Elliyi aşkın roman
sığdırdığı 56 yıllık ömrü maddi sıkıntılar içinde geçen Orhan Kemal
son zamanlarda yine gündemde. Türk edebiyatının usta yazarının
romanları tekrar yayımlanıyor, ünlü eseri Hanımın Çiftliği’nden
uyarlanan dizi konuşuluyor. Yazarın oğlu Işık Öğütçü, ‘Babamın en
önemli özelliği gözlemciliğidir. O yazdıysa Muzaffer Bey mutlaka
vardır’ diyor
AYŞE DÜZKAN
Hanımın Çiftliği Türk
edebiyatının en önemli yazarlarından Orhan Kemal’i tekrar gündeme
getirdi. 1970 yılında, 56 yaşındayken son bulan yaşamına elliyi
aşkın roman sığdıran Orhan Kemal’in kitapları Everest Kitap
tarafından bir kere daha yayımlanıyor. Kültürümüze Bekçi Murtaza
başta olmak üzere birçok tip kazandıran Orhan Kemal John Steinbeck,
Ernest Hemingway, Jack London, Maksim Gorki gibi yazarlara benzer
bir biçimde, Adana’nın fabrikalarında, futbol ortamında, gece
hayatında, yoksullarla iç içe sürdürdüğü hareketli hayatından
gözlemleri eserlerine yansıtmıştı. Türkçenin en çok okunan
yazarlarından biri olan Orhan Kemal’i ve son zamanlarda gördüğü
ilgiyi 2000 yılında babasının adına bir de müze kuran en küçük oğlu
Işık Öğütçü ile konuştuk.
Daha önce hangi romanları
sinemaya ya da televizyona uyarlandı?
Bu üçüncüsü. Uyarlamalara
çok uygun bir edebiyatı var. Şu anda birçok eseri üzerinde yoğun bir
çalışma var. Bir tanesi El Kızı, sonra Bir Filiz Vardı, Arkadaş
Islıkları. Baba Evi ise bir otobiyografik dizi olur, bir yazarın
hayatını, Türkiye’nin de bir panoramasını, siyasi, ekonomik,
toplumsal gelişmeyi de görsellikle verebilirsiniz ama böyle bir
diziye kim cesaret edebilecek? Birtakım istekler var ama hazırlık
safhasında. Şu anda çok sıkı üzerinde durulan El Kızı var. O da
sanıyorum önümüzdeki ay neticelenir.
ÇOK ÖZENLİ BİR
ÇALIŞMA YAPILMIŞ
Uyarlamalarda içinize
sinmeyen oldu mu?
Bu sorunun sorulacağı en son
kişi benim. O kitapları o kadar çok okudum ki. Onu da bırakın
herhangi bir yazarın eserini okumaktan zevk alıyorum. Ama örneğin
Erden Kıral’ın çektiği Bereketli Topraklar’da kitapla film arasında
hiçbir aykırılık yoktur. Keza Murtaza. 1965-1966 yıllarında Müşfik
Kenter’in oynadığı bir Murtaza vardır, o da çok muhteşemdir. Ki
siyah-beyaz dönemin tekniğiyle çekilmiştir.
Mehmet Aslantuğ’la Özgü
Namal rollerine uyuyorlar mı?
Çok iyi oynuyorlar.Aykırı
bir durumları yok. Daha birinci bölümü, biraz ilerlemesi lazım.
Ondan sonra daha iyi yorumlar yapılabilir. Gördüğüm kadarıyla kitap
takip ediliyor. Dekor, araba, mekanlar çok güzel. Hiçbir masraftan
kaçınılmamış. Çok büyük emek, çok büyük prodüksiyon var. Yapımcı
şirketten aldığım bilgiler ilk iki bölümün 45 günde çekildiği
yönünde. Dizinin başında tüm ekibin sete, diziye alışma süreci
vardrır.Bölümler ilerledikçe, tüm ekip diziye alışır ondan sonra
daha hızlı çalışma imkanı olur.Bu süreyi on güne belki daha kısa
süreye çekeceklerdir ama ilk başta gösterilen özen çok önemli.
Bundan sonra Orhan Kemal’in bu tür uyarlamalarına soyunacak olanlar
için çıta belli. Daha kolay bir şey yapamazlar, zaten biz de bu
şekilde olması için öneride bulunuruz. Daha önce Gurbet Kuşları
deneyimi vardı, dört bölümde kaldı. Bu eserin eksikliğinden değil.
Siz eseri veriyorsunuz, karşı taraf her türlü yeteneğini gösterecek.
Bunun nasıl olacağını Hanımın Çiftliği örneğinde tanıtımıyla,
sunumuyla, özenli çalışmasıyla gördük.
Edebiyatında yaşamından
yanlar var değil mi?
