:orhan kemal öyküsünde yazınsal iletişim,
deneysellik, yaratıcılık ve dil kullanımı. bir örnek: "ürök ninile"
: aysu erden : 05112001
Her öykünün derin yapısında yazarının değer yargıları, yaşama bakış
açısı ve ideolojisi yatmaktadır. Yazarın bu bakış açısını ve değer
yargılarını oluşturan etkenler ise, onun içinde yaşadığı toplumun
sahip olduğu düşünsel akımlar ve inanç dizileridir. Bunlar öykünün
derin yapısında kimi anlam dizgeleri ve kavramsal yapılar
oluştururlar. Çağdaş biçembilim yazarın özgün dil kullanımlarını
inceleyerek bu anlam dizgelerine ve kavramsal yapılara ulaşmaya
çalışır. Böylece hem yazarın değer yargılarını, bakış açısını ve
ideolojisini hem de toplumu etkileyen inanç dizilerini ve düşünsel
akımları keşfetmeye çalışır. Sonuçta yazarın okuyucusuyla, öykü
kişilerinin de birbirleriyle nasıl iletişim kurduklarını keşfeder.
Dolayısıyla, biçembilim bir yazınsal iletişimden sözeder. Yazınsal
iletişim de dilde deneyselliğe ve yaratıcılığa yer verir (Simpson,
1993:4).
Öyküde yazınsal iletişimin deneysellik ve yaratıcılık özellikleri
iki düzlemde ortaya çıkar: (1) Öyküde bilgisellik ve (2) Öyküde
yazınsal anlam.
1. Öyküde Bilgisellik: (Öyküde bilgi bütünü ve dağılımı)
Bir öykünün her tümcesinin içinde, öykü metninin tümüne dağılmış
olan bir bilgi bütününün sadece bir parçası bulunmaktadır. Tüm bu
bilgi parçacıkları öykünün izleksel yapısını oluştururlar.
Tümcelerde izlekle ilgili üç tür bilgi saklıdır (Halliday, 1985:
36-39).
A. Öyküde metin düzleminde bilgiler: Öykü metnindeki sözcük, sözcük
öbeği ve tümce gibi dil birimleridir.
B. Öyküde iletişim düzleminde bilgiler: Öyküde yazarın kişilerarası
düzlemde iletmeyi amaçladığı bilgilerdir.
C. Öyküde düşünsel düzlemdeki bilgiler: Öyküde konu ve içerikle
ilgili olan bilgilerdir.
2. Öyküde yazınsal anlam:
Öykünün yüzeysel yapısındaki dil birimleri derin yapısındaki
anlamları ve kavramları dizgeselleştirirler. Hiç bir dil birimi tek
bir kavramı yansıtmaz. Her biri değişik durumlarda değişik anlamlar
kazanırlar. Her birinin birer anlam çerçevesi vardır (Aksan, 1995:
73-75). Bir dil birimi öyküde birlikte kullanıldığı diğer bir dil
birimine ileriye ya da geriye yönelik olarak kimi anlamlar aktarır.
Öyküde yazınsal anlam üç türlü ortaya çıkar:
A. Sözlük anlamı: Bir dil biriminin temel anlamı
B. Toplumsal anlam: Bir dil biriminin anlamının toplumsal sınıf,
etnik gruplaşma, bölgesel köken, cinsiyet, yaş, eğitim gibi
toplumsal etkenler tarafından belirlenmesi
C. Etkisel anlam: Dili kullanan kişinin duygularını, davranışını,
eğilimlerini ve belirli bir durumla ilgili olan düşüncelerini
yansıtması.
1. Orhan Kemal'in öyküsünde bilgisellik olgusu daha ziyade iletişim
düzleminde ortaya çıkmaktadır. "Ürök Ninile" karmaşık kurgusu,
geriye dönüş yöntemiyle anlatımı ve özgün dil kullanımıyla bir
iletişimsizlik öyküsüdür.
A. Öyküde iletişim düzlemindeki bilgiler olumsuzdur. Çünkü öykü
içindeki kişiler birbirleriyle iletişim kuramamaktadırlar. Orhan
Kemal bu iletişimsizliği özgün bir dil kullanımıyla okuyucusuna
iletmekte ve eleştirmektedir. Orhan Kemal'in eleştirdiği aile ve
toplum içi iletişimsizlik olgusu öyküde şu şekilde ortaya
çıkmaktadır.
