Edebiyatımızın önemli adlarından Orhan Kemal ölümsüzlüğünün 95.
yaşında' Halkını iyi anlayan ve anlatan bir yazar olma özelliği
vermektedir bana göre, ölümsüz olma hakkını. Yazarın 95. yaşında
bütün yapıtlarını yayımlayan Everest Yayınları tarafından Hanımın
Çiftliği, Vukuat Var ve Kaçak'ın yeni basımları yapıldı.
KADINLAR VE ÇOCUKLAR
Orhan Kemal'in yapıtlarında kadınların ve çocukların önemli bir yeri
vardır. Hemen her yapıtında onları belirgin bir şekilde görmemiz
olası. Vukuat Var, Hanımın Çiftliği ve Kaçak adlı romanlarına
baktığımızda kadınların ve çocukların kahraman olarak öne
çıktıklarını rahatlıkla duyumsayabiliriz.
Vukuat Var ve Hanımın Çiftliği'nde Güllü öne çıksa da öteki kadın
kahramanlar da ondan geri kalmazlar. Kaçak da ise Hacer adlı bir
kadınla karşılaşırız oğlu Hüseyin'le birlikte.
Kadınlar ve çocuklar Orhan Kemal'in Hanımın Çiftliği üçlemesinde
kimileyin tacize uğrayan, dövülen, sömürülen, üstüne kuma getirilen,
ucuz işgücü görülenler olarak karşımıza çıkar. Kimileyin de Vukuat
Var'daki gibi oğlu öldürülen bir ana kılığında canlanır, romanın
tümcelerinden.
Kaçak'ta kocasının yıllar önce terk edip gittiği Hacer tacize karşı
savaşımı kadar yaşamın zor koşullarıyla da yaka paça olmaktadır.
Ekonomik nedenlerle oğlu Hüseyin'in üç tekerlekli bisiklet isteğini
yerine getirememek ise kadına anlatılmaz bir acı yaşatmaktadır.
Orhan Kemal'in romanlarında her kadın bir yaşam demektir. Öyle
rastgele okunup geçilebilecek türden değillerdir.
TOPRAK SORUNU VE BİREYSEL TERÖR
Orhan Kemal'in Hanımın Çiftliği üçlemesinde her okur farklı izlekler
görebilir. Ama üç yapıtın da eksen aldığı konu toprak sorunudur.
Topraksız ya da az topraklı köylünün içler acısı durumunu çok
abartıya kaçmadan anlatmıştır. Vukuat Var'dan başlayarak Muzaffer
Bey gibi büyük toprak sahiplerini ve Habib gibi ekip dikeceği,
ekmeğini çıkaracağı toprağı olmayan köylü tipi' Yazar, Vukuat Var,
Hanımın Çiftliği ve Kaçak'ta büyük toprak sahiplerinin ve topraksız
köylünün durumunu ortaya koymuştur.
Üçlünün son kitabı olan Kaçak'ı hazırlayan zemin ise yazarın toprak
sorununun çözümüne bakışını göstermektedir. Toprak ağası Muzaffer
Bey'i ekip diktikleri sahipsiz toprakları üstüne tapulamaya kalktığı
için öldüren Habib'in kaçak yaşama serüvenini anlattığı yapıtında
ise yazarın iç hesaplaşma yaptırdığı kahramanı aracılığıyla bireysel
terörle bunun çözülmeyeceği görüşüdür. Çünkü Muzaffer Bey ölmüştür
ama yerine Güllü geçmiştir. Değişen bir şey olmamıştır. Kaçak'ın
kahramanlarından Habip'in gerçekte istediği Muzaffer Bey'in el
koyduğu sahipsiz, devlete ait toprakların paylaşımıdır. ''Yıllar
yılı sahipsiz tarlalar yatar durur bizim orda. Ağa da sürer köylü
de. Kim önce sürer ekerse ürün onun. Bu tuttu tarlalara sahip çıktı.
On yıl sırtı sıra ekti, biçti. Onuncu yıl mahkemeye başvurdu,
sahipsiz tarlaları üstüne kaydettirmeye kalktı. Kalktı ama, köyde
homurtular aldı yürüdü. Ben çekip vurmasam bir başkası yapacaktı bu
işi.' (Kaçak, s. 159)
SİYASAL TARİHİMİZ
Orhan Kemal siyasal tarihimizi ilgilendiren önemli konulara her üç
kitabında da değinmiştir. İttihat Terakki Fırkası'ndan başlayarak
tek partiden çok partili yaşama geçiş süreci ve 'Küçük
Amerika'lılaştırılmaya başlandığımız, devletçilik yerine liberal
anlayışın ekonomide öne çıktığı DP yıllarını eleştirel bir şekilde,
roman kahramanlarının içinde bulundukları koşulları da dışarıda
tutmayarak vermiştir.