Onun en önemli özelliği
gözlemciliği. O dönemin toplumcu gerçekçi yazarlarının bir özelliği
bu. Arkadaşım birgün ‘Muzaffer Bey var mı?’ dedi. Dedim, ‘Babam
yazdıysa mutlak vardır.’ Muhakkak gözlemini yapmıştır, sonrasını
kendi kurgular. Tanrı yazarlar denen o kuşak başka. Dikkat ederseniz
onun yaşadığı dönemler aynı zamanda dünyada çok büyük olayların söz
konusu olduğu bir dönem. Rus İhtilali, Birinci Dünya Savaşı, İkinci
Dünya Savaşı. Bu olaylar bütün toplumları etkilediği için çok
sağlam, kalıcı eserler çıktı. Çetin Altan, ‘Bir yazarın kalıcılığı
ancak yüz yıl sonra belli olur’ der. Hakikaten öyle. Hanımın
Çiftliği 1954’te yazılmış. 55 yıl önce, bugün gündem yaratıyor. Daha
hiçbir şey değil, birinci bölümü izledik. Biliyorsunuz, bu bir
üçlemedir, bunlardan Vukuat Var’ı yirmi günde yazmış, 400 sayfalık
kitap. Ve direk daktiloyla yazıyor. O kitap bitiyor arkasından
ikincisini yazıyor.
Hayatın karanlık
yüzünü anlatırken direnç aşılar
Orhan Kemal’in romanlarını
yayımlayan Everest Yayınları’nın editörü Sırma Köksal onunla ilgili
şunları söylüyor:
“Orhan
Kemal, Türk toplumunun hala devam eden sancılı değişim sürecini en
iyi ele alan yazarlardan biridir. Paranın ve sermayenin el
değiştirmesini toplumsal yapıdaki yansımalarıyla ele alan Orhan
Kemal, böylelikle bireyin arkasındaki toplumu anlatır. Toplumsal
bireyin öyküsünü en iyi anlatan kalemdir. Bu nedenle bireyin
toplumun bir yansıması olduğuna inanan insanlar için hiçbir zaman
eskimeyecektir. Ayrıca her zaman insana ve insanın değiştirme gücüne
olan inancını koruyan Orhan Kemal okura hayatın karanlık yüzlerini
gösterirken ona direnç de aşılar.”
Adına bir de ödül
var
Orhan Kemal’in ölümünden iki
yıl sonra adına bir roman ödülü kondu. 1981 dışında her yıl verilen
bu ödülü ilk kez, 1972 yılında hemşerisi Yılmaz Güney aldı. Orhan
Kemal ödülünü alan yazarlar arasında Sevgi Soysal, Erdal Öz, Adalet
Ağaoğlu, Orhan Pamuk, Yaşar Kemal, Selim İleri, Hasan Ali Toptaş
var.
Bereketli
toprakların yazarı
Maddi sıkıntılar verimli
olmasında etkili miydi?
Babama çok teklifler geldi,
istediğimiz doğrultuda yaz, bütün kapıları açalım. Babamsa ‘Nasıl
milyonlarca insan açsa ben de aç kalırım’ diyor. 3-4 gün aynı yemeği
yerdik. Ama annem hiç şikayet etmezdi. Sıkıntıları dayanışmayla
aştık. Yoksa yanlış şeyler yapabilirdik. Ablam modacı, en büyük
ağabeyim petrol mühendisi, bir küçüğü eczacı, ben kimya
mühendisiyim. Ot kökünde göverir derler. Ne mutlu bana, onun
arkasından kimse ‘Üçkağıtçıdır, düşüncesini satmıştır’ demiyor.
Kendisi ‘Kursağımdan hakkım olmayan tek bir kuruş geçmedi’
diyebiliyor.
Keşke bunları görseydi.
Şu anda da varisler o kadar
büyük bir para kazanmıyor. Sağlığında da kitaplarından o
kazanmıyordu ama yayıncılar kazanıyordu. Peçetenin üzerine anlaşma
yapıp kitaplarını vermişliği var. Adını vermeyeyim bir yayınevi
babamın beş kitabını çok sıkışık olduğu bir dönemde 2500 liraya
alıyor ve ‘Orhan Kemal’in beş kitabını 2500 liraya kapattım’ diyor
ve biz onun ölümünden belki on yıl sonra o kitapları üstümüze
alabildik. Ama şimdi olsa üstüne titrenirdi. Çetin Altan’ın güzel
bir sözü vardır, ‘ABD’de bir yazar bir piyes yazsa beş yılını
garanti eder. Yazlığı, kışlığı olur.’ Ama burada yazarın yazgısı
belli.
Çukurova’nın edebiyat
açısından bu bereketinin sebebi nedir?
Tek bir şey söylemek lazım.
Bereketli topraklar. Sadece yazar da değil, tiyatrocusu, yontucusu,
gazetecisi. Akdenizlilik, Çukurovalılık, sıcaklık,coşku,insan
sevgisi hep bu bereketli topraklardan kaynaklanıyor.
|