HANIMIN Çiftliği dizisinde Muzaffer Bey ölecek mi?
Kitaba göre ölmesi gerekiyor ama henüz karar alınmamış. Aldığım
izlenime göre daha aylarca yaşayacak. Önlerinde daha ne Paris
se-yahatleri var. Güllü’yü oynayan Özgü Namal, “Bu eve gelin
geleceksem, yeğenine değil, ağanın kendisine varırım” diyor.
O şen “çocuk kadın” kahkahasını atarak ekliyor:
“Atın yerine eşek bağlamam.”
Bu metafor, Hanımın Çiftliği kitabında var.
Orhan Kemal yöre söylemini yansıtmış.
ŞEFFAF ODA’nın 6. yılında ilk program çekimini Adana’da, Hanımın
Çiftliği dizisi için inşa edilen konakta yaptık.
Tam bir ağa konağı...
Öylesine yerel ki, tuvaletleri bile “oturulan” klozet değil,
“çömülen” hela taşı...
“Çukurova sanayileşti, öldü” diyorlardı.
Ne mümkün...
Hanımın Çiftliği çekim yerine giderken göz alabildiğine ufka uzanan
yemyeşil Çukurova “sonsuzluk” hissi veriyordu.
Halâ yılda 2 mahsul alınan bereketli topraklar...
Binlerce dönümün ağaya ait olduğu o dönemin Çukurova öyküsü olan
Hanımın Çiftliği büyük başarıyla TV dizisi...
Muzaffer Bey’i oynayan Mehmet Aslantuğ set söylemini sürdürüyor:
“Toprak reformunu engelledik!”
Özgü Namal da, Mehmet Aslantuğ da oynadıkları her rolün insanı
olabiliyor, gerçek algılamasını verebiliyor.
Ama... Daha ötesi kendi kişilikleriyle bir artı değer de ekliyorlar.
Tıpkı aynı notaları çalan iyi bir piyanistle üstad piyanist farkının
olması gibi bir katkı.
Binbir Gece’ye hayır
MEHMET Aslantuğ’a Binbir Gece’de Halit Ergenç’in rolü önerilmişti.
Yanıtı olumsuzdu.
Mehmet dostum olduğu için benim de konuşmam istendi.
Kararını değiştiremedim.
Şöyle diyordu:
“Bir İstanbul Masalı dizisi daha yeni bitti. Binbir Gece’de bana
önerilen rol, Bir İstanbul Masalı’ndakiyle çok benziyor. İkisi de
salon erkeği... Daha farklı bir şey yapmak isterim.”
Bunun üzerine o rolde zaten adı geçmekte olan usta sanatçı Halit
Ergenç oynadı.
Çok da başarılı oldu.Mehmet Aslantuğ da aynı görüşte. Bu yansıttığım
anı 5 yıl önceye ait.
O süre içinde Mehmet Aslantuğ oynamayı istediği bir rol gelinceye
kadar bekledi.
Gelen önerileri kabul etmedi.
Büyük maddi olanaklara sırtını döndü.
Kendi birikimiyle yaşamını sürdürdü.
Bir de film yaptı.
Yakında vizyona girecek.
Ayrıca... Teknesinin demirli olduğu Bodrum Bitez’de ileri
teknolojiyle donattığı bir stüdyo kurdu.
Önümüzdeki 5 yıl boyunca orada kıyı öykülerinden esinlendiği filmler
çekecek.
Dizinin
çekildiği konağın verandasında Hanımın Çiftliği’nin yazarı Orhan
Kemal’in oğlu Işık Öğütçü,
Özgü Namal ve Mehmet Aslantuğ ile söyleştik. Konağa dizinin ünlü
otomobilini kullanarak geldim.
Orhan Kemal’in oğlu Işık Öğütçü:
GÜLLÜ ANNEMDİR
HANIMIN Çiftliği konağında söyleşinin konuklarından biri de Orhan
Kemal’in oğlu Işık Öğütçü’ydü.
Özgü Namal ve Mehmet Aslantuğ ile ilk kez karşılaştılar.
Öğütçü, başarılı bir işadamı ama ayrıca mürekkep dostlarından ve
erbabından...
Babasının bitiremeden öldüğü bazı yazılarını o tamamlamış.
Diziyi beğenerek izliyor.
Özgü ve Mehmet ile sıcacık bir dostluk kurdular.