'Artık Yeter!' deyip CHP'den hesap sormaya gelen DP bir süre sonra
hesap sorulacak duruma gelmiştir. Ayrıca Kaçak'ta DP döneminde
ülkedeki gerilime Atatürk'ün Fethi Okyar'a kurdurttuğunu belirtilen
SCF (Serbest Cumhuriyet Fırkası) döneminde yaşananlar örnek
gösterilerek 'demokrasi modası'ndan söz eder. DP'nin ülkeyi
sürüklediği kargaşa ortamına İsmet Paşa'nın izin vermeyeceğini
kahramanın ağzından vererek roman içinde bir tartışma başlatır.
Amerika'nın DP'yi düşürmek için İsmet İnönü'ye olur vermeyeceğini
karşı bir tez olarak sunar bu tartışmada. Çünkü Amerika bütün
dünyanın işlerine karışmakta, kendine bağlı yönetimler oluşturma
derdindedir.
'Demirkıratlık Serbest Fırka'cılığa benzemez. Duyduğuma göre o vakit
bu işlere Amerika karışmıyormuş. Şimdi Amerika bütün dünyaya
karışıyor. Kendi idaresini her yerde yaymak istiyormuş. İsmet Paşa
Demirkıratlığa paydos diyemez.!' (Kaçak, s.80)
Siyasal tarihimizde önemli bir dönemeç olan Amerika'nın 'Marşal
Yardımı' Hanımın Çiftliği'nde tarımda makineleşme öne çıkarılarak
verilmiş. Yazar açıkça söylemese de bu yardımla ülkemize Amerikan
emperyalizminin girdiğini görüyoruz. DP'nin iktidarını biraz da
'Marşal Yardımı' açısından irdelemektedir.
Büyük toprak sahiplerine göre, makineleşme 'ırgat tahakkümünü'
kıracaktır. Bu aynı zamanda yeni işsizler demektir. Köylerde
topraksız köylünün yolu artık zorunlu olarak gurbete düşecektir.
İşsizliği, çalışanların sorunlarını, çarpık kentleşmeyi de öteki
yapıtlarında insanımıza sunmuştur, yazar. '' Yeni yeni ziraat
makineleri vereceklerdi. Beleşe yakın ücretle, uzun vadeli. Bu
sayede ırgat tahakkümünden kurtulacaktı.' (Hanımın Çiftliği, s.74)
DİN VE DİN ADAMI
Hanımın Çiftliği'nde ağırlığını duyumsadığımız din konusu Orhan
Kemal'in laik yanının bir göstergesidir... Dini, Orhan Kemal Vukuat
Var adlı yapıtında çalışanların durumlarının düzeltilmesi için
verdikleri mücadele önünde bir engel olarak görür. Kızıl tehlikeye
karşı, yani komünizmle savaşımda kullanıldığını belirtir. DP
döneminde gericiliğe verilen ödünleri üçlünün ilk yapıtı olan Vukuat
Var adlı kitabında DP tarafından yapılan yanlışlıkları ve sonrasını
gösterir. Gericiliğe ödün verildiğinde zaman içinde laiklikten öte
devleti ortadan kaldırmaya yelteneceklerdir yazarın öngörüsüne göre.
'''Komünizme karşı baraj' olsun diye göz yumulan bu güç, demek günün
birinde dal budak salacak, sonra da önüne geçilmez hal alacaktı'
Çünkü görünen köy kılavuz istemezdi. Gemi azıya almışlardı. Gün
gelecek laiklik maiklik, devlet mevlet güme gidecekti.' (Vukuat Var,
s.110)
Dindarla bir alıp veremediği olmayan yazar, yarattığı 'Kabak Hafız'
tipiyle din sömürücülerinin gerçek yüzünü ortaya koymuştur.
