Hanımın Çiftliği’nde tarihsel dönem korunmuş olmasına rağmen Orhan
Kemal’in dert ettiği meseleler silinmiş, yerine Güllü ve Muzaffer
Bey öne çıkarılmış, Hanımın Çiftliği dizisinin web sitesindeki
başlıktan anlaşılacağı gibi romanın hikâyesi ‘Eskimeyen Zamanlardan,
Eskimeyen Bir Aşk Hikâyesi’ne indirgenmiş. Oysa Orhan Kemal, Vukuat
Var (1958), Hanımın Çiftliği (1961) ve Kaçak (1970) romanlarıyla
tamamlanan üçlüsünde Adana çevresindeki zengin-yoksul çelişkisini
siyasi iktidarla, iktidarların sınıfsal yapısıyla ilişkilendirerek
işlemişti. Muzaffer Bey’in parasıyla gözü dönen Güllü’nün komik
modernleşme girişimleri, zenginlere yaranmaya çalışan ve o yılların
yükselen değerlerine sarılan taşra politikacıları, lumpenlerin
hırsı, köylülerin boyun eğmişliği gibi bir çok meseleye değinen
romandaki yegane insan gibi insan, Muzaffer Bey’e direnebilen
Habip’ti. Ne Kuyucaklı Yusuf ne de İnce Memed’ti Habip. O, kendi
hakkını, ekip biçeceği, yeni doğan bebesini besleyebileceği
toprağını isteyen bilinçli bir köylüydü. Habib üzerinden Orhan
Kemal’in işaret ettiği ise sivil bir isyanın meşruluğuydu.
|