“Kimi sevdin?” “Kimseyi, ama herkesi.” “Anlamadım.” “Anlayamazsın
da. Bir kadını sevmek kolaydır, ama bütün kadınları, bütün
çocukları, bütün insanları sevmek, sevebilmek…”
“Mümkün mü bu?”
Kadir İncesu
Yeniyetme bir topçunun veya popçunun –sahada, sahnede, dışarıda- her
yaptığını olay diye ekranlara getirenler, manşetlere çıkaranlar,
sözüm size; bugün -15 Eylül- Orhan Kemal’in doğum günü…
Orhan Kemal 95 yaşında…
‘Orhan Kemal’den söz etmek ne kadar reyting getirir, kaç gazete
fazla sattırır?’ diye düşünmeyin artık. Açın ekranlarınızı ve
sütunlarınızı Orhan Kemal’e…
Yalnızca, “… yüzlerce hikâye, roman, senaryo ve tiyatro yazdım…
Kalemimden başka hiçbir geçim imkânım yok. Ama kalemimi hiç mi hiç
‘daha iyi geçim için’ araç olarak kullanmadım, satmadım… Sanat
çabalarım, yeniyi, doğruyu, ileriyi bulmak, kendimi aşmak içindir.
Halka dönük, halktan yana bir yazarım” diyen Orhan Kemal’e değil;
Nâzım Hikmet, Sabahattin Ali, Rıfat Ilgaz, Enver Gökçe, Hasan
İzzetin Dinamo, Ömer Faruk Toprak, Şükran Kurdakul, A. Kadir, Attila
İlhan, Aziz Nesin, Bekir Yıldız, Metin İlkin, Fahri Erdinç, Kemal
Bilbaşar, Kerim Korcan, Muzaffer Buyrukçu, Reşat Enis, Samim
Kocagöz, Fakir Baykurt, Erdal Öz, Talip Apaydın, Adnan Binyazar,
Adnan Özyalçıner, Mehmet Başaran, Tahsin Yücel, Mahmut Makal, Burhan
Günel, Osman Şahin ve Öner Yağcı’ya da…
Müze deĞİl, sankİ ev
Ailesi, ölümünden 30 yıl sonra Orhan Kemal adına bir müze açtı
Cihangir’de…
Kiraya verilse küçümsenmeyecek bir gelir getirecek bir binada hem
de…
Müzede Orhan Kemal’in 70 fotoğrafı, ilk basım kitapları, yurtdışında
yayınlanan kitapları, onun için yazılmış kitaplar sergileniyor.
Çalışma odası, daktilosu, yatağı, masası, kitapları, kullandığı
eşyalar, elbiseler ile birlikte babası Abdülkadir Kemali’nin özel
eşya ve kitapları da ziyaretçilere sunuluyor.
Orhan Kemal’in anılarını yaşatmak, düzenin çürümüşlüğünden korumak
için çalışanların başında ise Orhan Kemal’in oğlu Işık Öğütçü
geliyor… Işık Öğütçü, Everest Yayınları tarafından yayımlanan
‘Yazmak Doludizgin – Günlükler ve Şiirler’, ‘Önemli Not --Yarım
Kalmış Eserler ve Seçilmiş Düzyazılar’ ile “Abdülkadir Kemali Bey’in
Anıları” adlı kitapları da yayına hazırladı…
Orhan Kemal Müzesine, sık sık uğrarım. Yeni yayımlanan çocuk
kitapları ve ‘Hanımın Çiftliği’ dizisi nedeniyle bir kez daha gittim
müzeye. Işık Öğütçü her zamanki güler yüzüyle karşıladı beni… Bu
karşılanış bana özgü bir şey değil, özellikle belirteyim. Müzeye her
geleni aynı sıcaklıkla karşılıyor görevli arkadaşlarımız…
Aslında orası hiçbir zaman bir müze gibi görünmedi gözüme…
Sanki Orhan Kemal az sonra gelecekmiş de şapkasını, paltosunu
çıkaracak; pijamalarını ve terliklerini giyip masasının başına
oturacak ve gün içinde kafasında tasarladıklarını daktilosunda
yazacakmış gibi geliyor.
Bu müzenin oluşumunda en önemli katkı Nuriye Öğütçü’nün… Çok sevdiği
eşi Orhan Kemal’i 1970’de kaybettikten sonra, onunla ilgili her şeyi
saklamış. Gözü gibi bakmış. Kolay bir şey sanmayın. Günümüzde ölenin
ardından, ilk olarak çok gerekliymiş gibi ne kadar eşyası varsa
elden çıkarılır… Kuledibi’nde sahaflık yapan Aydın Doğan anlatmıştı.
