Ana Sayfa

Nar Çiçeği - Özlem Kangül - 2009

 

 Vedat Türkali’yle güzel bir sohbet...

 

 


Her yıl Ocak ayının son haftası okulların tatil olmasıyla birlikte çıktığım İstanbul seyahatinin bu yıl biraz daha farklı olmasını planlamıştım. İsteğim; sinema tiyatro, sergi, kitapevi, müze ziyareti ağırlıklı bir kültür gezisiydi. Görmeyi planladığım yerlerden biriside Türk Edebiyatına 50’den fazla eser kazandıran ve hemen hemen bütün kitaplarını okuduğum Orhan Kemal’in Cihangir’deki müzesiydi.
Cihangir İstanbul Beyoğlu ilçesinde, Taksim yakınlarında, mutlaka bir gününüzü ayırarak sokaklarını dolaşmaktan çok keyif alacağınız, sanat çevrelerinin ve entelektüel çevrelerin tercih ettiği bir semt.
Adrese dahi bakmaksızın, dolaşarak bulduk. Akarsu Caddesi No:32. Köşede İkbal Kahvesi, kahvenin içinden de geçilebilen Orhan Kemal kitapları satış noktası ve hemen yanında üç katlı bir bina. ORHAN KEMAL MÜZESİ.
Kitap satış noktasına girdik. Müzeyi ziyaret etmek istediğimizi söyledik, sonradan adının “Yadigar” olduğunu öğrendiğimiz bir genç bize binanın kapısını açtı. İçeri girdiğimizde inanamadım. İçerde gerçekten hala bir hayat vardı.
Değerli yazarımızın çoğu Güler tarafından çekilmiş özel yaşamıyla ilgili 70’e yakın fotoğrafı, ailesiyle ilgili fotoğrafları, kitaplarının orijinal ilk baskıları, özel mektupları, hakkındaki yazılar, makaleler ve daktilo tezleri, çalışma odası, yazarın kullandığı daktilo, yatak, diş fırçası, kalem gibi özel eşyaları ve öldüğünde yüzünden alınan yüz kalıbı gibi çeşitli materyaller…
Biz büyülenmiş bir şekilde o ortamı yaşarken, her şeyi fotoğraflamak, alıp yanımda götürmek istedim. Kapıda bekleyen beyefendiye fotoğraf çekip çekemeyeceğimizi sorduğumda “Elbette çekebilirsiniz” cevabı çok sevindiriciydi.
Ziyaretimizin sonunda; çıkmak üzereyken o beyefendiyle ayaküstü bir sohbete başladık. Konu Müze, Orhan Kemal, edebiyat, kitap olunca ve birde aynı dili konuşan insanlar bir araya gelince, o ayak üstü sohbet yaklaşık bir saat sürdü. Bu arada Türk Edebiyatında çok önemli bir yeri olan Yaşar Kemal’i ve benim için çok çok değerli olan, bütün kitaplarını okuduğum Vedat Türkali’yi de andık. Ölümünün üzerinden 39 yıl geçmesine rağmen, hala bugün yaşıyormuş gibi kitaplarının yeni baskılarının yapılması, müzenin bu yaşayan hali, kitap satış noktası, İkbal Kahvesi, tüm bunların ciddi bir emek ürünü olduğu belliydi. Beyefendiye bu işle özel olarak ilgilenen birilerinin olduğunu düşündüğümü bu konuda bir bilgisi olup olmadığını sorduğumda “çocukları” cevabını aldım. Ne büyük bir sorumluluk ve vefa örneği, ne hayırlı evlatlar, onca sosyal yaraya parmak basan bir yazar böyle evlatlar yetiştirmiş olmakla ne çok gurur duyardı dediğim zaman aldığım cevap karşısında orada yığılıp kalmadığıma şükrediyorum. Çünkü ayaküstü bir saat bizimle sohbet eden o beyefendi o anda bana “Zaten şu anda oğluyla konuşuyorsunuz.” Dediğinde duyduğum heyecanı, mutluluğu, hissettiklerimi anlatabilmemin imkanı yok.Evet Orhan Kemal’in asıl mesleği Kimya Mühendisliği olan oğlu Işık Öğütçü’ydü. Benim kimliğini bilmeksizin, Orhan Kemal’den, Türk Edebiyatından, kitaptan, şiirden, sanattan sohbet ettiğim o kişi.
