adına hiçbir şey ifade etmeyen acuzeler düşünüldüğünde, Bereketli Topraklar Üzerinde gibi filmlerin değeri bir kat daha artıyor bize göre. O yılların olanaksızlıkları yanında, sinema adına, bu halkın çektiği acıları sanatın diliyle belgelemek adına, sosyalist gerçekçilik adına bedel ödemeyi göze alarak yapılan işler, verilen emekler takdiri hak ediyor gerçekten. Tabi filmin çekildiği dönemin politik koşullarını da gözardı etmemek gerekiyor. Dönem, devrimci mücadelenin en yoğun yaşandığı, insanların neredeyse yediden yetmişe politize olduğu bir dönem. Erden Kıral’ı böyle bir film çekmeye iten sebepleri, bu dönemden bağımsız şekilde düşünmek yanlış olacaktır. Onu koşullayan etkenler arasında bu durumu da saymak gerekiyor kanımızca.

 

Bereketli Topraklar Üzerinde, bu ülkenin filmi, bu halkın filmi. Dönemi anlayabilmek; baskıyı-sömürüyü, toprak ağalarının zulmünü, insanlara verilen değeri; yokluğu-yoksulluğu, en katmerlisinden açlığı görmek için bu filmi izleyin.

 

 

Künye:

Gösterim Tarihi: 1979

Yeniden Gösterim Tarihi: 02 Mayıs 2008

Yönetmen: Erden Kıral

Senaryo: Tuncel Kurtiz, Mahmut Tali Öngören, Erden Kıral

Tür: Dram, Politik,

Yapımcı: Tuncel Kurtiz, Erden Kıral

Müzik: Yavuz Top, Sarper Özsan

Görüntü Yönetmeni: Salih Dikişçi

Eser: Orhan Kemal

Oyuncular: Tuncel Kurtiz, Erkan Yücel, Nur Sürer, Osman Alyanak, Yaman Okay, Özcan Özgür, Bülent Kayabaş, Nuri Sezer, Selçuk Uluergüven, Menderes Samancılar, Erol Demiröz, Funda Gürçen.

 

 


 


[email protected]