Edebiyatımızda din sömürücüsü yapan tiplere rastlansa da Orhan
Kemal'in Kabak Hafız tipinin onlardan ayrılan ve birleşen birkaç
yönü vardır. Bunlar arasında bir din adamı olmasına karşın bu
kişinin hiçbir din kuralına uymamasıdır. Dinin yasakladığı ne varsa
hepsini yapar. Geçimini sağlamak için kullanır yani din ticareti
yapar. Çıkar sağlamak için ezan saatini bile değiştirir Hanımın
Çiftliği'nde anlatıldığı gibi. Yalnız dini olarak değil felsefi
olarak da hiçbir değeri yoktur. İkiyüzlüdür, anında renk ve biçim
değiştirir, çıkarının gösterdiği yola kolaylıkla girer. Kimileyin de
dini kendine bir kalkan olarak kullanır. Bu yolla insanlar üzerinde
baskı kurar. Yaptığı yanlış işlerin anlaşılmaması, üzerine
gelinmemesi için din ve dini kurumları istediği gibi kullanır.
''Bırakıp geldiği köyün imamıydı Kabak Hafız. Latası, kocaman
sarığı, kallavi kahve fincanıyla köy kahvesinin kapısı önüne atardı
iskemlesini çokluk. Kahvenin yarısı Demokrat, yarısı Halkçı'ydı.
Kabak Hafız ne şişi, ne de kebabı yakmamak, bir başka deyimle ne
kızı verip, ne de dünürcüyü darıltmamak için politik anlamda
birbirine zıt iki ayrı kampı tutan kahve halkından uzak ama her iki
bölüğe de hoş gözükmeye dikkat ederdi. İşte bu içinden pazarlıklı,
eline eteğine pis imamı köylü bir gece Muzaffer Bey'in metresi
Gülizar'la bastırmıştı.' (Kaçak, s.54 )
Hanımın Çiftliği üçlemesinde olduğu gibi Orhan Kemal'in öteki
romanlarında da etkin bir kahraman olarak görmediğimizde bile
herhangi bir yolla Kabak Hafız'ın sözü geçer, din istismarı söz
konusu olduğunda.
KİMLİK ZENGİNLİĞİ
Kimlikler, bir ayrışma yerine birleşme unsuru (sınıfsal kimlik
dışında) olarak görmüş ve yapıtlarına da yaşamına da yansıtmıştır.
Yazarın yapıtlarında kimlikten söz ederken kolektif kimlikler
üzerinde durmak gerek bence. Sınıfsal kimlik bunların başında gelir.
İşçileri başarılı bir şekilde anlattığı yapıtlarında işverenlerin de
yer alması bir o kadar başarılıdır. Sınıf çatışmasını anlattığı
yapıtlarında grev, lokavt, sendika' gibi sözcükler kullanmıştır.
Bölge ve yerel kimlik, Vukuat Var, Hanımın Çiftliği ve Kaçak'ta
Çukurova'dır. Uzam olarak seçtiği Hanımın Çiftliği üçlüsünde,
yakından tanıdığı bölgenin yer adlarından, yiyecek türlerine,
argosuna, deyimlerine kadar yararlanır.
Yapıtlarında dini kimliği de bulduğumuz yazar Çukurova'daki etnik
kimlikleri de yapıtlarına almıştır: Türk, Kürt ve Arap' Yazar bu
kimliklerin dil ve kültür özelliklerinden yararlanmıştır, Hanımın
Çiftliği üçlemesinde. Kimi zaman bir Arap'ı anlatırken konuşmaları
Arapça; bir Kürt'ü anlatırken de Kürtçe vermiştir.
'Avlu halkı kadının çığlığına merakla koşup, çevresini alıvermişti
hemen. Türkçe, Kürtçe, Arapça konuşmalar veryansın gidiyor'' (Vukuat
Var, s.186)
Orhan Kemal'in Hanımın Çiftliği üçlemesi toplumumuzu tanımamızın
yanında, insanı anlamayı kolaylaştıran yapıtlardır. Çünkü her üç
yapıtta anlatılanlar insanın yaşamı güzelleştirme çabasından başka
bir şey değildir.
95'inci doğum gününü kutladığımız Orhan Kemal ölümsüzlüğünü daha
nice yıllar okurları ve yapıtlarıyla kutlayacaktır, insan ve
insanlık var olduğu sürece'
Vukuat Var/ Orhan Kemal/ Everest Yayınları/ 410 s.
Hanımın Çiftliği/ Orhan Kemal/ Everest Yayınları/ 360 s.
Kaçak/ Orhan Kemal/ Everest Yayınları/ 226 s.
|