(a) Aile içi iletişimsizlik iki şekilde ortaya çıkmaktadır:
-Başkişinin yetişkinlik döneminde karısıyla iletişim kuramaması
-Başkişinin çocukluk döneminde kendisine şiddet kullanan babasıyla
iletişim kuramaması
-Başkişinin çocukluk döneminde boyun eğen pasif annesiyle iletişim
kuramaması
-Başkişinin çocukluk döneminde kıskandığı küçük kardeşiyle iletişim
kuramaması
-Başkişinin annesiyle babasının birbirleriyle iletişim kuramamaları
(b) Toplumiçi iletişimsizlik
Başkişinin bilgisizliğini entellektüel görünerek saklamağa çalışan
ukala arkadaşıyla iletişim kuramaması
(c) Çevreyle olan iletişimsizlik
Başkişinin kendisiyle alay ederek güldüğünü varsaydığı çevre, nesne
ve hayvalarla olan iletişimsizliği
B. Öyküde düşünsel düzlemdeki bilgisellik olgusu içerik ve karmaşık
bir kurgu olarak ön plana çıkmaktadır.
İçerik
Geriye dönüş (flashback) yöntemiyle anlatılan öyküde başkişi,
kendisine acı veren, otuz yıl önceki çocukluk anılarıyla,
içindebulunduğu zaman arasında gidip gelmektedir. Çocukluk ve
yetişkinlik dönemlerinde, çevresine bakış açısında ortak iki eylem
vardır: "Gülmek" ve "inat etmek". Yetişkinlik döneminde çevresindeki
her nesne ve hayvan ona gülmekte ve onunla alay etmektedir:
kiremitler, ahşap evlerin tahtaları, bozuk parkeler, kuru ağaç
dalları, hamallar, fabrikalar ve hayvanlar gülmektedirler. Bu gülen
çevre içinde anıran bir eşek başkişiyi çocukluğuna götürür. Çocukluk
döneminde gülme eylemini gerçekleştiren bu kezde bir kertenkeledir.
Çocuk babasından dayak yedikçe ve ağzından burnundan kan geldikçe
kertenkele onunla gülerek alay etmektedir. Başkişi yetişkinlik
dönemine geri döner. O anda karşılaştığı ukala bir arkadaşına
kertenkelelerin insanla alay ettiklerini bilip bilmediğini sorar.
Adam şaşırmıştır. Başkişi arkadaşının Volter'ın kitaplarını okumayı
çok sevdiğini anlayınca ona Volter'ın kertenkeleler ve eşek
anırtılarıyla ilgili ÜRÖK NİNİLE (elinin körü) adlı kitabını bilmesi
gerektiğini ve Türkçe çevirisinin Milli Eğitim Bakanlığı yayınları
arasında olduğunu söyler.
Kurgu
Öykünün kurgusu birbirine geçen üç dünyadan oluşmaktadır. Bu
dünyalar öyküde sırasıyla altı şekilde ortaya çıkmaktadır:
1. Yetişkinlerin gerçek dünyası (Giriş)
Başkişi ve karısının huzursuz aile ortamı
2. Masalsı dünya (Otuz yıl öncesine geçiş)
Gülen nesneler ve hayvanlar: Gülen eşeğin başkişiyi çocukluğuna
taşıması (yetişkinlikten çocukluğa dönüş)
3. Çocuğun içinde bulunduğu gerçek dünya (Otuz yıl önceki çocukluk
döneminin gerçek dünyası)
Anne, baba ve iki çocuğun oluşturduğu sağlıksız aile yapısı. Çocuğun
eşekten korkan kardeşi yüzünden babasından acımasızca dayak yemesi.
4. Masalsı dünya (Otuz yıl öncesi)
Çocuğun dayak yedikçe onunla alay eden, gülen kertenkele ile
kertenkelenin anne, baba ve kardeşini kendi ailesiyle
özdeşleştirmesi.
5. Yetişkinlerin gerçek dünyası (Otuz yıl sonrası)
Başkişinin arkadaşıyla karşılaşması
6. Masalsı dünya ile gerçek dünya öğelerinin kesiştiği nokta (Sonuç
ve eleştirel yaklaşım)
Başkişinin arkadaşına Volter'in kertenkele ve eşeklerle ilgili bir
kitabının var olduğunu söylemesi
2. Öyküde yazınsal anlam
Orhan Kemal'in öyküsünde dil kullanımlarını toplumsal ve etkisel
anlam taşıyan etkenler biçimlendirmiştir. Bu etkenler yazarın içinde
yaşadığı kesime egemen olan düşünsel akımlar ile yazarın kendi bakış
açısı ve değer yargılarından oluşmaktadır. Dolayısıyla da öyküdeki
dil birimleri, sözlük anlamlarının ötesine geçerek farklı anlamlar
kazanmışlardır.
