Ana Sayfa

Evrensel - Halil İmrek - 30 Mart 2010

 

Baba ve oğul Orhan Kemal’de buluştu

 

30/03/2010

Halil İmrek
Hanımın Çiftliği dizisinde Kemal karakterini canlandıran Caner Cindoruk, Adanalı bir oyuncu.
Hanımın Çiftliği dizisinde Kemal karakterini canlandıran Caner Cindoruk, Adanalı bir oyuncu. Adana’da doğmuş, büyümüş. Romanda da olduğu gibi bıçkın bir Arap delikanlısı. Bu rolde oynadığını görünce aklımdan ilk geçen, yerli bir yüzün karaktere çok yakışacağı ve tutacağı olmuştu. Baba Doruk, Orhan Kemal hayranı bir öykücü. Kemal’le tek benzerliği bu değil; o da fabrika işçiliği yapmış, değişik işlerde çalışmış, yazma iddiasından vazgeçmemiş. İşportacılık yaptığı zamanlar yazdığı öyküsü, Orhan Kemal Öykü Ödülü’nü kazanmış. Caner, öykücü bir babanın, tiyatrocu bir amcanın ve şair bir dedenin olduğu bir ortamda yetişmiş. Edebiyatla, şiirle ve tiyatro ile hep iç içe olmuş. Ekmek kavgası ve sanat uğraşı birlikte sürmüş. Onun içindir ki, Orhan Kemal’e ait bir eserde oynamak, baba-oğul için çok anlamlı.

Zafer Doruk ne tür öyküler yazıyor?
Z.D: Kapitalizmin insanlar üzerinde yarattığı bireycilik, kimlik parçalaması ve yabancılaşmayı dile getiriyorum. Kentin parçaladığı, bunalttığı insan tipini anlatıyorum. Çukurova’nın öykülerini yazıyorum, ama aynı zamanda tüm insanlığın öykülerini anlatıyorum. Hayatın temel çelişkilerini, emekçilerin yaşamına yansıyanlarla ele alıp işliyorum. Anlattığım öykülerde; insanın çevredekilerle ilişkileri, yaşadığı çile ve içinde bulunduğu toplumsal yapı, dejenere olan ilişkileri ve bir bütün olarak insanların mağduriyeti var.

Caner Cindoruk’un oyunculuk serüveni nasıl başladı?
C.C: Babamın öykü yazarı, amcamın tiyatrocu ve dedemin gizli şair olması belirleyici oldu. Amcamın tiyatrocu olmasından dolayı çocukluğum kulislerde geçti. Tiyatroyu kuliste tanıyıp sevdim. Çukurova Üniversitesi Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’nden mezun oldum. Adana Seyhan Belediyesi Tiyatro Topluluğu’nun kadrosuna 1997 yılında dahil oldum. On yıl boyunca tiyatro yaptım. Daha sonra babamın öyküsünde olduğu gibi, düşümün peşinden İstanbul’a gittim. Sinema ve dizi filmlerde rol almaya başladım. Şu an amcamın genel yayın yönetmeni olduğu İstanbul Yeni Sahne’de tiyatroya oyunculuğunu sürdürüyorum.
ORHAN KEMAL DİZİDEN SONRA DAHA ÇOK OKUNUYOR
Bugünkü yazarlara baktığımızda, genellikle üst sınıftan geliyorlar. Siz ise ait olduğu emekçi sınıfı anlatan öyküler yazıyorsunuz. Sizin yaşamınız ve yazdıklarınız, Orhan Kemal’inkiyle nasıl bir paralellik gösteriyor?
Z.D: Orhan Kemal aşılamaz, ona benzemek zor ve tehlikeli. Orhan Kemal’in romanında yaşam tüm yönleriyle yerini alır, çelişkiler ortaya konur ve çözüm kapıları aralanır. Orhan Kemal ile dil ve anlatım olarak değil yaşantı olarak ortak bir yazgımız var. Ben de fabrika işçiliği yaptım, esnaflık yaptım, değişik işlerde çalıştım. Kent beni de bunalttı, kaçtım İstanbul’a gittim. İşportacılık yaptım. Kaldırımda terlik satarken bir taraftan yazı yazmaya çalıştım. Aynı zamanda Orhan Kemal hayranıydım. Ve bu koşullar içinde yazdığım öykü ile Orhan Kemal Öykü Ödülü’ne layık görüldüm. Orhan Kemal büyük bir edebiyat ustası. Orhan Kemal, modern Adana öncesini yazmıştır. Şaraphaneler, meyhaneler, bugün yok. Ben ise bugünü yazıyorum. Bugünün modern Adana’sının insanını... Bugün de anlatacak çok şey var. Güney-Kuzey Adana çelişkisi, bugünün tarım işçileri vb...
C.C: Ülkemizde yazar, oyuncu hak ettiği değeri bulamıyor. Babam da çok zorlukla boğuşarak yazdı. Hep yaşadığımız ortamdaki sorunlara ayna tuttu. Ama bunlar yeterince görülmüyor. Orhan Kemal dizi ile birlikte daha çok okunmaya başladı diye düşünüyorum. Medyada görüldüğü zaman daha etkili oluyor. O açıdan, ülkenin unutulmaya başlanan değerlerinin televizyon dizileri aracılığıyla da olsa hatırlatılması önemli.
KEMAL’İN DURUMU BANA YABANCI DEĞİL
Dizideki Kemal karakterini canlandıran oğlunuzu başarılı buluyor musunuz?
Z.D: Orhan Kemal’in kitabındaki Kemal karakteri; asi, kabına sığmaz, güçlü kuvvetli, aynı zamanda duygusal. Genç, yakışıklı bir Arap delikanlısı. Caner bu role iyi oturmuş, tipik bir Arap uşağı, gerçek bir Adana insanı. Zaten içinde yaşadığı ve bir parçası olduğu için zorlanmıyor. Oğlum olduğu için söylemiyorum ama hakkını vermiş diye düşünüyorum.
C.C: Ben zaten tiyatro ile yıllardır uğraşıyordum. Birkaç dizi ve filmde de rol almıştım. En son Yaprak Dökümü’nde Doktor Nazmi rolünde birkaç bölümde oynamıştım. “Hanımın Çiftliği” için görüşmeye gittiğimde “İşte Adanalı bir yüz, tam Kemal” dediler. Benim bu rolü almam çok iyi oldu. Zaten Kemal’in hayatı bana yabancı bir durum değildi. Yani özel olarak bir rol yapmam gerekmiyordu. Olan gerçeği sanatsal ve oyunculuk yeteneği ile birleştirmiş olduk ve izlediğiniz kemal tipi ortaya çıktı.

