Orhan Kemal’in eserinden uyarlanan televizyon dizisi
Hanımın Çiftliği, romanın ruhuna sadık kalayım derken, dizinin her
unsuruna sirayet eden bir dekoratif ruh üretmiş ne yazık ki.
Ama ne dekoratif ruh!
Kültür sanat meselelerinde dekoratif ruh çok tehlikelidir aslında;
tezahürü daha çok ‘overdose’ olarak ortaya çıkar. İnsan kendini
tutamaz çünkü, bu dekoratif canlandırma işlerine dalınca; biraz
daha, biraz daha, yürür gider. Hani bir nevi, kız akşam sanata
gitmiş işlemesini öğrenmiş, kalkmış bütün elbiseyi tepeden tırnağa
işlemiş misali!
Ayrıca bu overdose hali bulaşıcıdır da.. oyuna da sirayet eder,
hatta karakterleri bile etkiler, değiştirir icabında; dönemi,
siyaseti tanımlamaya, dekora ve kostüme de yayılır nihayetinde.
Hanımın Çiftliği dizisi, bir dönem dizisi olduğundan, yani o dönemin
gerçekliği ve buna bağlı biçimlenmesi bu gün yaşanmadığından –ayrıca
tam olarak da bilinmediğinden- bu virüsün (dekoratifliğin)
yerleşmesi çok daha kolay olur; özellikle bir dizi için dekorun
neredeyse bütünüyle kurulduğu durumlarda bu tuzak daha da risklidir.
Orhan Kemal’in Hanımın Çiftliği üçlemesindeki yalın ama derinlikli
gerçeklik ile, Kanal D’nin Hanımın Çiftliği dizisindeki yüzeysel
dekoratif gerçeklik, birbirlerinin tam olarak zıttı bence.
1950’ler… Sicilya!
Kültürel bir esinlenme dışında Hanımın Çiftliği dizisi, Türkiye’de
değil de Güney İtalya’da, Sicilya’da 1950’lerde geçen bir
sosyo-kültürel betimleme çalışması gibi geldi bana yer yer.
1950’lerde Adana’da bir çırçır işçisinin, sevdiği kızı bisikletinin
önüne bindirip, ayan beyan mahallesinde dolaştırması, bu arada arka
sokaklarda açıkça öpüşmeleri, o dönemin hangi gerçekliğine uyuyor?
Dizinin en dikkat çekici eksiği, karakterlerin oluşturulmasındaki
hazırlıksızlık bence; karakter inşasında seyircide bir karakter
algısı oluşmuyor. Örneğin babanın bir terminatör gibi diziye düşmesi
ve fazlasıyla saldırgan halinin dramaturjik bir ön hazırlığı yok.
Kaldı ki yazar, romanında, Cemşir’i (Güllü’nün babası) özellikle
inceden inceye örgülemiştir. Evet sert bir adamdır Cemşir; dayak
atar, sömürür ama terminatör gibi bir tip değildir. Kaldı ki,
–naçizane görüşüm- Hanımın Çiftliği’nin Cemşir’i gibi bir tipin, bu
şekliyle hayatta da karşılığı yoktur, öyle bir adamı yaşatmazlar
çünkü, o yaşa gelemez anlayacağınız; yani bu derece overdose bir
karakter yapılanması var Cemşir’de.
Kültürel ve edebi tahrifat
Orhan Kemal, romanının daha ilk sayfalarında Adana-Çukurova
popülasyonunun sosyo-kültürel farklılıkları üzerinde özellikle
durmuştur; Kürtlerin, Türklerin, Arap uşaklarının, Boşnakların altı
çizilmiştir.
Mesela Cemşir Kürttür, romanda; “Keyfe te hoşe?” der. Oysa dizide
Cemşir olsun; kızı Güllü’nün romanda Arap uşağı olan sevgilisi Kemal
olsun, Türk gibi konuşlandırılmış, kültürel aidiyetleri
belirtilmemiş. Ayrıca romanda Cemşir’in oğlu Hamza’nın kebapçıdaki
diyalogları, neden dizide meyhane sahnesinde Muzaffer Bey’in yeğeni
Zaloğlu’nun diyalogları olarak çıktı karşımıza, bunu da anlamış
değilim. Hamza karakteri romanda babası kadar işlenmiş ve
jestüeliyle, jargonuyla net olarak biçimlenmiştir. Romanda o
sahnedeki Hamza’ya ait olan diyaloglar, onda bırakılsaydı şayet, hem
Hamza’yı hem de o dönemin ortamını tanımamıza yardımcı olurdu.
Ayrıca romanda, saat 23.00’ten sonra içki verilmediği için, rakı
alıp içmeye devam etmek için eve giderler. Dizide eve gidip kahve
yaptırttılar Güllü’ye. Oysa Cemşir’in sarhoş arkadaşlarıyla, içinde
genç kızının ve karısının uyuduğu tek göz odaya gidecek ve içmeye
devam edecek kadar pervasız olduğu anlatılmak istenmiştir romanda.
Hanımın Çiftliği dizisinin gerçeklik olgusuyla ilgili ciddi
sorunları var. Bu gerçeklik, hem dönemin tarihsel ve sosyal
özellikleriyle ilgili, hem de dizinin romandan uyarlanması
işlemleriyle ilgili. Bu haliyle ciddi bir kültürel ve edebi tahrifat
söz konusu bence.
Görsel açıdan başarılı
Dizinin görsel zanaatına gelince.. yönetmen Faruk Teber ve ekibi
oldukça başarılı bir çalışma yapmışlar. Ayrıca, Mazlum Çimen ve Saki
Çimen’in, dizinin pek çok dramaturjik aksaklığını ve kusurunu
neredeyse örten ve akışı sağlayan orijinal müzik çalışması da
dikkate değer.
Şunu da belirtmek isterim ki, görüntü yönetmeni Oktay Başpınar,
romanı oldukça başarılı bir biçimde resmetmiş.
Gold Film ve Faruk Turgut’un yapımcılığını üstlendiği Hanımın
Çiftliği, Cuma akşamları Kanal D’de. |