Ana Sayfa

Alkış - Yıldız Öğütçü - Mayıs, Haziran 2010

 

BABAMI İLK GÖRDÜĞÜMDE...

 


Benden babamla ilgili bir anı istendiğinde hangi birini anlatsam diye düşünürüm.En iyisi babamla ilk tanışmamızı anlatayim size.Tanışmam diyorum çünkü babamla beş yaşındayken ancak tanışabildim.Geniş bir ailem vardı ama babam uzaklarda bir yerdeydi.Ailede dedem Abdülkadir Kemali Bey, babaannem,üç halam, amcam ve annem vardı.Ben hepsini dünyalar kadar çok seviyordum;onlarda beni. Ailenin içinde bir tek ben küçük olduğumdan hepsinin neşe kaynağıydım.Hele anneme olan düşkünlüğüm daha farklıydı.Baba diyede sık sık gelen mektuplardan çıkan fotoğraflar gösteriliyordu .Fotoğraflarda babam çok yakışıklı görünüyordu.Bazısında ise yanında babamdan da yakışıklı biri duruyordu.Sorduğumda deden diye tanıtılıyordu. Meğerse Nazım Hikmet'miş. Nazım Hikmet, beni torunu olarak kabul edip benimsemiş; annemi de kızı olarak görüyormuş.Her mektubunda bizleri soruyor.Anneme, torununa iyi bakmasını tembihliyormuş.Ben de üç dedemin olduğunu kabullenmiştim.

Bense bir yabancının fotoğrafına bakar gibi bakardım babamın fotoğrafına...Hiçbir şey hissetmeden.Ama yastığımın altından da hiç çıkarmazdım nedense.
Büyüdüm beş yaşında kocaman bir kız olduğumda bir gün evde bir sevinç, bir telaş hasıl oldu.Şaşkın gözlerle etrafı seyrediyordum.Neydi bu koşuşturmaca? Bayram mı vardı yoksa?
Duydumki, babam Bursa Cezaevi'nden tahliye edilip Adana'ya evimize geliyormuş.O zaman bende de müthiş bir sevinç oldu.Bu yastığımın altında duran,resmine devamlı baktığım babam sonunda evimize geliyordu.

Haydi istasyona gidiyoruz denildiğinde bendeki heyecan bir başkaydı. Sonunda babama kavuşacaktım.İstasyonda trenin gelişini sabırsızlıkla bekliyor, hopluyor zıplıyor annemin elini heyecanla sıkıyordum.Tren istasyona girdiğinde nefesim tutuluyordu sanki heyecandan.

Ve babam göründü kapıdan.Koşup sarılsam mı diye düşündüm ama o kadar kocaman ve yabancı göründü ki gözüme
donup kaldım. Annemin gözlerinin içine bakıyordum. Bana ona doğru koşmamı işaret ediyordu ki, babamı yanımda ve kendimi onun kucağında buldum.Öptüm öptüm onu...

Sonra herkes evin yolunu tuttu.Babam annem ve ben aralarında...Nasıl mutluydum anlatamam.
Bir kaç gün bu mutluluk böyle devam etti. Heyecan geçtiğinde dikkatimi birşey çekmeye başladı.Annem babamla çok samimi oturuyor çok samimi davranışlarda bulunuyordu.Annemi kıskanmaya başlamıştım. Her gördüğümde kızmaya başlamıştım. Çünkü o benim annemdi ...

Gene bir gün çocuk şeytanlığında onları takibe koyuldum.Kapı aralığından onları gözetlemeye başladım.İşte o an nasıl sinirlendim anlatamam.Babam annemi öpüyordu.Onları görmüştüm. Ne demek öpmek. O benim annemdi başkası nasıl öpebilirdi.Hemen koşup babaanneme olanları anlattım.Babaannem kucağına alarak bir taraftan da kahkahalarla gülerek beni yatıştırmaya çalışmıştı.

Seneler sonra babamla çok iyi iki arkadaş olmuştuk.Hatta anneme, kızar diye anlatamadığım gençlik olaylarını bile babamla rahatlıkla konuşabiliyordum.

Nazım Hikmet dedemi ise ancak 1951 yılında İstanbul'da tanıma fırsatım oldu.Moda'daki evinde karşılaştık.Onunla da çok sıcak görüşmemiz oldu.

Ne yazık ki babamla olan bu mutlu günlerimiz çok çabuk geçti. Ailecek çeşitli sıkıntıları aşmak durumunda kaldık.Açlıklar, polis takipleri,gene hapishaneye hiç yoktan alınışı.Bizleri üzdüğü kadar babamı daha da fazla etkilemişti. Bu yüzden onu en verimli zamanında genç yaşında kaybettik.

YILDIZ ÖĞÜTÇÜ

 


[email protected]