Ana Sayfa

Cumhuriyet - Işık Öğütçü - 2 Haziran 2009

 

DÜNYA BİR PENCEREYMİŞ …

 



Orhan Kemal’in “Vukuat Var” kitabını okurken, Elci Cemşir’in kederlendiği anlarda Giritli kebapçıdan çalmasını istediği plaktaki şarkının ismini duyunca duraksadım : “ Dünya bir pencereymiş, her gelen bakıp geçti…”

Unkapanı’nda soğuk kış gecelerini anımsadım. Evdeki sobanın tasarruf olsun diye akşamın pek geç olmayan bir saatinde söndürüldüğünü, üşümemek için yorgan ve battaniyenin altında kıpırdamadan durduğum karanlıklarda, sabahın hiç olmayacağını düşüne düşüne uykuya dalardım. Saatler geçerdi…Bazen yağmur şıkırtısı bazen de rüyamda sandığım bozkırda dört nala giden atlıların “dıgıdık dıgıdık” seslerini duyardım. Üzerimde bulunan örtülere daha bir sıkı sarılırdım, yağmurun seli, koşan atlıların rüzgârı beni kapıp götürmesin diye…

Yıllar yıllar sonra evdeki babamın yadigar daktilosunun başına oturup yazı yazmak için her tuşa basışımda yağmurun ve atlıların sesini bende çıkarmaya başlamıştım. O zaman anladım ki, seslerin rüyamda değil gerçekte, yazmakta olduğu yapıtının satırları olarak kağıda dökülmekteydi. “Vukuat Var” kitabı da bu ses cümbüşü içinde kendi deyişi ile yirmi günde yazılıp çıkmıştı.

BİR TOPLUMUN SORUNLARI HİÇ DEĞİŞMEZ Mİ?

Yazımından elli beş yıl sonra, 1950 yılının Türkiye’sini anlatan bu kitabını okurken salt şarkının ismi değil, günümüzü anlattığı için de önemli buldum. Bir toplumun sorunları onca yıl geçmesine rağmen değişmez miydi? Zenginleşen ülkemizde eğitim ve kültür alanlarında gelişme hızlı bir şekilde sağlanamaz mıydı? Örneğin, çeşitli kurumların yaptığı kitap kampanyaları, yayınevlerinden ve bizlerden istenen kitaplardan anlıyorum ki, hâlâ okullarımıza kitapla dolu kütüphaneler kuramamış, öğrencilerimizin okuyarak aydınlanmalarını sağlayamamışız. Eğitimdeki bu en basit örnek bile sorunların bir hayli süre daha değişmeyeceğini göstermektedir..

Öyleyse, “Dünya bir pencereymiş, her gelen şöyle bir bakıp geçti” mi?

Sanatçı, düşünce ve eylemleriyle toplumun değişim öncüsüdür. Düşüncelerini yapıtlarına yansıttığı yazım eylemcisi mütevazı üstadın, sanatını “insan soyunun müspet bilimler doğrultusundaki en bağımsız koşullar içinde, en mutlu olmasını isteme çabası” olarak tarif etmesi; milyonların insanca yaşamak, doymak, mutlu olmak isterken karşılarına çıkartılan engellerde dahi ümitsiz olmamalarını istemesi; sessizlerin sesi olarak bu uğurda boyun eğmeden onuruyla eserler verirken “kursağımdan hakkım olmayan bir tek kuruş dahi geçmemiştir” diyebilmesi; Orhan Kemal’in bir pencere olan bu dünyadan sadece bakıp geçmediğinin açık ifadesidir...,


 

 


[email protected]