Ana Sayfa

YareninSayfasi.blogspot - Kültür Sanat - 8 Kasım 2009

 

72.Koğuş ve Orhan Kemal

 

Bu akşam seyircisiyle buluşmasının ilk gününde ,Orhan Kemal in aynı adlı eserinden uyarlanmış 72.Koğuş oyununu izlemek için Atacan Sanat Merkezi'ndeydim.Daha önce başka sanatçılar tarafından sahnelenmiş olduğunu bilsem bile ilk kez izlediğim için kıyaslama yapamayacağım ama çok başarılı ve etkileyici buldum.Kemal Başar'ın yönettiği oyunun kadrosunda Yavuz Bingöl,Azra Akın,Nihat Nikerel,Can Kahraman,Serhat Özcan,Yusuf Atala,Fuat Onan,Tuncer Yenice,Ömer Duran,Yıldırım Gücük,Ayhan Anıl,İlknur Soydaş ve Kerem Alışık vardı.20 kişilik kadrosuyla 7 kasımdan ,20 Aralığa kadar farklı salonlarda sergilenecek oyunu İstanbul' da yaşayan tiyatroseverler kaçırmamalı.Gerçekten bir emek ve çalışmanın ürünü olduğu belli oyun içinde,zaman zaman Yavuz Bingöl ün yumuşak ve etkileyici sesiyle yorumladığı şarkıları da çok çok güzeldi.Bu oyunla Kerem Alışık hakkında edindiğim önyargımı da değiştirdim ve çok başarılı buldum.Demek ki sahnede izlemeden ,özel hayatıyla ilgili haberlere bakarak, ne yaptığını görmeden bir sanatcı hakkında hüküm vermemek lazımmış.Oyunun ağırlığını taşıyanlardan biri olan Kerem Alışık,cezaevinin kumar düşkünü düzenbazı rolünü iyi giyinmiş.İzlerken gerçek kişiliğiyle sahnede olduğu kanısını çok güçlü hissettirdiğine göre iyi bir oyuncu bence.Oyun süresince,saf ve temiz sevgiden tutun da ,hilekarlık,çıkarcılık,mertlik,yoksunluk vs.. gibi hayatın içinden bir çok duyguyu ifade eden sıfatları yakıştırabileceğimiz insan türlerini bu kadar başarılı şekilde bir araya toplayan Orhan Kemal in yazarlığının ustalığına şapka çıkarmamak mümkün değil.Bir eseri tiyatroda aynı keyifle olabilecek kadar sahneye koyan oyunculara da tabii ki!Sanat,özellikle tiyatro yaşantımıza ve toplumumuza ayna tutan ruhsal bir besin kaynağı.Ne yazık ki biz bu besin kaynağımıza yeterince sahip çıkmıyor kolllamıyoruz.Ona rağmen, buna gönül veren bu işe adanmış sanatçılarımız var olduklarını kanıtlama mücadelesinden vazgeçmeden imkanları zorlayarak da olsa sürdürüyorlar bu işi bu yönüyle düşününce hakikaten zor bir işi başarıyorlar.Oyun çıkışında,bu oyunun,Anadolu yakasının gözbebeği salonlarından,Maltepe Yayla Sanat Merkezi nin kapalı olmasından dolayı,burada oynandığını duyduğumda üzüldüm.Umarım geçici süreliğine bir kapanıştır. Oyunun kısaca öyküsünü Erdoğan Tokatlı uyarlamasının tanıtımında geçen bir internet sayfasından alıntılıyorum. ''72. Koğuş' un mahkumlarından Ahmet Kaptan, bileğine güçlü, mert bir adamdır. Mertliğinin yanı sıra saf bir dünyası olan Rizeli genç, bir gün hapishane müdürünün odasına çağrılır. Çok sevdiği anası, Ahmet Kaptan' a 150 Lira göndermiştir. O dönemin koşulları içinde, yani 1940' lı yıllarda bu, hatırı sayılır bir paradır. Ahmet Kaptan, paranın bir kısmıyla koğuşta kendine ranza ve döşek alır. Gariban mahkum arkadaşlarına da yardım eder. Koğuşa soba kurdurur, karınlarını doyurur. Ancak, mahkumlardan cezaevinin uyanık meydancısı Bobi, Ahmet Kaptan' ın paralarına gözünü dikmiştir. Kumar oynamasına ikna eder. Bu arada da Ahmet Kaptan' ın kadınlar koğuşundaki Fatma' ya tutkunluğunu bildiğinden yeni bir oyun kurar. Rizeli' nin çamaşırlarını Fatma' ya yıkatır. Kızın ona sevgisinden söz eder durur. Fatma' nın ağzından yazdığı uyduruk ve sahte mektuplarla yüreğindeki sevdayı iyice tutuşturur. Böylece de saf Rizeli' nin paralarını yavaş yavaş çekmeye başlar. Bir yandan 2. Dünya Savaşı tüm şiddetiyle sürüp giderken öte yandan ortalığı korkunç bir kış bastırır. Kaptanın kumarda şansı döner, tüm elindeki avucundakileri yitirir. Yatağını, ranzasını, giysilerini, herşeyini kumarda Bobi' ye kaptırmıştır. Genç adam bu aptalca şanssızlığı yüzünden garibanların acıma dolu bakışları altında ezilmektedir. Hele tutkunu olduğu Fatma' nın bir başka cezaevine nakledildiğini öğrenince tam çılgına döner. Ahmet Kaptan, bir kavga sırasında camları kırılan o pencerenin önünden bir türlü ayrılamaz olur. Odun alacak parası da kalmamıştır ve kırık camlı o pencerenin önünde, Fatma' yı düşlerken bir sabaha karşı donarak ölür.''


[email protected]