A. Orhan Kemal'in öyküsündeki dil kullanımlarına toplumsal anlam
katan etkenler şu şekilde sınıflandırılabilir:
a. Toplumsal grup: Aile,
b. Cinsiyet ve akrabalık: Anne, baba, eş, kardeş
c. Yaş: Çocuk, küçük kardeş, yetişkin
d. Eğitim: Bilgisizliklerini örtmeye çalışan entellektüeller
Aşağıdaki örneklerde (1-7), öyküde anne, baba, kardeş ve eş gibi
toplumsal statülerle, akrabalık, cinsiyet ve yaş etkenlerinin öykü
diline nasıl yansıdığı görülmektedir. Sözkonusu örneklerde aile
içindeki iletişimsizlik iki düzlemde ortaya çıkmaktadır. Başkişinin
yetişkinlik döneminde eşiyle olan iletişimsizliği ile çocukluk
döneminde aile üyelerinin birbirleriyle olan iletişim kopukluğu. Bu
aşamada aile üyelerini anne-baba-kardeş-eş olarak sınıflandırmak
olasıdır.
Anne:
Örnek 1: "Anne" denilen esmer, ufak tefek kadın yün örüyordu. Acıdı.
Annesi artık "O adam" gibi "O kadın" değildi. Annesiydi. Anneciği. O
adam madem terslemişti, demek ki annesi de kendisi gibi terslenmişin
biriydi. O adama inat "anneciğim" diye geçirdi. (Orhan Kemal: 272).
Baba:
Örnek 2: Çocuk hiç sevmiyordu bu "baba" denilen adamı. Babasıymış.
Ne olursa olsun sevmiyordu ki. (Orhan Kemal: 270).
Örnek 3: "Baba" denilen beyaz geceliklinin inadına susmadı. (Orhan
Kemal: 272).
Örnek 4: Gene o. Beyaz gecelikli "Baba" denilen. (Orhan Kemal: 272)
Örnek 5: Gecenin kimbilir hangi saatinde uyandı. "Baba" dedikleri
beyaz gecelikli adamın, "Anne" denilen kadına usul usul
anlattıklarını dinledi. (Orhan Kemal: 272)
Örneklere bakıldığında, anne denilen o kadın dil kullanımının
öykünün sonunda anneciğim, anneciğiyle, ufak tefek kadın dil
kullanımlarıyla yer değiştirdiği görülmektedir. Öykünün yüzeysel
yapısındaki bu değişim çocuğun annesine bakış açısının nasıl
değiştiği hakkında bilgi vermektedir. Öte yandan, öyküdeki baba
figürünün sürekli olarak beyaz gecelikli, baba denilen/dedikleri, o
adam dil kullanımlarıyla tanıtılması da çocuğun bakış açısının bu
konuda değişmediğini göstermektedir. Ayrıca, edilgen eylemlerin
(denilen/dedikleri) kullanılması, sevilmeyen babanın kendisine
toplum tarafından istemi dışında nasıl kabul ettirildiğini
göstermektedir.
Kardeş
Orhan Kemal'in kardeşi sürekli şikayet eden ve "zırlayan" olumsuz
bir çocuk olarak tanıtılmaktadır (örnek 11, 13). Başkişi onun
yüzünden babasından dayak yemektedir ve onu kömürcünün oğlu, çingene
masası ve köpek dil kullanımlarıyla tanımlamaktadır (örnek 10).
Ayrıca, başkişi kardeşini kendisiyle alay ettiğini varsaydığı
kertenkeleyle özdeşleştirmektedir (örnek 14, 15).
Eş
Örnek 6: Kadın homurdandı:
-Kudurmuş bu adam. Bana bak, akşam eve gelir, şişe çek, arkama
tendürdiyot sür dersen... (Orhan Kemal: 269)
Örnek 7: Bak yavrum bu senin baba bir, anne bir kardeşin, dört yaş
küçüğün diyordu annesi. "Baban çok kızıyor kardeşini sevmiyor diye.