Kemal, aşkı uğruna gidiş geliş yaşıyor. Güllü gibi sınıf mı atlayacak, yoksa sınıfları ortadan kaldırma mücadelesinde saf mı tutacak?
C.C: Evet, dediğiniz gibi Kemal çelişkiler yaşıyor. Önce Güllü’ye olan aşkı için onun peşinde nereye kadar olsa gidiyor. Aşkı için onurunu ayaklar altına alıyor. Ama Güllü’nün kendisine çizdiği hayat, çocuk beklemesi, Kemal’de artık buraya kadar dedirtiyor. Kemal, üst sınıfları da görüyor. Orada olup bitenleri... Zaten kendisi alt sınıfın içinde, oranın bir parçası. Oradan kopması zor. Onun için örgütlenme, sendikalaşma çalışmasına omuz veriyor.
(Mersin/EVRENSEL)
DİZİDE KÜLTÜREL ZENGİNLİK GÖRÜLMÜYOR

Kitaptaki çoğu karakter ve onların birbirleriyle ilişkileri, çürüyen sistemin bütün çelişkilerini yansıtır. Çarpık ilişkilerin ve çelişkilerin içinde bilinçli bir işçi, Muhsin Usta ve başkaları da var. Dizide bu durum nasıl yansıtılıyor?
Z. D: Hanımın Çiftliği diizisi sonuçta bir uyarlama. Dizide ister istemez olaylar farklılaşıyor. En şanslı yanı, bir teneke mahallesi bulmuş olmaları. Bu diziyi epey sahici kılmış. Halen bugün de devam eden eski Adana’yı görebiliyoruz. Onun dışında tarım ırgatları, fabrika hayatı, işçilik veriliyor. Bunlar olumlu ama tamamen Orhan Kemal’in eserine bağlı ilerlemiyor. Orhan Kemal’in en önemli yanı, Kürdü, Türkü, Arabı, Yörüğü ve Ermeniyi usta diyaloglarla ve kendine has şivelerle anlatmasıdır. Kürt ve Arap aksanı dizide yok. Çeşitli kültürlerin harmanlandığı, değişik halkların bir arada yaşadığı kültürel zenginlik görülmüyor. Farklı yan konular bulup olayın bir güzel süslendiği ve reytingin yükseltildiği yaklaşım egemen. Sonuçta Orhan Kemal’i bu ne eksiltir ne de yüceltir. Belki Orhan Kemal’den haberdar olmayanlar açısından bir tanıma ve okuma imkanı sunar. Yoksa Orhan Kemal, sadece diziyle gündeme gelmiş değil. O hep vardı. Bugün hâlâ kalıcı olması, çelişkileri ve emekçilerin dünyasını iyi ve doğru bir şekilde yansıtmış olmasından geçiyor.
C.C: Bugün de dizide geçen teneke mahalleleri var. Dizi bugünü de anlattığı için ilgi buluyor. Arap vb. aksan, şive yanı yok dizide. Öyle kurgulanmamış, yoksa renkli olurdu. Ama Adana’ya has sözler ve isyanı anlatan küfürler var.
İKİ UYARLAMASI DA SEVİLEN DİZİ

Çukurova, özellikle Adana; edebiyatın, sinemanın Türkiye’deki en önemli atardamarlarından biri. Çukurova’yı, insanı, emeği, umudu ve aydınlığı en iyi anlatan yazarlarımızdan Orhan Kemal’in eserleri, sinemaya ve tiyatroya uyarlanmaya devam ediyor. Orhan Kemal’in önemli eserlerinden “Hanımın Çiftliği”, 1990 yılında TRT’de de ekrana gelmiş ve oldukça sevilmişti. O zaman dizi uyarlamasında Erol Taş ve Fikret Hakan gibi oyuncular başrolde oynamıştı. Kanal D ekranlarında cuma günleri yayınlanan “Hanımın Çiftliği”nin bu uyarlamasında, Mehmet Aslantuğ, Özgü Namal, Caner Cindoruk ve Necip Memili gibi oyuncular var.

 


[email protected]