Orhan Kemal’in roman dünyası, Türkiye’nin 19. Yüzyılın sonlarından
1960’ların sonuna kadarki tarihsel sürecinde yaşadığı olguların
edebiyatın gözüyle anlatımıdır. Kırdan kente göçler, nüfus
mübadeleleri, tarımın geçirdiği değişim onun romanlarındaki karakter
ve olay örgüsünün ana temasını oluşturur. Doğrusunu söylemek
gerekirse, Türk edebiyatındaki edebi ‘tip’ eksikliği Orhan Kemal’de
asla hissedilmez ve onun yarattığı karakterlerin dünyasına
hâkimiyeti bütün romanlarında ilk göze çarpan özelliklerden biridir.
Yarattığı karakterlerin dünyasına o kadar hâkimdir ki, sayfalar
süren diyalogların akışında okuyucu yorulmaz, sıkılmaz ve
konuşmaların ortasında kalmış ve sohbete katılıyormuş hissine
kapılır. Onun karakterleri her zaman sıradan kişilerdir ve o
kişilerden ölümsüz tipler yaratmayı başarmıştır.
Fakat Orhan Kemal’i önemli bir eleştirel gerçekçi sanatçı yapan,
yaşadığı toplumsal olguyu edebi bir üslupta yansıtmayı başarmış
olmasıdır. Onun anlattığı Türkiye’nin toplumsal, ekonomik ve siyasal
olarak yaşadığı yakıcı dönüşümdür. O bir köy romancısı değildir ama
kentlere ucuz emek ırmağı olarak akan köylünün yaşadığı sömürü
çarkının nasıl döndüğünün estetik edebi bir anlatıcısıdır. Kadın
işçi karakterlerinin kentlerde yeni gelişen sanayi çarkında her
türlü sömürü çarkında nasıl ortaya çıkmaya başladığını Türk
edebiyatında ilk gören Orhan Kemal’dir. O, yoksul çocukların,
işçilerin, kentle yeni karşılaşmış köylünün, toprak ağalarının
topraklarında feodalite koşullarında çalışan ırgatların, kadınların,
eğreti işçi mahallerindeki yoksul hayatların romancısıdır. Belirgin
bir şekilde hümanisttir. Umutsuzluğa onun hiçbir eserinde
rastlanmaz. İnsanlar, etnik kimlik, din, dil ve diğer renkleriyle
kişilik kazanmazlar onun eserlerinde; insanları var eden yaşadıkları
koşullardır, etnik kimlileri değil. Rumlar, Ermeniler, Yahudiler
Kürtler, Türkler, Araplar onun eserlerinde hümanist bir çizgide
mutlaka buluşurlar. Makinenin, teknik bilginin, fabrikanın kısaca
emeğin insan bilinci üzerindeki dönüştürücü etkisini estetik bir
dille anlatmayı başarmıştır. Onun bütün eserleri Türkiye’de toplumun
yaşadığı tarihsel değişimin aynası gibidir. Olgular, olaylar,
karakterler, kısaca bütün dönüşüm aslında Osmanlı’dan Cumhuriyet’e
oradan da 1960’lara kadar somut gerçekliğin edebiyatın romanın
dünyasında bulduğu karşılıktır. Anadolu’yu tanımanın yolu
edebiyattan geçiyorsa bunun birinci durağı hiç tartışmasız Orhan
Kemal’in yazdıklarıdır. Çünkü Murtaza, Eskici ve Oğulları, Bereketli
Topraklar Üzerinde, Gurbet Kuşları, 72.Koğuş, Hanımın Çiftliği,
Vukuat Var, Kanlı Topraklar gibi romanları konu, karakter ve olay
örgüsü bakımından Türk edebiyatıyla birlikte dünya edebiyatının da
baş eserleri arasına girmeyi çoktan hak etmiştir.
Kısacası, Türkiye’yi ve onun yüz elli yıllık serüvenini anlamak için
Orhan Kemal eserleri ciddi ve keyifli bir okuma macerasıdır.
|