Bak o daha küçük!"(Orhan Kemal: 270)
Yukarıdaki örneklere bakıldığında Orhan Kemal birbirlerine karşıt
iki eş örneği sergilemektedir öyküsünde. Birbirlerinden çok farklı
olan her iki kadını, yazar, okuyucusuna onların kullandıkları dil
aracılığı ile tanıtmaktadır. Başkişinin karısı saldırgan kişiliğini
yansıtan bir dil kullanırken, annesi boyun eğen, nazik ve edilgen
kişiliğini yansıtan dil kullanımlarına başvurmaktadır. Ancak her iki
kadın da kendi tarzlarında diğerleriyle iletişim kuramamaktadırlar.
Aşağıdaki örnek toplum içinde insanlar arasındaki iletişimsizliğe
işaret etmektedir.
Örnek 8: Koltuğunda bir kitap gene. Belki de bilmem kaçıncı yüzyıl
filozoflarından birinin boktan çevirisi (Orhan Kemal: 273)
Örnek 8'de betimlenen kişi ve kitap toplumda eğitim düzeyinin
düşüklüğü, bilgisizliği saklama eğilimleri, üstün görünme çabaları
ve entellektüellik özentisi gibi etkenlerin arkadaşlar arasındaki
iletişimi olumsuz yönde nasıl etkilediğini gösteren örnek 12'ye
giriş olarak ele alınabilir.
B. Orhan Kemal'in öyküsünde öykü kişilerinin dil kullanımları,
kişilerin düşünce akışına koşut olan gündelik ve duygusal dil
biçimlerinden oluşmaktadır. Bu tür dil kullanımları öyküde şu
biçimlerde ortaya çıkmaktadır:
(a) Sözcük yinelemeleri (örnek 9)
(b) Yarım bırakılmış tümceler (örnek 9)
(c) Argo ve hakaretli sözcüklerin kullanımı (örnek 10)
(d) Soru tümceleri (örnek 11)
(e) Gündelik dil kullanımını yansıtan diyaloglar (örnek 12).
Örnek 9: Kiremitler kırmızı kırmızı gülüyor.
Ahşap evlerin tahtaları kara kara ama gülüyorlar gene de, bozuk
parkeler gülüyor, kuru ağaç dalları...Yolun sağına soluna atık
kaptıkaçtı kadavraları, paslı demirler, beyaz beyaz tozuyan un
fabrikası, un çuvalları taşımaktan ağarmış hamallar, kaldırımın
kıyısına şarıltıyla işeyen beygir, düşünen eşek, gülüyor, gülüyorlar
(Orhan Kemal: 269).
Örnek 10: Kim ne derse desin ne arkadaş olabiliyordu ne de kardeş.
Olamıyordu. Olamadığı için de babası azarlıyordu çokluk. Dayak
yiyordu hatta dayak yeyip azarladıkça büsbütün uzaklaşıyordu
"kardeş"inden. İnadına: "Kömürcünün oğlu O!" diyordu kardeşinden
ötürü. "Çingenelerden aldık onu!" diyordu. Dedikçe de babasının
azarı artıyordu, arttıkça zulmediyordu kardeşine "Arap!" diye;
"Çingene Maşası", "Köpek" diye. Sonraları kimselere duyurmadan daha
da artırdı kötü lafları (Orhan Kemal: 270).
Örnek 11: Zırlayan çocuk da kardeşi miydi? (Orhan Kemal: 270)
Örnek 12: -Peki kertenkeleler hakkında ne biliyorsun?
- Ben mi?
- Bizden başka birisi var mı burada?
- Kertenkeleler... ama bize okulda kertenkeleleri okutmadılar ki.
- Kertenkelelerin insanla alay ettiklerini bilir misin?
...
- Koltuğundaki kitap kimin?
- Volter'in.
- Volter'i çok mu seviyorsun?
- O halde Volter'in kertenkeleler üzerine yazılmış bir kitabı
olduğunu da bilmen lazım.
- Bilmiyorum.
- Bilmen lazım dedim. Büyük eksiklik. Kertenkeleler ve eşek
anırtılarıyla ilintili (Orhan Kemal: 273).