Yakın bir yerde oturan bir vatandaşımız ölünce, mirasçıları ondan
geriye kalan ne varsa çöpe atmışlar. Kâğıt toplayanlar bir sürü
fotoğraf getirmişler ona… Sahaflarda gördüğünüz siyah beyaz
fotoğrafların hikâyeleri de benzerdir birbirine…
Vefa mı, anılara saygı mı?
İşte, Orhan Kemal Müzesi’ni gördüğünüzde bu sorular en anlamlı
yanıtı verecektir size…
Başta Nuriye Öğütçü olmak üzere, Yıldız Öğütçü, Nazım Öğütçü, Kemali
Öğütçü ve Işık Öğütçü’ye teşekkür borcumuz olduğu düşüncesindeyim…
Hava bu kadar güzelken; kafelerde oturmak, deniz kıyısında gezmek
varken müzeye kim gidecek, kim kitap okuyacak, değil mi?
Diyelim ki, Orhan Kemal Müzesi uzak, gidemiyorsunuz…
O zaman, en azından bir Orhan Kemal kitabı alın, okuyun ve okutun…
Pişman olmayacaksınız…
Işık Öğütçü’ye bu gidişimde de sorular sordum. Dertliydi. Hem de
çok…
En çok sorduğum sorulardan birisini sordum yine: “Orhan Kemal
Müzesi’ne ilgi nasıl?”
Bu soruya verdiği yanıt da hiç değişmedi aslında…
“Beni tahrik ediyorsun…” dedi önce, acı acı gülümseyerek… Babası da
çok kullanırmış bu sözü…
“Çok ilgi var desem, yalan olur. Okullar açık olduğu zaman çeşitli
okulların öğrencileri, öğretmenleri ziyaret ederler müzemizi. Bir de
yolu Cihangir’e düşenler. Ama çevresinde bu kadar yüksek kalitede
lokanta, kahve olan bir semtte ve ünlü-ünsüz pek çok ismin bulunduğu
Cihangir’de, kimsenin ilgi göstermemesi enteresan…”
Orhan Kemal Kültür Merkezi olarak yaptıkları çalışmaları da bir bir
anlatıyor…
“Sekiz dilde yayın yapan www.orhankemal.org web sitesi istatistik
alınmaya başladığı 2006 yılından şu ana kadar 7.518.745 ziyaretçi
tarafından incelendi.
Yurtdışında Arapça, İbranice, Urduca, Arnavutça, Almanca, İtalyanca,
İngilizce ve Yunanca olmak üzere 16 kitabı yayımlandı.
Kendi sesinden CD ve kendi görüntüsünün de yer aldığı VCD
hazırlandı.
Orhan Kemal Kültür Merkezi beş İngilizce, birer adette Rusça ve
Fransızca kitabını yayımlandı.
Her yıl ‘Orhan Kemal Roman Armağanı’ ödülü verilmeye devam
edilmektedir.”
Diziyi izleyin, romanını da mutlaka okuyun…
Kanal D’de yayımlanan “Hanımın Çiftliği” adlı diziyi de sordum Işık
Öğütçü’ye…
“Dizinin yönetmeni Faruk Teber… Senaryoyu da, ‘Vukuat Var’ ve
‘Hanımın Çiftliği’ romanlarını baz alarak Zülküf Yücel yazdı.
Başrollerde de Özgü Namal ve Mehmet Aslantuğ oynuyor… 1990’lı
yıllarda TRT’de de altı bölümlük bir dizi olarak gösterilmişti.
410 sayfalık ‘Vukuat Var’adlı romanını babam 25 günde yazmıştı.
Dizide, 1950’li yılların sosyal, ekonomik, siyasal panoraması içinde
bir aşk öyküsü anlatılıyor.”
İnsan olmak…
Diziyi izlemeden önce ‘Vukuat Var’ı okudum. Güllü’ye aşık Kemal ile
aynı atölyede çalıştıkları Muhsin Usta arasında şöyle bir konuşma
geçiyor…
“Usta” dedi
“Hı?”
“Hiç sevdin mi?”
Usta sanki bu soruyu bekliyordu. Acı acı güldü, başını sallamakla
yetinmek istediyse de, Kemal bırakmadı.
“Ha? Sevdin mi hiç?”
“Sevdim yavrum.”
Kemal bunu beklemiyordu işte. Demek yüzü kupkuru baştan aşağı sinir
bu adamda da sevecek bir yürek vardı?
“Kimi sevdin?”
“Kimseyi, ama herkesi.”
“Anlamadım.”
“Anlayamazsın da. Bir kadını sevmek kolaydır, ama bütün kadınları,
bütün çocukları, bütün insanları sevmek, sevebilmek…”
“Mümkün mü bu?”
“Pek çok yürek için mümkün olmayabilir henüz, ama öyle yürekler
vardır ki, insanlığı topyekûn severler, sevebilirler, sevmeden
edemezler.”
“Nasıl?”
