Ana Sayfa | |||
İnternette Orhan Kemal |
|||
|
|||
Cumhuriyet(14 Eylül 2002) |
|||
|
|||
DAHA İYİ BİR DÜNYA İÇİN Hayatın beslediği bir edebiyat bilinciyle yazan usta yazarlardan biridir
Orhan Kemal. Yapıtının tanıklığında hem edebiyatımızın / gelişme süreçlerini,
hemde toplumsal yapıdaki değişimin yansılarını bulmaktayız. Yeni, özgün olanı adlandırmada, sıklıkla bu türden ayırıcı yaklaşımlarda bulunur. Biri ötekine yeğ tutulur veya öylecene olması gerektiği savunulur. ’Öncü’lük rolünü üstlenmiş yazarların yapıp ettiklerine zaman zaman böylesine yaklaşıldığını da gözleriz. Özellikle, yeninden keşfetme duygusunu depreştirip ‘yeni’ ymişcesine sunmak, öylecene de algılamak sayrısına kapıldığımızda yinelenen bir durumdur bu. Ortamını bulamayan ya da şöyle demeli; ortamını yitiren edebiyat ‘kaza’lara her dem açıktır. 1980’lerde Oğuz Atay’ı keşfettik. Ardından Kemal Tahir’e yeniden dönme gereğini duyduk. Yakın zamanlarda da Tanpınar diye tutturduk. Oysa, onlar, belli bir edebiyat ortamında var olmuş, birikimleriyle adlarını bunun iletkenliğinin kitabesinde yazdırmışlardır. ’Okursanız var, okumazsanız yokturlar’ gibi bir sayrılık belirtisi son yirmi yılın virüsü. Orhan Kemal’den bize yansıyan Yapay olana pirim verilince, edebiyatta öncü / gerçekçi / tol-yön açıcılar bir çırpıda yok sayılır oldu. Kemal Bilbaşar, Samim Kocagöz, Reşat Enis, Orhan Kemal bu edebiyat belliğinde yok sayılırdı. Yaşar Kemal’e ise yalan yanlış okumalarla kara çalınmaya başlandı. İşte o sözünü ettiğim eksiklik / yetersizlik salgının ortalığı aldığı şu günlerde size, ’yeni’ / ‘ilginç’ / ’özgün’ yazdığını söyleyenlere, Orhan Kemal’in Murtaza’sından (1952) Kemal Bilbaşar’ın Denizin Çağrışı’ndan (1943) Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam’ından (1959) anımsatmalar yaparsam... Sanırım edebiyat bilgimizin/bilincimizin aldığı ivmeyi / sapmaları da göstermeye denli bir ayna tutmak olacaktır. Reşat Enis’e, Sabahattin Ali’ye, Sait Faik’e, Esendal’a, Orhan Kemal’e ulaşmadan; onların yazdıklarıyla hesaplaşmadan yazarak edebiyat belleğinde yer edinebileceğini sanmak saflıktır. Evet, öyledir, Orhan Kemal ve kuşağı yazarlarının böylesi bir yanı vardır. Sözünü ettiğim bilme / bilgilenme ışığı ile birlikte; bize güzel duygusal ve gösterimsel bir bakışı sunmuşlardı. Yani bugün, edebiyatımızda eksik, yetersiz olanı. Orhan Kemal’den bize yansıyanlara dönüp bakarken ister istemez bunları da düşünüyorsunuz. Bilme, bilgilen(dir)me; hayata ve topluma bakma / tanıma bilincini verme Orhan Kemal kuşağının neredeyse ortak özelliğiydi. ’Aydılık Gerçekçi’ blie edebiyat anlayışının yansıttığı bilincinin izlerinde giderken; o sözünü ettiğim tanıma / tanıklık Orhan Kemal’de tarihsellik, toplumsallık, bireysellik üçleminde buluşur. Onun romancılığı / öykücülüğü insan / toplumun gerçekliliğinin bu boyutlarını içerir. Orhan Kemal, geliştirdiği / kurduğu roman tasarımıyla tanıklığı amaçlar. Toplumun değişme / gelişme dinamiklerine buradan bakar. İnsanın buradaki durumu / konumu, içsel / dışsal gerçekliği anlatısının başat öğesi durumundadır. Doğru ve ilgiyle okumayı bekliyor. Gündelik yaşama bakarken de o yaşamın öznesi olma özelliğini hiçbir zaman göz ardı etmez. Nasıl ki Murtaza tiplemesiyle yozlaşan / çürüyen bir ahlak anlayışını simgelerse; Kudret Yanardağ karakteriyle de oradaki trajikomik olanı ironiye dönüştürür. Değişimle gelen çürümenin anatomisini çizer. Hayatın beslediği bir edebiyat bilinci ile yazan usta yazarlardan biridir Orhan Kemal. Yapıtının tanıklığında hem edebiyatımızın oluşma / gelişme süreçlerini, hem de toplumsal yapıdaki değişimin yansılarını bulmaktayız. Orhan Kemal öykü ve romanlarıyla yeninden keşfedilmeyi değil; doğru, açık, ilgiyle okumayı bekleyen ender yazarlarımızdandır. Kendi sözleriyle yineleyecek olursak: ”Çağımızın pek çok toplumları gibi, içinde yaşadığım kendi toplum düzenimizin de insanları mutlu kılmaktan uzak olduğu su götürmez. Ben, hikaye, roman, tiyatro, oyunlarımla bozuk düzenimizin nedenlerini insanlarımıza göstermek, onları uyarmak, gösterip uyarmakla da kalmayıp bu bozuk düzeni düzeltmeye çaba göstermelerini, bu çabayı elbirliğiyle göstermemiz gerekliliğini yanıtlarım; yanıtlamaya çalışırım. ”Orhan Kemal, bu bakışıyla çağın aydınlığını bize taşımıştır. Eleştirelliği de, iyimserliği de insana / topluma dair daha iyi bir dünya istemiyle doludur. |
|||
|
|||