C. Orhan Kemal öyküsünde sık sık yinelediği anahtar sözcüklere kimi
etkisel ve toplumsal anlamlar yüklemektedir. Bu nedenle de öykü
içinde sözkonusu sözcükler sözlük anlamlarının ötesinde çağrışımlara
sahiptirler. Orhan Kemal bu sözcüklerin alam ve kavram alanlarını
genişletmiştir. Öykünün içinde çok özel bir yere sahip olan bu
sözcükler iki ad (eşek, kertenkele), iki eylem (gülmek, inat etmek)
ve bir ad tamlamasını (ürök ninile: elinin körü) oluşturmaktadır. Bu
dil kullanımlarının öyküdeki toplumsal ve etkisel anlamları şu
şekilde ortaya çıkmaktadır.
Eşek: Başkişiyi yetişkinlik döneminden çocukluk dönemine taşıyan,
daha sonra da tekrar geri getiren bir etken (örnek 13-14).
Kertenkele: Başkişinin çocukluk döneminde kendi zavallığıyla alay
ettiğini varsaydığı masalsı bir yaratık (örnek 14-15)
Gülmek: Alay etmek, umursamazlık belirtisi olarak kullanılan bu
eylemin öyküdeki anlam alanı içinde mutluluk ve sevinç duyguları
bulunmamaktadır.
İnat etmek:Alaylara ve çekilen acılara karşı direnme, kendini
kanıtlamaya çalışmak.
Ürök ninile:Öykünün başlığı olan bu belirtili ad tamlaması ikinci ve
son kez öykünün sonunda ortaya çıkmakta ve başkişinin
alaycı,eleştirel tutumunu ve topluma boşvermişliğini
sergilemektedir.
Örnek 13: Eşek birden anırmasaydı adam ayılıp kendine gelemeyecekti.
Eşeğe baktı, yıllarca öncenin böyle bir gününde, tıpkı böyle gülen
bir çevre içinde birdenbire anıran bir eşeği hatırladı. Eşek
anırmasaydı hatırlamayacaktı oysa. Hatırladı. Şimdi artık yirmi,
yirmibeş, belki de otuz yıl öncenin ardında kalmış eşek ve ufacık
çocuk başlamıştı zırlamaya. Beyaz gecelikli entarisi içinde iriyarı
bir adam öfkeyle koşarak gelmişti. Çocuk hiç sevmiyordu bu "baba"
denilen adamı. Babasıymış. Ne olursa olsun, sevmiyordu ki!... İşte
böyle güneşli bir gündü eşeğin otuz yıl önce anırışı. Babası beyaz
geceliğiyle koşarak gelmişti. "Gene yılan gibi soktun çocuğu değil
mi?"
Oysa eşeğin birden anırışından sonra korkmuştu kardeşi... (Orhan
Kemal: 270)
Örnek 14: Duydu aldırmadı. Kertenkele de duymuştu bunları. Ona öyle
geldi ki, yiyeceği dayağı bekliyor kertenkele. Kızdı. "Babam beni
dövse bile ben gene senden güçlüyüm. Bir sopa, bir taşla kırabilirim
kafanı!"
Kertenkele hep gülüyor sanki yiyeceği dayağı bekliyordu.
Kertenkele bakmasa, gülmese, inadına gibi ufacık dilini içeri sokup
çıkarmasa çabuk çabuk belki de "Ben ağlatmadım onu" derdi. "Eşek
anırdı, korktu. Benim suçum yok." diyebilirdi, demedi kertenkelenin
inadına (Orhan Kemal 271).
Örnek 15: Ufacık avucundaki kanı muslukta yıkarken kertenkeleyi gene
gördü. O kertenkele miydi, başkası mı? Belki de kertenkelenin
kardeşi ya da karısı, annesi... Ama karısı, annesi olamazdı. Karısı
ya da annesi olsa duvar yarığından dilini çıkararak bakmaz, bakarken
gülmezdi. Bu herhalde küçük kardeşi olacaktı... (Orhan Kemal: 271).