“Nasıl değil mi? Haklısın. Benim sevmemde, daha doğrusu bu türlü
seven yüreklerde tek kadını olduğu gibi, kucağına oturtup okşamak
yoktur. Öyle bir düzen için çaba sarf ederler ki, insanlar kadın
kadın, erkek erkek, çocuk çocuk mutlu olsunlar, dünya nimetleri
önlerine bir kardeş sofrası gibi açılıp saçılsın. Bilmem
anlatabiliyor muyum?” (Vukuat Var, sayfa133-134)
Romanın sonlarına doğru sürekli kitap okuyan Muhsin Usta’ya, Kemal
“Hiç bitmeyecek mi senin bu okuman?”, “Niyetin kâtip olmak mı yani?”
der…
Muhsin Usta’nın yanıtı kısa ve düşündürücüdür: “İnsan olmak!”
Diziyi izlerken bu konuşmaları da hatırlayın… Orhan Kemal’i
hatırlayın… Orhan Kemal’i hatırlayın ki, alışageldik bir aşk dizisi
izlemediğinizi unutmayasınız… Sonuçta Orhan Kemal’imizin bir romanı
var ortada… En iyisi romanı da okuyun. 410 sayfayı birkaç gün içinde
bitirirsiniz…
çocuk İŞçİlerİ de yazdI…
Orhan Kemal büyükler kadar çocuklar için de yazmış. Orhan Kemal’in
büyükler için yazdığı kitapları Everest Yayınları tarafından,
çocuklar için yazdığı kitapları ise Büyülü Fener Yayınları
tarafından yayımlanıyor.
Oğuz Demir tarafından resimlenen ‘50 Kuruş’, ‘Aslan Tomson’,
“İnci’nin Maceraları”, ve ‘Uyku’ geçtiğimiz günlerde yayımlandı.
“İnci’nin Maceraları” ve ‘Aslan Tomson’, Erdal Öz tarafından
derlenmişti. Arkadaş Kitapları tarafından yayımlanan kitaplarda
Orhan Kemal’in öykü kitaplarında bulunan ve çocuklara yönelik
öyküler bir araya getirilmişti.
Büyülü Fener Yayınları tarafından yayımlanan ‘50 Kuruş’ ve ‘Uyku’
adlı kitaplardaki öyküler ise Işık Öğütçü tarafından derlendi.
“2000’den sonra Orhan Kemal’in kitapları arasında yaptığım
incelemelerde çocuklara yönelik başka öykülerin de olduğunu gördüm.
Bunların da kitaplaşması gerektiğini düşündüm. ‘Uyku’ ve ’50 Kuruş’
böyle çıktı ortaya… Kitapla aynı adı taşıyan ‘50 Kuruş’, bana O.
Henry’nin öykülerini hatırlatıyordu. Bu nedenle kitabın da adı oldu.
‘Uyku’yu ise, pek çok edebiyatçımızın en çok sevdiği öykülerden
birisi olduğu için seçtim. ‘Uyku’ aynı zamanda günümüzün de en
önemli sorunlarından olan çocuk işçilerin sorunlarını irdeleyen
önemli öykülerden birisi…” şeklinde anlatıyor kitapların yayımlanış
öyküsünü Işık Öğütçü…
Çocuk edebiyatı üzerine ahkâm kesmek bana düşmez. Zaten bir şeyler
söylesem de hemen aforoz edilirim, büyük bir ihtimalle… Ama elimde
değil…
Fantastik, cadılı-madılı dünyaları anlatan kitapların arasında
kendilerine her zaman yer bulacağına inanıyorum Orhan Kemal’in
kitaplarının…
İki ayağı bir araba tarafından ezilen küçük bir köpeğe, mahallenin
çocuklarının büyüklerinin de teşvikleriyle yaptıkları eziyet…
Kaptan olmak isterken, ailesin geçimine katkıda bulunmak için
çalışmak zorunda kalan tornacı çırağı Ayhan…
Sopadan atlarıyla kovboyculuk oynayan çocuklar…
Kısaca, yaşamak için hiç duramamacasına çalışmak zorunda kalan
çocukları, hayallerini, sevinçlerini, üzüntülerini anlatıyor…
İlginçtir, hiçbir hikâyenin sonunda bir yenilgi, bezginlik yok.
‘Ümit’ hep üst düzeyde… Zaten Orhan Kemal de “Ben, aydınlık, umut
dolu, okuduğum zaman bana yaşama sevinci, kötülüklerle savaşabilme
gücü veren romanları seviyorum” diyor…
Işık Öğütçü, çocukların babası için çok önemli olduğunun da altını
çizmeyi ihmal etmiyor: “Biz, onun için neysek, sokaktaki bütün
çocuklar da oydu. Babam bütün çocuklara evladı gibi bakardı.”
|