Vedat Turkali-Ozlem KangulHiç unutmuyorum ilkokulu bitirdiğim yaz tatili yeni yeni okuma alışkanlığı kazanıyorum. Elimde bir sürü kitap var. Babam yanıma geldi, “Kızım okumayı sevdiğini görüyorum, evet elindeki bu kitapları da okumalısın ama şimdi değil, henüz onlar için erken önce sen şunları bir oku bakalım.” diye verdi elime Arkadaş Islıkları’nı, Baba Evi’ni, Avare Yıllar’ı. Orhan Kemal’le böyle tanıştım ben ve onun kitaplarını okuyarak büyüdüm. Bundan tam 30 yıl sonra Müze’yi ziyarete gittiğimde de oğlu Işık Öğütçü’yle bir
Perşembe günüydü müzeyi ziyaretimiz ve tanışmamız. Tekrar buluşmamız ise cumartesi idi.. O güne kadar geçen iki gün herkese bu olayı, mutluluğumu, hissettiklerimi anlattım, heyecanımı paylaştım.
Cumartesi günü buluştuk, kahvelerimizi içer içmez bize bir sürprizi olduğunu söyledi, “Ceketlerinizi giyin çünkü dışarı çıkıyoruz.” dedi. Hemen binanın karşısında bir apartmanın zilini çaldı.Biz tabii ki neler olduğundan habersiz bekliyoruz. Yukarı çıktık, kapıyı açan bayan bizi salona aldı. Biraz bekleteceğini söyledi. Kocaman bir kitaplığı olan sıcacık bir salondu burası ve duvarda genç bir çiftin fotoğrafı en az 50 yıl önce çekilmiş. Fakat içerde nerde olduğumuza dair hiçbir işaret yok. Beş dakika sonra bayan geldi, çalışma odasına geçebileceğimizi söyledi.
İçeri girip de masanın başında Vedat Türkali’yle karşılaşınca ne yapacağımı bilemedim. İki gün arayla iki müthiş sürpriz, iki muhteşem an. Sevgili dostum (Dostum diyorum artık çünkü o günden sonra sürekli birbirini arayıp soran iki arkadaş olduk.) Işık Öğütçü bana bir sürpriz yapmış, çok sevdiğimi söylediğim Vedat Türkali’ye götürmüştü beni. Bunu hak edecek ne yaptığımı bilmiyorum ama buradan ona bir kez daha teşekkür ediyorum.
Ozlem Kangul - Orhan Kemal’in oglu Isik Ogutcu ile“Vedat Türkali’yle onun evinde, onun çalışma odasında, onun çalışma masasının başında kahve eşliğinde bir saat sohbet müthiş bir anıydı benim için. Kitaplarını, kahramanlarını, hayatını, hepimizin hayatını konuştuk. Masasının üzerinde son kitabının ham dosya hali duruyordu. “Akşam yayınevinden gelecekler, teslim edeceğim.” dedi ve “Bu da güzel bak bunu da oku” diye tembih etti. Son Kitabı “Yalancı Tanıklar Kahvesi” okumazmıyım hiç. Sabırsızlıkla bekledim ve hemen okudum. 90 yaşında hala çalışma masasının başında hala okuyan, yazan ve üreten bir insan önünde saygıyla eğilmemek imkansız.
Bir tarafta kitaplarıyla büyüdüğüm Türk Edebiyatının usta yazarlarından Orhan Kemal’in oğlu ile tanışmanın mutluluğu diğer tarafta kitaplarını tutkuyla okuduğum Vedat Türkali’yi evinde ziyaret etmenin keyfi. Hayatımda yaşayabileceğim en güzel anlardan biriydi. Sizlerle paylaşmak istedim. Yolunuz İstanbul’a düştüğünde lütfen ziyaret edin. Akarsu Caddesi No:32 Orhan Kemal Müzesi. Mutlaka sizde de bir iz bırakacaktır.
 

 


[email protected]