Ana Sayfa

Taraf Gazetesi - Zeki Coşkun - 2 Eylül 2009

 

Hanımın Çiftliği, yeniden

Evet sayın seyirciler, bir başyapıt daha ekranlarda...

Orhan Kemal’in ölümsüz eseri Hanımın Çiftliği.. büyük aşklar, büyük sürprizlerle geliyor!

***

Böyle sunuluyor yeni dizi.

Gazete haberlerine bakılırsa, Türkiye’de bir ilk gerçekleşiyor: Dizi daha başlamadan, fragmanı internette tıklanma-izlenme rekoru kırıyormuş... Recep İvedik ve AROG’la sinema sektörünün kullandığı etkili-ucuz tanıtım yollarından interneti televizyoncular da keşfetti demek ki. Hayırlı olsun.

Edebiyat klasiklerine başvurulması, her şey bir yana, ekran estetiği açısından sevindirici. Reşat Nuri’nin Yaprak Dökümü romanı güncellenip entrika boyutu hayli abartılınca fenomen haline geldi. Bu da konu-senaryo sıkıntısı çeken dizi sektörünü benzer hazır kaynaklara yöneltti: Romanlara.

Reşat Nuri’nin bir başka yapıtı Dudaktan Kalbe girdi hemen devreye. Ardından en klasiklerden, birkaç kez filme de alınmış Sinekli Bakkal yine günümüze ve televizyona uyarlandı, olmadı. Türk romanının olduğu kadar sinemasının da klasiklerinden Gurbet Kuşları da ekranda aynı akıbete uğradı, tutmadı.

Halit Ziya’nın Aşk-ı Memnu’sunu “ilk modern Türk romanı” olarak nitelenir. Halit Refiğ’in 1975’te ekrana uyarladığı dizi de Türk televizyon dramasının, ilklerinden sayılır. Yaklaşık 30 yıl sonra aynı yapıtı yeniden ve güncel yorumla ekrana getirmek, riskti.. tuttu.

***

Hanımın Çiftliği’nde de aynı durum söz konusu. O da yakın zamanın dikkat çeken TV dizilerinden biriydi.

Orhan Kemal, 1958’de yayımladığı Vukuat Var’ı 1961’de Hanımın Çiftliği’yle sürdürmüş, 1970’te Kaçak’la noktalamıştı.

Bu üçlemenin ilk yapıtı Vukuat Var’ı Nejat Saydam (1972), son cildi Kaçak’ı Memduh Ün (1980) filme aldı. Hanımın Çiftliği’ni ise TRT döneminin son başaralı edebiyat uyarlamaları arasında anmak gerekiyor.

Demokrasi, Toprak ve Kadın

Orhan Kemal, kendi ifadesiyle “iyimser gerçekçi”dir.

Yaşadığı dönemin, dünyanın, ülkenin.. müthiş gözlemcisi, çözümleyicisi ve iyimseridir. Bir aralar “devrimci romantizm”den söz edilirdi. Belki de bu tanıma en uygun yazardır o.

Boş, hayali duygusallık falan ilgisi yoktur ondaki romantizmin. İnsanın her şeye karşın “iyi” olduğuna, olacağına inanmaktan ibarettir. En yaban, kaba, vahşi, en korkak, bencil yanlarını da görür, anlatır ve sonuçta hep iyiden yana “umut” vardır, küçük bir ışık düzeyinde bile olsa...

***

Hanımın Çiftliği üçlemesi, bu yönden bakıldığında Orhan Kemal yazarlığının tüm özelliklerini içinde barındırır. Öncesi ve hemen ertesiyle Demokrat Parti dönemini konu eder burada. Memleketin ve özelde Çukurova’nın “demokrasi”ye ve aynı zamanda kapitalizme geçiş sürecidir anlatılan.

Toprak ağalığından Batılı eğitim görmüş yeni kuşakla modern tarım işletmeciliğine adım atış... Ve öte yandan rejimin yenilenmesi, “demokrasi”ye geçiş.

Şöyle ki; “Yıl 1948. Memlekette bayrak bayrak dalgalanan haksızlıklara, keyfi idareye “Artık yeter!” diyen afişlerle çalkalanan Demokrasi modası. Demokrat Parti iktidara gelince, ‘Sûr-u İsrafil’ ötecek, binler, milyonlarca yıllık ölüler mezarlarından ayağa kalkacak, ‘Mizan’ kurulacak, ‘Münkir - Nekir’ sorulacak, herkesin ‘Defter-i âmâl’i açılacak, cezalılar cezalarını görecek, dünya ‘piyr-ü pâk’ olup, haksızlık ortadan kalkacak”tı.

Ne var ki, “Demokratlar, 1950 seçimlerinde iktidarı alıp koltuklarına kurulunca, ne ‘Defter-i âmâl’ açılmış, ne de ‘Münkir - Nekir’ suçlulardan hesap sormuştu.”

***

Sahipsiz toprakları köylülerin kullanımından çıkartıp kendi mülkiyetine geçirtmeye uğraşan Avrupa görmüş Muzaffer Ağa geleceği gördüğünden, DP’de saf tutmuştur. Yeğeni “Zaloğlu” namlı üflesen uçacak Ramazan’ın nikâhına aldığı işçi kız Güllü’yü de onun elinden kapıp almış, “hanım” yapmış mıdır? Yapmıştır...

Ama kader ne gösterir? Artık adı değişen ve de “Hanım” olan Güllü, çiftliğin tek sahibi olur...

***

Ekranda bunlardan hangisini, ne kadarını göreceğiz bakalım.


[email protected]