SONUÇ
Orhan Kemal "Ürök Ninile" adlı öyküsünün karmaşık kurgusu (izleksel
yapısı) içindeki bilgi bütününü ve dağılımını yaratıcı, deneysel ve
özgün bir dil kullanımıyla her tümceye ve her paragrafa ustalıkla
yerleştirmiştir. Bu özellikler yazarın okuyucusuyla güçlü bir
yazınsal iletişim kurmasını sağlamaktadır. Orhan Kemal'in
okuyucusuyla kurduğu bu iletişimi oluşturan olgular öyküde dört ayrı
düzlemde ortaya çıkmaktadır:
1. Öykünün derin yapısında bulunan kavramsal yapılar, anlam
dizgeleri
2. Bilgisellik ve kurguda anahtar sözcüklerin kullanımı
3. Toplumsal ve etkisel anlamların yazınsal anlamı biçimlendirmesi
4. Yüzeysel yapıda özgün ve yaratıcı bir dil kullanımı
5. Yüzeysel yapıda özgün ve yaratıcı bir dil kullanımı
Öyküdeki bu düzlemleri kısaca şöyle özetlemek olasıdır:
1. Öykünün derin yapısında birbirlerini tamamlayan üç ayrı dizge
bulunmaktadır.
A. Yazarın toplumun belirli bir kesimini başkişinin bakış açısından,
onun deneyimlerinden yola çıkarak betimlemesi
B. Toplumdaki kimi kurum ve ilişkileri başkişinin bakış açısından
eleştirmesi (aile-eğitim düzeni)
C. İnsanlar arasındaki iletişimsizliği tartışması (aile bireyleri ve
arkadaşlar arasında)
Öykünün derin yapısındaki bu üç dizgenin temelinde ise toplumun
belirli bir kesiminin yaşama bakışı, davranış biçimi ve değer
yargıları yatmaktadır ve tüm bunlar öykü başkişisinin beyin
süzgecinden ve dil kullanımından yola çıkılarak okuyucuya
ulaştırılmaktadır.
2. Bilgisellik ve Kurguda anahtar sözcüklerin kullanımı
Orhan Kemal öyküsünü geriye dönüş yöntemiyle anlatmaktadır. Öykünün
kurgusunu iki ayrı dünya oluşturmaktadır. Öykü boyunca, bu iki
dünya, çeşitli şekillerde iç içe geçmekte ve başkişi birinden
diğerine ulaşmaktadır. Yazar öyküdeki bu geçişleri kullandığı kimi
anahtar sözcüklerle gerçekleştirmektedir. Bu sözcüklerin kavram
alanları sözlük anlamlarından daha geniştir. Bunlar öykü içinde
ileriye ve geriye yönelik gönderimlerde bulunarak başkişinin her iki
dünya arasında gidip gelmesini sağlamaktadırlar. Her biri yazarın
kurduğu dünyalarda tekrar tekrar ortaya çıkmakta ve her seferinde
bir önceki kullanımından daha farklı bir anlam taşımaktadır. İşte bu
tür dil kullanımı sayesinde okuyucu başkişiyi izlemekte onunla
birlikte hareket etmektedir. Öyküdeki dünyaların yinelenen dil
kullanımları sayesinde iç içe geçmelerini ve sonunda birbirleriyle
kesişmelerini şu şekilde açıklamak olasıdır:
A. Gerçek dünya öykünün giriş-gelişme-sonuç bölümlerinde üç kez
ortaya çıkmaktadır.
Giriş: Başkişinin yetişkinlik döneminde karısıyla ve çevreyle olan
iletişimsizliğini içermektedir. Bu dünyada etkin olan bir anahtar
sözcük vardır:
Eşek (ad): Eşeğin anırması başkişiyi çocukluğunda başka bir eşeğin
anırdığı ve kardeşini korkutup ağlattığı zamana taşır.
Gelişme: Başkişinin tüm yaşamını ve davranış biçimini etkileyen
çocukluk döneminin gerçekliğinin anlatıldığı bölümdür. Bu dönemin
anahtar sözcükleri eşek ve kertenkeledir. Başkişi kardeşinin eşekten
korkarak ağladığını ispat edemez ve babasından dayak yer. Acıyla
ağlarken odada daima bir kertenkele vardır.
Sonuç: Başkişi tekrar yetişkinlik dönemine döner ve ukala
arkadaşıyla karşılaşır.
B. Masalsı dünya: Öykünün giriş ve gelişme bölümlerinde (yetişkinlik
ve çocukluk dönemlerinde) iki kez ortaya çıkmaktadır.
Giriş: Başkişi yetişkinlik döneminde çevresindeki her şeyin
kendisine güldüğünü varsayarak kendine masalsı bir dünya yaratır. Bu
gülen çevrede etkin olan bir eylem vardır: Gülmek. Herşeyin gülmesi,
sevinç, mutluluk ve neşeyi değil, sadece alay etmeyi
çağrıştırmaktadır.
