‘Son Ada’ romanıyla ‘Orhan Kemal Roman Armağanı’nı
kazanan Zülfü Livaneli:
‘Siyasetle hayat etle kemik gibi’
“Orhan Kemal’in yazış tarzında müthiş bir
sıcaklık, insan sevgisi ve ‘küçük insan’ı anlatma
özelliği var. Özelliklegenç yazarlar için bir
okuldur o.”
CELAL ÜSTER
2009 Orhan Kemal Roman Armağanı’na, ‘Son
Ada’ adlı
yapıtıylaZülfü Livaneli değer
görülmüştü.Tahsin Yücel, Osman Şahin, İnci Aral,
Semih Gümüş, Refik Durbaş, Özdemir İnce ve A.
Kemali Öğütçü’den oluşan seçici kurul,
Livaneli’nin romanını “toplumsal
sorunlara gerçekçi yaklaşımını fantastik bir
anlatımla yansıtmadaki başarısı” nedeniyle
ödüle değer bulmuştu. Livaneli, ödül ve romanıyla
ilgili sorularımızı yanıtladı.
-‘Son Ada’ adlı
yapıtınız, Orhan Kemal Roman Armağanı’na değer
görüldü. 38 yıldır verilen bu ödül, edebiyatımızın
en köklü birkaç ödülünden biri. Yazarlarımız adına
oluşturulan bu tür ödüller sizce nasıl bir işlev
görüyor?
- Ödüller, özellikle genç yazarları yüreklendirmek,
edebiyat yolunda denemelerini sürdürmelerini
sağlamak için çok önemli. Benim yaşımdaki insanlar
ödül falan düşünecek çağı geçmiş oluyorlar. Ama Orhan
Kemalgibi bir ustanın, yazdığım romanla birlikte
anılacak oluşu heyecan verici bir şey. Aynı şey
Yunus Nadi, Sait Faik ve Necatigil için de geçerli
elbette. Ayrıca yazdığınız roman ne kadar ilgi
görürse görsün, edebiyat çevrelerinin beğenisini
kazanması ayrı bir önem taşıyor. Orhan Kemal Roman
Armağanı seçici kurulunda birbirinden değerli
edebiyat insanları var. Onların, yazdığım romanı
ödüllendirmeye layık bulmaları ve yazdıkları gerekçe
benim için çok değerli.
-Günümüz gözüyle Orhan Kemal’i nasıl
değerlendiriyorsunuz?
- Ne yazık ki Orhan Kemal’le hiç tanışmadım ama Yaşar
Kemal’den onunla ilgili çok anekdot dinledim.
Romanlarıyla beni yetiştiren ustalardan birisidir.
Orhan Kemal’in yazış tarzında müthiş bir sıcaklık,
insan sevgisi ve “küçük
insan”ı anlatma özelliği var. Hani Charles
Dickens’ın bir yazı sırrı var denir ya, bence
Orhan Kemal’in de böyle bir yazış sırrı var. Onun
her eserini okudum, hatta bazılarını birkaç kez.
Bugün genç kuşakların daha çok Orhan Kemal okumasını
isterdim. Özellikle genç yazarlar için bir okuldur
o.
-‘Son Ada’ adlı
romanınız, yakın geçmişin tüm ülkeyi siyasal açıdan
derinden etkilemiş bir olay ve kişisinden yola çıkan
bir yapıt. Edebiyatın ya da sanatın siyasetle
bağıntısı konusunda neler söylemek istersiniz?
- Edebiyatı Stendhal’in
yolda gezdirdiği bir ayna olarak kabul edersek -ki
etmeliyiz bence- bu aynanın içine hayatın her alanı
yansır. Aşk, ölüm acısı, hasret, ihtiras, özveri,
intikam duygusu nasıl edebiyatın konusuysa, siyaset
de hayatlarımızı etkileyen önemli bir öğe olarak bu
aynaya yansımalı. Özellikle Türkiye gibi ülkelerde
siyasetten tamamen kopuk bir edebiyat yapmanın zor
olduğunu düşünüyorum. Çünkü bizler bir haber
bülteniyle hayatları değişen insanlar topluluğuyuz.
Sanatla uğraşan insanlar olarak hepimiz en az birkaç
yakınımızı siyasi saldırılarda yitirmişiz. İçimizde
çok ağır bedeller ödeyenler var. Şairlerimiz hapis
yatmış, yazarlarımız öldürülmüş.
Böyle bir ülkede siyaset ve hayat etle kemik gibi iç
içe geçiyor. Bunları ayırmak ve kendini tamamen
siyaset dışında tutmak için çok özel bir gayret
gerekli. Ama siyasi roman, doğrudan doğruya siyasi
gelişmeleri ve siyasetçileri anlatmak zorunda değil. ‘Son
Ada’ romanında
olduğu gibi alegorik yapılar da kurulabilir. Kaldı
ki dünya edebiyatında Thomas
More’dan, Francis
Bacon’dan,Campanella’dan bu yana adayı
bir siyasi simge olarak kabul etme geleneği var.
Seçici kurulun, romanın bu özelliğine dikkat çekmesi
ve gerçeğin anlatılmasında fantastik unsurların
devreye girebileceğini vurgulaması özellikle hoşuma
gitti.Kafka “Gerçeğe
ancak gerçek dışından ulaşılabilir” demişti.
İddialı görünmek istemem. Belki de tek yol bu
değildir, ama en azından bir yol.