İki oyuncu, Orhan Kemal’in Hanımın Çiftliği satırlarını adeta
ezberlemiş.
“Böyle sağlam bir edebiyat zemini olunca senaryoyu çok daha derin
yorumlayarak oynayabiliyoruz” diyorlar.
Işık Öğütçü’nün, bu güzel sözleri dinlerken gözlerinin içi gülüyor.
‘Annem hiç dayak yemedi’
IŞIK Öğütçü Güllü ve Muzaffer Bey adlı kahramanları yorumluyor.
Güllü’nün yaratılmasında Boşnak kızı olan annesinin model
olabileceğini düşünüyor;
“Gerçi annem hiç dayak yemedi ama ayakları üzerinde dik duran,
direnebilen, karşı tavır koyabilen bir kadın olarak babama esin
vermiş olabilir.”
Ya Muzaffer Bey?
“Işık Öğütçü’nün eniştesi Muzaffer Bey karakterinin oluşmasında
Orhan Kemal’e modeldi” diye görüşler var.
Öğütçü, Muzaffer Bey’in aslında sert ve acımasız bir karakter
olduğuna işaret ediyor.
“Tek kişi değil, çok sayıda yöre insanının harmanıdır” görüşünü dile
getiriyor.
Öte yandan babasının çizdiği karakterler arasında “iki farklı
kişilik olan ağbilerinin de yer aldığını” söylüyor.
Çağın sanat dalı sinema eksenli edebi ve tarihi sohbet keyifliydi.
Mehmet Aslantuğ ve Özgü Namal dizideki giysileri içindeydiler.
Bu da söyleşiye daha gerçekçi bir duygu katıyordu.
Cihangir’deki
Orhan Kemal Müzesi’nde yazarın yatağı, çalışma masası, yazı
makinesi, gözlükleri, kitapları hatta giysileri sergileniyor.
ORHAN KEMAL CADDESİ OLSUN CİHANGİR yukarı Manhattan gibi sanatçılar semti.
Ama bir özelliği daha oluşmakta.
Sanatçıların müzeler için tercih ettikleri semt.
Orhan Pamuk burada “Masumiyet Müzesi” için bina aldı.
Orhan Kemal’in müzesi de yıllardır Cihangir’de...
Hanımın Çiftliği dizisiyle birlikte kitap satışları yeniden patlayan
Orhan Kemal için oğlu Işık Öğütçü Cihangir’in en güzel köşelerinden
birinde Orhan Kemal Müzesi düzenlemişti.
Orhan Kemal’in kitaplarının ilk baskıları, Haldun Taner’den Yaşar
Kemal’e tüm dostlarıyla çekilmiş Ara Güler ve Fikret Otyam
objektifinden fotoğraflar.
Hapishaneden mektupları...
Babası cumhuriyetin ilk milletvekillerinden Abdulkadir Kemali’nin el
yazısıyla notlar düştüğü Kuran-ı Kerim, çıkardığı gazete...
Nâzım Hikmet tarafından yapılan Abdulkadir Kemali portresi.
Kurtuluş Savaşında hem cephede, hem cephe gerisinde hizmet verenlere
mahsus kırmızı-yeşil kurdeleli madalya.
İlk Meclisin üyelerine verilen tüfek.
Orhan Kemal’in ölmeden önce yüzünden alınmış kalıpla baskı.
Orhan Kemal’in kulpsuz kahve fincanı, kullandığı gözlükler, yazı
masası ve makinesi, yatağı...
Müzenin hemen altında Orhan Kemal’in kitaplarının ve Orhan Kemal
imzalı kahve fincanlarının satıldığı bölüm...
Orhan Kemal yazılarını çoğu kez İkbal Kahvesi’nde yazarmış,
dostlarıyla da orada buluşur sohbet edermiş. Yaman tavlacıymış, bu
nedenle oğlu, alt katını da İkbal Kahvesi yapmış.
Dışarıdaki tahta masalarda ve sandalyelerde Türk kahvelerimizi
yudumladık.
Bu caddenin ya da caddeye açılan sokağın adı Orhan Kemal olmalı.
Orhan
Kemal kitaplarını İkbal Kahvesi’nde de yazarmış. Oğlu Işık Öğütçü
Cihangir’deki müzenin alt katına bir de İkbal Kıraathanesi’ni
katmış.
|