Gelişme: Masalsı dünya başkişinin çocukluk döneminin gerçekçi
dünyasına koşut olarak ortaya çıkmaktadır. Bu dünyanın üç anahtar
sözcüğü vardır:
Kertenkele (ad): Sürekli dilini çıkararak gülen masalsı yaratık.
Gülmek (eylem): Kertenkelenin çocukla alay etmesi.
İnat etmek (eylem): Acılara direniş.
C. Gerçek dünya ile masalsı dünyanın Volter'in hayali kitabında
kesiştiği noktada, hem gerçek hem de masalsı özellikleri kavram
alanları içinde birlikte barındıran eşek ve kertenkele sözcüklerinin
koşut kullanılmaları ve öykünün başlığının ikinci ve son kez
yinelenmesi.
3. Toplumsal ve etkisel anlamların yazınsal anlamı biçimlendirmesi
Yazarın öykü kişilerine kulandırttığı dilin oluşmasında toplumsal,
etkisel etkenlerin büyük etkisi vardır. Öyküde yaş, cinsiyet,
toplumsal sınıf ve kültürle ilgili olarak verilen dilsel ipuçları ve
bilgiler, okuyucunun, öykü kişilerinin davranış biçimlerinin
arkasında ve kişiler arasında çıkan çatışmaların temelinde yatan
nedenler hakkında çıkarımlarda bulunmasına yardımcı olmaktadır. Bu
durum şu şekilde ortaya çıkmaktadır:
1. Öykü kişilerinin konuştukları dil gündelik, akıcı, düşünce
akışına koşut, toplumdaki konumlarını ve kültür düzeylerini
yansıtacak niteliktedir (örnek 6,7,11,13)
2. Öykü kişilerinin yaşama bakış açılarını yansıtmaktadır (örnek
1-5).
3. Öykü kişileri konuşurken sözcük yinelemeleri, yarım kalmış
tümceler, argo ve soru tümceleri kullanmaktadırlar (örnek 9-11).
4. Yüzeysel yapıda özgün ve yaratıcı dil kullanımı
Öyküdeki dil kullanımında iki temel özellik göze çarpmaktadır.
A. Üçüncü şahıs tekil kullanımıyla anlatım
Orhan Kemal öykü planının dışında kalmaktadır. Tüm öykü kişilerine
"O" adılıyla seslenmekte, onların ne düşündüklerini, hissettiklerini
bilmektedir. Onları dilediğince hareket ettirme, konuşturma
özgürlüğüne sahiptir. Yazar zaman ve mekanla sınırlı değildir ancak
bu tür anlatımda yer yer araya girerek kimi yorumlarda
bulunmaktadır. Diğer bir deyişle, Orhan Kemal üçüncü bir kişinin
ağzından anlatmanın verdiği anlatım özgürlüğünü özgün ve yaratıcı
bir biçimde kullanmaktadır.
B. Söz Sanatları (Anahtar sözcüklerin simgeselleştirilmesi ve
kişileştirme)
Orhan Kemal anahtar sözcükleri sadece kendisinin yarattığı özel ve
özgün simgeler olarak vurgulamaktadır. Onun simgeleri tek bir öyküde
kullanılan ve bir kez daha ortaya çıkmayan ve gelenekselleşmeyen
özgün simgelerdir. Ayrıca hayvan ve nesneleri de kişileştirmektedir.
KAYNAKÇA
Aksan, Doğan (1995) Şiir Dili ve Türk Şiiri, Ankara: Engin Yayınevi.
Erden, Aysu (1998) Kısa Öykü ve Dilbilimsel Eleştiri, Ankara:
Gündoğan Yayınevi.
Halliday, M.A.K. (1985) An Introduction to Functional Grammar,
London: Edward Arnold.
Orhan Kemal (1996) "Ürok Ninile" Yağmur Yüklü Bulutlar, İstanbul:
Tekin Yayınevi 3. Basım, ss: 269-274.
Simpson, Paul (1993) Language, Ideology and Point of View, London:
Routledge.
Bu yazı daha önce aşağıdaki yerde yayınlanmıştır:
Erden, Aysu (2000) "Orhan Kemal Öyküsünde Yazınsal İletişim,
Deneysellik, Yaratıcılık ve Dil Kullanımı-Bir örnek:"Urok Ninile",
Edebiyatçılar Derneği Yayınlari 18), Ankara: Damar Ltd. Şti. ve
Lazer ofset, ss:15-29 |