Orhan Kemal’in “Vukuat Var” kitabını okurken, Elci
Cemşir’in kederlendiği anlarda Giritli kebapçıdan
çalmasını istediği plaktaki şarkının ismini duyunca
duraksadım : “ Dünya bir pencereymiş, her gelen
bakıp geçti…”
Unkapanı’nda soğuk kış gecelerini anımsadım. Evdeki
sobanın tasarruf olsun diye akşamın pek geç olmayan
bir saatinde söndürüldüğünü, üşümemek için yorgan ve
battaniyenin altında kıpırdamadan durduğum
karanlıklarda, sabahın hiç olmayacağını düşüne
düşüne uykuya dalardım. Saatler geçerdi…Bazen yağmur
şıkırtısı bazen de rüyamda sandığım bozkırda dört
nala giden atlıların “dıgıdık dıgıdık” seslerini
duyardım. Üzerimde bulunan örtülere daha bir sıkı
sarılırdım, yağmurun seli, koşan atlıların rüzgârı
beni kapıp götürmesin diye…
Yıllar yıllar sonra evdeki babamın yadigar
daktilosunun başına oturup yazı yazmak için her tuşa
basışımda yağmurun ve atlıların sesini bende
çıkarmaya başlamıştım. O zaman anladım ki, seslerin
rüyamda değil gerçekte, yazmakta olduğu yapıtının
satırları olarak kağıda dökülmekteydi. “Vukuat Var”
kitabı da bu ses cümbüşü içinde kendi deyişi ile
yirmi günde yazılıp çıkmıştı.
BİR TOPLUMUN SORUNLARI HİÇ DEĞİŞMEZ Mİ?
Yazımından elli beş yıl sonra, 1950 yılının
Türkiye’sini anlatan bu kitabını okurken salt
şarkının ismi değil, günümüzü anlattığı için de
önemli buldum. Bir toplumun sorunları onca yıl
geçmesine rağmen değişmez miydi? Zenginleşen
ülkemizde eğitim ve kültür alanlarında gelişme hızlı
bir şekilde sağlanamaz mıydı? Örneğin, çeşitli
kurumların yaptığı kitap kampanyaları,
yayınevlerinden ve bizlerden istenen kitaplardan
anlıyorum ki, hâlâ okullarımıza kitapla dolu
kütüphaneler kuramamış, öğrencilerimizin okuyarak
aydınlanmalarını sağlayamamışız. Eğitimdeki bu en
basit örnek bile sorunların bir hayli süre daha
değişmeyeceğini göstermektedir..
Öyleyse, “Dünya bir pencereymiş, her gelen şöyle bir
bakıp geçti” mi?
Sanatçı, düşünce ve eylemleriyle toplumun değişim
öncüsüdür. Düşüncelerini yapıtlarına yansıttığı
yazım eylemcisi mütevazı üstadın, sanatını “insan
soyunun müspet bilimler doğrultusundaki en bağımsız
koşullar içinde, en mutlu olmasını isteme çabası”
olarak tarif etmesi; milyonların insanca yaşamak,
doymak, mutlu olmak isterken karşılarına çıkartılan
engellerde dahi ümitsiz olmamalarını istemesi;
sessizlerin sesi olarak bu uğurda boyun eğmeden
onuruyla eserler verirken “kursağımdan hakkım
olmayan bir tek kuruş dahi geçmemiştir” diyebilmesi;
Orhan Kemal’in bir pencere olan bu dünyadan sadece
bakıp geçmediğinin açık ifadesidir...,